Hakan'ın ağzından:
Takside bağırarak ağladığım için şoför arabayı durdurup bana yardım etmeye çalışıyordu. Oysa ki ben çevremde olanların farkında bile değildim. Tek düşündüğüm şey, Ezgi'nin şu anda ne halde olduğuydu. Şoförün bana su vermeye çalışmasıyla irkildim.
"Ağabey gözünü seveyim iç şu suyu. Kendine gel ağabey. Hastaneye gidelim mi?" Dediklerini zar zor algıladıktan sonra cevap verdim.
"Ne olur sürmeye devam edin. Lütfen."
"Ama ağabey siz..." Cümlesini tamamlamasına izin vermedim.
"Boş verin beni. Gitmemiz lazım. Acele edin." Şoför ikna olduktan sonra arabaya bindi ve sürmeye başladı. Kendimi toparlamaya çalışsam da başarısız kalıyordum. Böyle lüks bir yerde nasıl güvenlikler sorumsuz olabilirdi? Aklım almıyordu.
Sonunda evin önüne geldiğimizde Ezgiyi yolun kenarında yatarken gördüm. Arabadan dışarı atlamamla Ezgi'ye koşmam bir oldu. Hiçbir yerinde kan yoktu ama yerde baygın bir şekilde yatıyordu.
"Ezgi, uyan." Kafasını dizimin üstüne koydum ve seslenmeye devam ettim. Daha sonra minik bir mırıltı döküldü dudaklarından.
"Hakan."
"Evet, aşkım ben geldim. Neyin var?" Gözlerini açmadan konuşuyordu.
"Öldüm mü?" Bu sorusuyla birlikte gözüme gelen ihtimallerle kafamı sağa sola salladım ve Ezgi'ye sarıldım.
"Hayır. Kalk hadi hastaneye gidelim." Kucağıma aldım ve taksiye götürdüm. Ezgiyle birlikte arka koltuğa oturduktan sonra şoför sürmeye başladı.
"Hanım abla iyi mi ağabey?"
"İyi olacak." Arada bir Ezgi'ye sesleniyordum. Sonunda uyandı ve kafasını tutarak ayaklanmaya çalıştı.
"Neredeyim ben? Vuruldum mu?" Her yerine baktıktan sonra derin bir nefes verdi.
"Hakan, sen nasıl geldin? Ama adamlar..."
"Bilmiyorum. Sana bir şey oldu diye çok korktum. Korkudan delirecektim."
"Korkudan bayıldım sanırım. O kadar korkmaya başladım ki gözümün önü karardı. Ama nasıl bu kadar baygın kaldım inanamıyorum." Sıkıca Ezgi'ye sarıldım.
"Hastaneye gidiyoruz. Dinlen biraz."
"Hastaneye gitmeye gerek yok ki aşkım."
"Ne demek gerek yok? Gidelim hatta karakola bile gidelim."
"Yeni evimiz ne halde bir görsen. Çok korktum Hakan." Gözlerimin içine bakarak bunları söylediğinde, gözleri doldu. Konuşmaya devam etti.
"Evimiz...""Bunları düşünüp beynini yorma hayatım. Hallederiz. Yeter ki sen üzülme."
"Yiğit ağabeyin planıydı."
"Biliyorum. Senle hastaneye gidelim daha sonra yapacağımı biliyorum ben."
"Benim yüzümden oldu bunlar hep. Kendini suçlayanları hiç sevmem ama ben olmasaydım böyle şeyler olmazdı." Alnımı alnına yasladım.
"Ezgi, bir daha duymayayım." Kafa salladı ve geri yaslandı.
Ezgi'nin ağzından:
Ayılmıştım ama kafam sersem gibiydi. Korkudan hala kalbim pır pır atıyordu. Ne zaman hastaneye geldiğimizi bile anlamamıştım.
"Önemli bir şey yok gibi görünüyor. Tahlil sonuçları için beklememiz gerek. Çok geç bir saat olduğu için birkaç saat daha (sabaha kadar) sizi burada tutabiliriz. Geçmiş olsun." Hakan sayesinde direkt tek kişilik bir odaya yerleşmiştim. Ecem ve Oğuz'un olduğu hastaneye gelmiştik. Ecem ve Oğuz'un bunlardan haberi yoktu ve ailelerine de söylememiştik. İnsanlar kendi dertleriyle uğraşırken birde beni duyup panik olsunlar istememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ummadık Bir Anda
Novela Juvenil"Ezgi, sana bir şey söyleyeceğim." Midemde kelebekler uçuşuyordu. Herhalde 100 değil, 1000 tane uçuşuyordu. Başka bir açıklaması olamazdı çünkü. Her geçen saniye, midem daha tuhaf olmaya başlamıştı. "Dinliyorum." "Seni şu an öpmeyi o kadar çok isti...