1

136 0 0
                                    


Yer: 1. Bölge Merkez Hastanesi

Havadaki ceset kokusu her geçen dakika canhıraşça çalışan klimaya inat ağırlaşırken, duyulan öğürme sesinin akabinde H. ;" Çaylak senden daha iyi sanki bir ayda epey ilerledi senin aksine tuhaf sesler de çıkarmıyor."

-E.; " Merkezden gelmiş olsun o kadar. Ama beni geçmesi gibi bir durum mevzu bahis değil. Niye geldiğini de sonunda bugün öğreneceğiz bence."

Gözler kronometreye kayarken çaylak; fısıltıları duymuyor gibiydi, biten otopsinin ardından elindeki iğne ile dans edercesine kadavrayı kapatıyordu. Tamamen bitirdikten sonra gözlerini kaldırdı: " Ne kadar oldu, bu kez daha kısa sürede bitirdim değil mi?"

-H: " Yaklaşık % 10 gelişme var, ilk ay için fena sayılmaz." H. çıktıktan sonra kadavrayı kaldırırken E. dikkatle çaylağın ellerine bakmıştı. Sessizce otopsi salonunu terk eden çaylak biraz dinlenebileceğini sanmıştı ki E. tarafından çağırıldı. Kesif kan kokusunun içerisinde ilerleyerek muayene odasına girdi. E. onun dikiş atmasını istiyordu. Pek çok yeni çaylak arasından takmak için onu bulmuştu yani. Ellerinin titremesini durdurmaya çalışarak ve zorlanarak dikişi atmaya çalışırken H. gelip ona çekilmesini söyledi. Köşeden büyük bir zevkle çaylağı izleyen E.'nin keyfi yarıda kalmıştı ne yazık ki, kendi kendine ama herkesin duyabileceği şekilde söyleniyordu.

- E.:" Bir cerrahın elleri asla boş kalmaz, 24 saat olmasa da 16-18 saat dikiş atabilecek şekilde yetiştirmelisiniz kendinizi. Bir hocamızın sözü kulaklarımı çınlattı yine..."

H.' nin pansuman diyerek ona bakmasıyla E.'nin serzenişi kesildi. Gözlerini odada söyle bir gezdirip hastaya doğru ilerledi. Yürüyüşü ile bir an önce hastaneden çıkmak istediği anlaşılıyordu. Yoğun geçen birkaç saatin ardından tüm yeni çaylaklar ve asistanlar azad edilmiş ve hep birlikte batakhaneye gitmişlerdi.

Asistanların buranın müdavimi olduğu hissediliyordu. Müzik giriş kapısından duyulabilecek kadar yüksekti. Girdikleri bu iki katlı batakhane şüphesiz bölgenin en iyisiydi. İçerisi basık olmasa da bir miktar havasız ve oldukça loştu. Gecenin ilerleyen saatlerinde batakhaneye giriş yaptıklarından oldukça kalabalıktı ve içeridekilerin çoğu X ve W' nin etkisindeydi. Çaylaklar W tüketmeye başladığında H. ve E. kısa bir süre ortadan kayboldu. Merkezden gelen çaylağa sorular sormaya başlamışlardı ki lavaboya gitmek için kalktı. O geri döndüğüne H. ve E. de masaya dönmüştü, çaylakların çoğu çakırkeyif bir haldeydi.

-E: " Merkezdeki hastaneden bize hiç bahsetmedin? Burayı neden tercih ettiğini hepimiz merak ediyoruz ben senin yerinde olsam asla gelmezdim buraya."

-" Zorunluluk diyelim ."

-H: " Sen hiç W almadın mı, olmaz ama böyle madem artık bizim bölgemizdesin bize katıl."

-" Teşekkür ederim ama W toleransım çok düşük kimseye sorun çıkarmak istemiyorum."

-E: "Zorunluluktan kastın nedir? Hadi bize biraz daha açık konuş ve W al yoksa hayat gerçekten çekilecek gibi değil."

-" İlginiz için gerçekten teşekkür ederim. Ama buraya eğlenmeye geldik bu gece tatsız konulara girmek istemem."

Çaylaklardan birinin masaya kusmasıyla konu değişmişti. Batakhanede gece gösterilerinin de başlamasıyla adım atacak yer kalmamıştı. Asistanlar ve çaylaklar kalabalığın arasında kaybolmuş, sanki kalabalık onları tek tek yemişti.

Gecenin ilerleyen saatlerinde taşkınlık yapan ama muhtemelen kendine geldiğinde bunu hatırlamayacak bir grup insanın batakhaneden çıkarılmasıyla kalabalık azalınca, etrafta sızıp kalan çaylaklarda açığa çıkmıştı. Ama garipti ki sanki bir kısmı sadece W' nin değil sanki X'in de etkisindeydi. Garip olan şey şu idi; hangi bölgede olursa olsun hastanede çalışlarının X kullanması kesinlikle yasaktı ve bu çaylaklar bu kuralı çiğnemek için gereken cesareti asistanlar dışında kimseden alamazlardı.

Sabah hastane tam bir keşmekeş halindeydi. Sabaha karşı zincirleme trafik kazası gerçekleşmiş ve hastaneye yaralılar akın etmişti. Asistanlar dünden sonra henüz kendine gelememiş çaylaklara azarı basıp hastalarla ilgilenmeye devam etti. Öğlene doğru kalabalığın azalmasıyla dinlenme odasına geçmişti ki birkaç çaylağın konuşmasını duydu.

-"Zorunluluk nedir ya? Neye zorunluluk kime zorunluluk? Fazla gizemli takılıyor bence, saçma. Atılmış olmasın merkezdeki hastaneden ?"

-" Benim de aklıma gelmişti bu aslında yani yoksa..."

İçeriye girmesiyle ona bakıp gülümsediler ama o gülümsemedi: " Bu konunun neden bu kadar merak konusu olduğunu anlayamasam da merakınızı gidereyim; merkezdeki asilerin birinden kaçtığım için buradayım. "

Odayı bir anda buz kesmişti, onu orada bırakıp sessizce dışarı çıktılar. Birkaç saate sarf ettiği sözler hastanenin çoğu tarafından öğrenilecekti. Ama şimdi yapılacak ameliyata yardım için çağırılıyordu. Akşama doğru ameliyat bitmişti hemen üzerine gelen on beş kişilik gıda zehirlenmesiyle ilgilenip yemek için sipariş verdiler.

Yemeklerin gelmesini beklerken bir siren sesi duyuldu ne olduğunu tam olarak anlayamamışlardı. Hastanede bir anons geçmeye başladı, çaylaklar ve asistanlar uçuş sahasına çağırılıyordu. Bu her zaman olan bir durum olmadığı için herkes şaşırmıştı. Hastane merkez hastanesi kadar yeni ve büyük olmadığı için uçuş sahası hastanenin çatısı değil önündeki düzlük alan olarak belirlenmişti. Onlar hastaneden çıkarken uçuş sahasına helikopter yaklaştı; içinden inen iki kişiden biri hızla uzaklaşırken diğeri bağırarak; " Burada olduğunu biliyorum, ortaya çık. "

Ne olduğunu anlamaya çalışan çaylaklar adamdaki silahı görür görmez birer adım geriye doğru gitmeye yeltendi, bazıları başardı. Birkaç kişi gözleriyle merkezden gelen çırağı arıyordu; bir yanında H. vardı onun yanında da E.duruyordu. Geçen bir dakika sanki birkaç saat gibiydi. Kalabalıktan sıyrılamaya çalışırken biri bileğini kavrayıp; "Güvenlik güçleri birazdan gelir" diye fısıldarken helikopterden inen adam bağırmaya devam ediyordu; "Sana 10 saniye veriyorum bitmeden ortaya çık."

-"10...9...8...7...6...5...4...3..."

" Baron'un Torunu"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin