Karneler nasıll??? Size karne hediyesi olsun 👉🏻👈🏻
Yorumlarınızı bekliyorum 🥺🦋
°°°°
Prens mutlulukla ellerini ardında birleştirmiş, Komutan Jeongguk'u bekliyordu. Jeongguk.. Evet, yaklaşık üç hafta önce kendisine ismiyle seslenebileceğini, bundan hoşnutluk duyacağını söylemişti kendisine. O günden beridir de ismi dudaklarına hiç yabancı değilmiş gibiydi.
Üç hafta boyunca onunla çok iyi anlaşıp kaynaşmışlardı. Mesela onunla sözleşip kütüphanede buluşur, okuma saatleri yaparak tiyatro oyuncusu gibi davranırlardı. Hastalığını unutur, kendisini günlere iyice kaptırarak dolu dolu ve mutlu geçirirlerdi Komutan Jeon ile.
Şimdi ise onu kocaman bir tarlada, ardında Jimin ile bekliyordu Prens. Dudaklarında eşsiz bir gülümseme asılıydı ve etraftaki papatyaların eşsiz kokusu da sol tarafında çırpınan organı huzura boğuyordu.
Burada piknik için buluşmayı kabul etmiş olmaları, sabah kalktığı andan itibaren heyecanla dolmasına ve meraklıca bir şeyler hazırlayanları izlemesiyle devam etmişti. Komutan Jeon ve Kral, Batı'daki sorunlar için fazlasıyla endişeliyken oraya bir keşif düzenlemek amacıyla sürekli toplantılar yapıyordu.
Yaptıkları saatlerce süren ve strateji bulmak için ortaya koydukları düşünceleri elemek adına onlarca toplantı yapsalar da henüz elle tutulur bir şey olmadığından, rütbeliler ve Kral da dahil köşeye sıkışmış gibi hissediyordu. Batı'nın gücü asla ölçülemezdi ve bunun nedenini bilmemeleri ellerini bağlıyordu.
Keşif yapmak tek çözüm yolu gibi duruyordu ve oraya bilgi toplamak için gidecek askerler ise güçlü kısımdan seçilecekti. Eğer bu Kral tarafından kabul görürse, herhangi büyük bir savaş hâlinde yenilecekleri ve değişik ölümlerle katledilecekleri de kesindi.
Her iki yön de çıkmaza gidiyordu.
Komutan Jeon, ardında düşük omuzları ve morarmış göz altlarını kaşıyan Seokjin ile beraber ilerlerken çoktan saraydaki odasına giriş yapmıştı. Kafası içinde binlerce düşünce fısıldaşırken şakaklarından çenesine inen ter damlalarını bileğiyle silip yatağına oturdu.
Koyu giysilerinin renkleri bile onu boğuyormuş hissi veriyordu kendine. Seokjin yanına oturduğunda ve kollarını arkasındaki yatağa çaprazca yaslayıp kafasını geri atarak ofladığında, alnını kaşıyıp yorulmuş arkadaşını izledi bir müddet. Birkaç haftadır sunduğu çözüm önerileri, ona arada ettiği küçük hakaretleri inkar ederken arkadaşının kendisinden daha iyi bir yönetici olduğunu düşünüyordu.
"Seokjin," diye yorgunca fısıldadı önce, arkadaşının kapalı gözleri yavaşça aralanıp kendini bulduğunda, geriye yaslanıp kafasını duvara yasladı. "Sanki yolun sonuymuş gibi hissediyorum, neredeyse hiçbir çözüm yolu yok. Ne yapacağız, nasıl alacağız.."
Seokjin bir çocuk gibi mırıldanarak kollarını kendine dolayarak düz oturdu ve elini arkadaşının dizine koyarak bir müddet durdu. "Sen benim çocukluğumdan beridir yanımda olan arkadaşım, yoldaşım ve savaş arkadaşımsın Jeon, ve inan bana senin bu çaresiz bakışların beni de üzüyor." dedi ve bebek gibi büzdüğü dudaklarını mümkün gibi biraz daha büzdü. Komutan Jeon ise onun bu tavırlarına gülerek gözlerini kapatmıştı.
"Şimdi olmazsa birkaç saat sonra, birkaç saat sonra olmazsa yarın, yarın olmazsa yarından da yakın bir vakitte öyle bir çözüm bulacağız ki, bu içimizin sıkıntısı o büyük fikrin yanında hiçbir şey kalacak. Sen tasa etme, güzel şeyler düşün ve o aklını serbest tut ki bir çözüm bulabilesin kardeşim." dedi Seokjin ayaklanarak. Arkadaşının içine serptiği su ile Jeongguk'a büyükçe bir nefes aldırırken yorgun bedenine eğilip ona sarıldı ve göz kırparak geri çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dildâde [TaeKook]
Fanfiction"Komutan Jeon, papatya'nın hikayesini bilir misiniz?" ×Kim Taehyung & Jeon Jeongguk.