🌹9🌹

428 35 12
                                    

🌹🌹🌹

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌹🌹🌹

Sabah gözlerimi yorgunlukla açtım. Dün geceden beri düşündüğüm tek şey Caner olmuştu. Ve bu beraberinde derin bir baş ağrısına sebebiyet vermişti. Elim yastığımın altındaki telefona gitti.

Teoman:

"Günaydın. Beni almak için gelmene gerek yok ben kendim gelirim "

Mesajı gönderip telefonu yatağa fırlattım. Elimi saçımın arasına daldırıp karıştırdım. Bugün biraz erken gitmeli ve Caner'le konuşmalıydım. Bir sorunu varsa öğrenmeli ve halletmeliydim. Zaten ister istemez içimde bir suçluluk vardı.

Arkadaşı olarak hiçbir şeyi fark etmemiştim.

Bitkin bir halde ayağa kalktım. Hastalığımın izleri de vücudumu terk etmemişti anlaşılan. Lavabodaki işlerimi halledip hızla mutfağa geçtim. Zeynep birkaç saat önce çıkmış olmalıydı. Ev öyle sessiz öyle boştu ki üstümdeki duygu yoğunluğuyla bu durum bile battı bana.

Kendime hızlı bir kahvaltı hazırlarken annemi aradım. Uzun uzun köyde ne yaptıklarını, anneannemin nasıl olduğunu konuştuk. Akşama doğru geleceklerini öğrenince akşam için bir sürü yalan söyleyip kapattım telefonu. Mutfağı topladım, zaman geçsin diye evi temizledim. Sonra üstümü değiştirip çıktım evden.

🌹🌹🌹

"İçime ata ata kadehimi vuruyorum masalara
Bu gece yarama meze olur anılar
Kârdan zarar katar acılar
Yapışır bana yaka paça " çalan şarkıyı durdurdum, kulaklığımı çıkartıp cebime attım. Kafenin kapısını açıp içeri girdiğimde bakışlarım anında Caner 'i buldu. Bilgisayar ekranına bakıyordu herzaman ki gibi.

"Umarım senin de içine attığın bir şeyler yoktur Caner " derin bir nefes alıp yanına yürüdüm. Önündeki taburelerden birine külçe gibi olan bedenimi attım.

"Karadenizde gemilerin mi battı, ne bu surat ?" Ekrandan yarım yamalak bana çıkan kızarık gözleriyle aklım dün gece işittiğim sözlere gitti. İfademi toplayamadan daha çok dağıldı. Daha dikkatli baktım solgun tenine, dağınık saçlarına, çökmüş omuzlarına...

Haklı olabilirlerdi.

"Bir sorunun mu var ?"

"Ne sorunu ? " bodoslama sorduğum soruya şaşırmış haline aldırmadım. Lafı dolamdırmak genetiğimde yoktu. Benim aklımda ne varsa dilimden de o dökülüyordu. Bir sorun varsa çözmek için elimden geleni yapardım. Yeter ki bana derdini açacak kadar güvensin.

"Sorun işte. Ailevi olabilir, burayla ilgili olabilir "Elimi tezgaha koydum. Anında çatılan kaşlarına kadar didik didik ettim yüzünü. Bu halimi sorgulamasını istemesem de ani sorularımı yadırgamış duruyordu. Bir yanda beynimde tekrar tekrar dönen sözler diğer yanda baş ağrım ve yüreğimi sıkan vicdanım. Hepsi mahşerin üçlüsü gibi tepemde dikiliyorlardı.

A M A R E Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin