7

67 0 0
                                    

    Hastane çıkışı Birkan'a veda edip yürümeye başladı. Yorgun olmalıydı ama yorgun hissetmiyordu. Gece ilerlerken bahar serinliği çökmüştü havaya. Merkezin en büyük ormanlarından birinde ilerlemeye devam ediyordu, yol boyunca birkaç kez hapşırmıştı. Küçük kulübeye vardığında etrafa göz gezdirdi. Kulübe boştu, içerideki eşyalar en son bıraktığı gibi duruyordu. Kulübeden çıkıp hemen arka tarafında kulübeye bitişik inşa edilen yıkık dökük ahıra girdi. Ahırın köşesinde hayvan pisliklerinin dışarıya tahliye edilmesi için açılmış, sonrasında demir levha ile kapatılmış gibi duran alana yaklaştı. Levhayı kaldırıp önüne çıkan merdivenlere birkaç adım attı; levhayı tekrar kapatıp yarı karanlıkta merdivenlerden inmeye başladı. Merdivenlerin bitiminde onu bir yol ayrımı karşıladı; sola dönüp bir süre daha yürümeye devam etti. Yeni bir yol ayrımının ardından bir merdiven yığınını geçti bunları aştıktan sonra ise son duraktaydı; 'Kan Kapısı'.(Eskiden dandik bir şifre ile açılan bu kapı hatta yeraltına açılan bildiği tüm kapılar artık sadece tanımlı kanlarla açılıyordu; bu teknoloji ona bırakılan küçük bir mirastı.) Kan kapısının açılmasıyla yeraltına ulaşmıştı. Annesi; 'merkeze ulaştıktan sonra en kısa sürede yeraltına gitmelisin' dediğinde onu anlamamıştı. Yeraltı neresiydi, merkeze neden gitmesi gerekecekti, annesi neden ileride olacak şeyleri ona şimdiden söylüyordu? Yalnızca yedi yaşındaydı ve anlamamıştı.

Yeraltı onun evi gibiydi aslında; 19 yaşına kadar burada kalmış, belki de sadece Dünya'dan saklanmıştı. Bu eski ama dayanıklı yapı yeni Dünya düzeni kurulurken Devlet tarafından gizlice inşa edilmişti. Başlarda asilerin yetiştirilmesi için kullanılmış daha sonra dönemin Baron'lar Birliği Başkanı'na devredilmişti. Küçük bir topluluk dışında herkes asilerin devlete bağlı, düzeni korumaya yönelik; güvenlik görevlilerinin üzerindeki görevliler olduğunu sanıyordu. Aslında onlar başta düzeni sağlamak için özel olarak yetiştirilen gizli suikastçılardı. Tabi zamanla işler değişmiş, elini kirletmeden gizlice ilerlemeye çalışan devlette düzen tepe taklak olmuş Baronlar; onlara bağlı asilerin gücüyle yönetimi ele geçirmişti. Asiler şu anki konumlarında gün yüzüne çıkıp yeraltından tahliye olmuşlardı; şimdilerde halk onlara herkesten çok güveniyordu. Baronlar kendilerini toplumda açık etmediler bunun üzerine kuralları bile vardı; ama bölgelere dair her şeyi onlar kontrol ediyordu. Peki, şimdilerde varlığı çoktan unutulan yeraltı tesisi ne için kullanıyordu? Aslında cevap basitti; Bilim.

Hangi bölgeden olursa olsun en başarılı ve seçkin bilim insanları mutlaka ama mutlaka yeraltında bulunurdu. Buraya girmek gizlice fısıldanmış bir hayali gerçekleştirmek gibiydi onlar için. Ama her hayalin bir bedeli vardı; buraya giren araştırmacılardan kimse hiçbir koşulda dışarı çıkamazdı. Merkezin bereketli topraklarında bulunan bin bir çeşit bitki türü ile yapılan ilaçların kaynağı burası idi. Piyasa da bulunan en yeni X'i Ata Demirhan burada geliştirmişti. Hatta Baronluğu bu adımla elde ettiğini söylemek çokta yanlış olmazdı.

Koridorda ilerlerken etrafa bakıyordu gözleri yeni bir şeyler arıyor gibiydi ama bulamadı sanki her şey en son bıraktığı haldeydi. Araştırma odalarının birinde durdu; Uğur mikroskoba yapışmış gözlerini bir dakika ayırmadan bir şeyleri inceliyordu. Hapşırmasıyla yankı gibi bir karşılık alması bir oldu.

-Ona doğru dönen Uğur;" Gelmişsin sonunda. "

-" Af edersiniz beyefendi, siz çağırır çağırmaz teşrif edemedim. Hapçiiuuu... "

-Uğur:" Hapşuu... Bahar'ın daha bitmediğini unutmuştum."

-" Ayıpsın, itina ile hatırlatırım. Beni buraya çağırmanın sebebini öğrenebilir miyim artık? "

" Baron'un Torunu"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin