8. Bölüm

1.3K 403 98
                                    


Uzun bir aradan sonra tekrardan merhabalar umarım iyisinizdir. Bölümde şarkıyla alakalı yerler var onun için şarkıyı açarak dinlerseniz daha güzel olur. Hepinize iyi okumalarrr :)

.

.

Hakanla birkaç dakika boyunca öylece donup kalmıştık. İkide bir nişan tarihine bakıp duruyorduk. Korkulu gözlerle yine nişan tarihine baktığımız sırada ortamın sessizliğini telefonum bozdu. Babam arıyordu. Gruptakileri görmüş olduğunu düşünerek kocaman bir nefes aldım ve telefonu açtım

''Alo efendim baba?''

''Ezgi ne oluyor kızım ne bu acele? Bu grup ne? Maşallah nişan tarihi bile alınmış ama neden bizim fikrimiz alınmıyor?''

''Haklısın baba ama nişanlanacak kişi ben olduğum halde benim de senin gibi şu an haberim oldu.''

''Nasıl yani senin fikrini nasıl sormazlar? Bu kadar da olamaz.''

Babamın söyledikleri karşısında susup kalmıştım. Telefonda sessizliği bozan yine babam oldu

''Bende siz tarihi aldınız bizim fikrimiz alınmıyor sandım. Senin bu kadar acele bir şekilde nişanı kabul ettiğini sandım. Kusura bakma.''

İçimden evet babacım kızın Hakana çok meraklı ya ondan dolayı bir an önce nişanlanmak istedi diye düşünürken babama sadece

''Sorun değil. Şu an işim var daha sonra konuşuruz'' dedim ve telefonu kapattım. Telefonu kapatınca Hakanın da babasıyla telefonda konuştuğunu duydum. O hala babasına itiraz ederken ben konuşmasının bitmesini bekliyordum. Sonunda oda telefonu kapatınca direk konuşmaya başladı

''Ben seninle evlenmek İS-TE-Mİ-YO-RUM!'' Bir tek çocuk gibi ağlaması eksikti o da olsa tam olacaktı

''Ay sanki ben seni çok istiyorum!''

''İyi o zaman söyle babana Cumartesi günü seni istemeye geldiğimizde vermesin.'' Gözlerim kocaman açıldı

''NE! Cumartesi mi? Ulan bugün zaten Çarşamba ne bu acele?''

''10 gün sonra ki nişanımız acele değilde bu Cuma tanışma olması Cumartesi de isteme ve söz olması mı acele sence?''

''Ne söz ve istemede mi aynı gün!'' Hakan gözlerini devirdi 

''İstemeyle söz aynı şey değil mi zaten ya neyine bu kadar şaşırdın?'' dedi ve oradan uzaklaştı. Bugün Hakanı ağırladığımı düşündükleri için şirkette rahattım. Öylece boş boş bile durabiliyordum. Yine şirketteki masaların başına döndüğümde çizimlerimin dikim evine yollandığını öğrendim. İşler yolunda gidiyor diye mutlu olamıyordum çünkü üzgün olmamı gerektirecek daha büyük şeyler vardı.

Hakan'ın şirkette bana çok ağır işler vereceğini düşünmüştüm ama nişan tarihini gördükten sonra durgunlaşmıştı ve sadece birkaç şey istemişti. Bugün işten 18.00'da çıktık ve Banu'nun erkek arkadaşını görüp vedalaşmasıyla bende taksi çağırmak için yola koyulmuşken arkamdan biri seslendi

''Ezgii bekle!'' Seslenen Kenandı ve bana doğru koşuyordu

''Ne oluyor Kenan bir şey mi oldu? Niye koşuyorsun?'' Soluk soluğa cevap verdi

''Sana yetişeyim diye koştum bir şey yok. Şey diyecektim istersen bugün seni evine ben bırakayım mı?'' Hafifçe gülümsedim

''Çok teşekkür ederim ama gerek yok ben giderim.'' Üzgün bir ifade takınıp 

Ummadık Bir Anda  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin