5

93 0 0
                                    


 - (Mira)" Hapçiuuu, Hapçiuuu... Merkeze hoşgeldin hediyesi bitmemiş bir bahar ayı mükemmel, 1. Bölgede ne güzel yazdı."

-Asistan; " Hocam sezaryan doğum geldi daha önceden planlanmıştı sizi bekliyor, içecek bir şeyler istemiştiniz, onu da getirdim."

-(Mira) " Ben onu neredeyse unutuyordum, dur elimdeki dosyalara bakayım, sen hastayı çaylaklardan birkaçıyla hazırla geliyorum. Hapçiuuu... Bugün başka operasyonum var mı benim? "

-Asistan; " Hocam programınızda başka ayarlanmış operasyon gözükmüyor, acil gelen olursa... "

-(Mira) "Acil olursa bugün ben alırım, sen çıkabilirsin. "

Önündeki birkaç dosyaya hızlıca baktı, yokluğunda hastanenin bazı işleri birikmişti. Bir kez daha hapşırıp asistanın getirdiği içecekten bir yudum aldı, ameliyat için hazırlanmak üzere kalktı. Boş gibi duran gününde pek çok angarya ile uğraştıktan sonra akşam saatlerinde hastaneden çıktı; bugün nöbetinin olmayışı günün en iyi yanı sayılabilirdi.

Birkan onu araba ile hastane kapısında bekliyordu. Arabaya binip hareket etmeye başlayınca Mira:" Tahmin ediyorum, ihtiyar bugün hatta bir süre beni görmek istemiyor bu yüzden diğer eve geçiyoruz, hapçiuuuu..."

Birkan usulca kafasını sallayıp arabayı kullanmaya devam etti, her zaman kullandıkları yoldan giderken Mira bir anda direksiyonu başka bir yola kırdı.

- Birkan: " Ne yapıyorsun, kaza yapacağız senin yüzünden."

-(Mira) " Daha önce hiç bu yoldan gitmedik, buradaki sokakları görmek istiyorum. "

Birkan gülümsedi, kısa bir an ona doğru bakıp gözlerini tekrar yola dikti. Mira bir süre pür dikkat dışarıyı izledi sonra Birkan'a döndü; bir şey söylemeyi düşünüyor gibiydi. Ağzını açmasıyla hapşırması bir oldu, daha sonra konuşmadı; sessizdi ve Birkan alışkın olsa da bu sessizlikten pek hoşlanmıyordu.

Evin önüne gelip Birkan kapısını açınca Mira;" Vayyy... Demek baya özlenmişim yokluğumda, içeride bana hoş geldin partisi de var mı?"

-Birkan;" Yemek ayarlayacaklardı ama gerisini..."

Birkan'ın sözünü hapşırığı ile kesen Mira eve doğru ilerledi. Kapıyı açan Savaş niye geç kaldınız der gibi bakıyordu.

-(Mira)" Ne zaman, ne yediğimi hatırlamıyorum. Yemek var mı yemek, yemek haa... hapçiiuuu..."

-Oğuz; "Hazır, hazır hadi oturalım."

Mira biraz yedikten sonra duraklayıp karşısındaki üç adama baktı, sonra yemeğe devam etti sanki zihninde bir şeyleri toparlamaya çalışıyor gibiydi.

Savaş yemek boyunca sessiz kalan Mira 'ya baktı, yüzünü avuçlarının içine alıp düşüncelere dalmıştı. Birkan'la ve Oğuz'la göz göze geldi. Üçünün de aklından Mira'nın sessizliğine dair benzer şeyler geçiyordu; çok mu yorgundu, aklına takılan ne olabilirdi, yoksa bu fırtına öncesi sessizlik miydi?

Uğur bir keresinde onunla yaşamayı elinde pimi çekilmiş bomba ile yaşamaya benzetmişti; haklılığı aşikardı ama onu sadece pimi çekilmiş bir bomba olarak tarif etmek yetersiz kalırdı.

Mira bakışlarını masadan kaldırıp ona ve birbirlerine ortaya karışık bakışlar atan üçlüye bakıp gülümsedi: " Önce hanginiz başlamak ister; anlatın, sizi dinliyorum."

-Oğuz: " Şöyle ki genel olarak her şeyin istediğin gibi ilerlediğini söyleyebiliriz. Ama bugün için soruyorsan..."

-(Mira) " Fazlı 'nın bir şeyler yapmış olması lazım, öyle elleri kolları bağlı uslu uslu beni beklemiş olamazlar. Bir ay boyunca ve bugün dahil neler olduğunu bilmek istiyorum, genel olarak ilerleyişimizden bahsetmiyorum ben pürüzlerle ilgileniyorum."

-Savaş; " Fazlı; evet her şeyi öğrenmeye çalıştı ama elinde pek bir şey yok. Uğur'u yeraltına yollamak onları durdursa da her adımımızı takip ettiler, yokluğunda büyük bir baskı altında kaldık. Fazlı bizi ezmek için çok uğraştı ama başarılı olamadı. Yaptıklarında hesaba katmadığımız yeni bir şey yok."

-Birkan ; " Hazır olmasını istediğin tüm raporlar burada. Bölgeler Baronlar kurulunu toplamak istiyor bu yeni değil ama... "

-(Mira)" Somut adımlar atmaya başladılar.(Derin bir iç çekti) Ben biraz dışarı çıkıyorum, baştan uyarayım döndüğümde sizi çok dağıtmış görmek istemiyorum."

-Savaş :" Uğur 'dan bir mesaj aldık bugün ..."

-Mira ona doğru bir yan bakış atıp hafif gülümseyerek:" Yanımıza mı gelmek istiyormuş hem de bahar bahar?"

-Savaş gülerek; " Hayır dokunmasak ölene kadar orada yaşar ama seni yeraltına bekliyormuş. Önemli, ona göre çok önemliymiş yani."

Mira yavaşça kafasını sallayıp dışarıya doğru ilerlerken bir kez daha hapşırdı. Kızarmaya başlayan gözleriyle evin etrafına göz gezdirdi. Araba ile biraz ilerledikten sonra inip yürümeye başladı bir süre sokaklarda kaybolup tekrar arabanın yanına geldi. Eve dönmek üzereyken hastaneden çağrı alıp rotasını oraya yöneltti.

Gecenin ilerleyen saatlerinde bazen nöbet bir cehenneme dönerdi. Yaralılar, ölmek üzere olanlar, ölüler, hastalar, yatan hastalar, hasta olduğunu sananlar ve onlarla gelenler hepsi bir anda bastırır, katlanılamayacak bir hal alırdı. Besbelli böyle bir geceydi ve yardıma gidiyordu.

Derin bir nefes alıp hastaneden içeriye girdi. Bugün Y. nöbetçiydi, telefon geldiğinde bunu tahmin etmeliydi. Çünkü Y. nöbetler konusunda şimdiye kadar genel olarak şanssız olmuştu. Ama bu durumu kendine tecrübe katarak lehine çeviriyordu. Gün doğumuna yakın hastane sakinleşti, bahçeye çıkıp bir banka oturup biraz nefes aldıktan sonra hastaneye geri dönmek istemedi, arabaya gitti ama eve dönecek hali yoktu, koltuğunu biraz itip uyumaya başladı. Uykusunun en tatlı yerinde araba camına vurulmasıyla uyandı.      

" Baron'un Torunu"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin