12

52 0 0
                                    

  Birkan gözünü araladığında henüz gerçek hayatta olup olmadığından emin değildi. Ayak ucunun biraz ilerisinde Oğuz'un saçma sapan sırıtan suratını gördüğünde hayal aleminden çıkıp gerçek hayata döndüğünü anladı. Etrafına baktığında aralarında en erken kendine gelen oydu. Terlediğini fark etti; sırtı sırılsıklam olmuştu. Mide bulantısı ile oturduğu kanepeden banyoya ışınlandı. Döndüğünde diğerleri de yavaş yavaş kendilerine gelmeye başlamıştı. İçerisinin çok havasız olduğunu hissedip camı açarken Mira' nın ortada olmadığını fark etti. Normalde onları gözlemleyip dalga geçmeyi ihmal etmezdi. Şimdi neredeydi?

   Gecenin insana huzur veren sessizliği diye düşünerek arabasını sürmeye devam eden Mira çok kalabalık olmayan bir alanda arabadan inip bisikletiyle yola devam etti. Cesetten daha doğrusu Geziciden çıkan kağıtta birkaç harf yazıyordu. Bu basit bir şifre idi; harfler alfabede hangi sırada ise o rakama gidiyordu. Bu rakamlar ise koordinatlardı. Oraya arabayla gidemeyeceği için önce bisikletle sonra yürüyerek yoluna devam etti. Ağaçlık bir alana gelmişti; tam koordinat çınar ağacıydı. Bu kocaman çınar ağacının önünde bir kürek sanki çınar ağacına aitmiş gibi duruyordu.

   Küreği eline alıp küreğin konulduğu yeri yani çınar ağacının hemen dibini kazmaya başladı. Yarım metre kadar kazdıktan sonra küçük bir hançere ve nota ulaştı. Kazdığı yeri kontrol ettikten sonra kapattı.

  Sonra çıkardıklarına baktı; hançeri anımsıyordu. Notta:" Hayatta kalan son gezici sana gölgelerin selamını getirdi. Bu senin mirasındır, hediye diyemeyiz. Unutmamanı isteriz ki; 'Işık olmadan gölgenin, gece olmadan ışığın anlamı kalmaz .' " yazıyordu. Hançere bir kez daha bakıp beline taktı; vakit hareket vaktiydi.

   Ata Demirhan'ın evine yakın arabasını bıraktı. Silahı omzuna takıp gecenin karanlığında ilerledi. Evin arka tarafına bakan ağaçlardan birine tırmanmaya başladı. Yeterince yüksek olduğuna kanaat getirdiğinde etrafı izlemeye başladı. Gizliden ve açıktan nöbet tutan asilere baktı; gecenin sessizliğinde hepsi çok rahattı. Nöbet değişimine epey vakit olmalıydı, birkaç tanesi uyku pozisyonuna geçmek üzereydi. Hepsini hızlıca vurdu, hızlı ve sessiz bir şekilde ağaçtan inip temkinli bir şekilde eve yaklaştı. Daha sonra yine tırmanmaya başladı; yaz ortası bile olsa Ata Demirhan açık cam kapı sevmezdi ki zaten hava henüz o kadar ısınmamıştı. Çatıya tırmanıp oradaki kapıdan girdi.

    Ata Demirhan'ın çalışma odasına küçük bir ziyaret gerçekleştirdikten sonra yatak odasına geçti; her şeyden habersiz mışıl mışıl uyuyan yüzüne baktı; uykusuzluk kelimesiyle hiç tanışmadığına emindi. Yatağın baş ucundaki abajurdan suratına yandan vuran ışık; Ata Demirhan'ın boğazına dayadığı hançerle birlikte onu birazcık(!) korkutucu gösterirken gözlerini açan Ata Demirhan'a gülümsedi.

-(Mira)" Günaydın ihtiyar, kusuruma bakma biraz erken uyandırdım."

" Baron'un Torunu"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin