Giriş.

1.6K 104 54
                                    

Kan gölüyle taşan alanda büyük bir savaş hakimdi. Kılıç sesleri havayı boğucu bir hâle sokuyor, savaşçılar üzerlerine sıçrayan kırmızı boyadan iğrenmeden, atlarıyla karşı kuvvetlerin üzerine doğru ilerlemeye devam ediyordu.

Kılıçların çıkarttığı çınlamalar kulağa girmeden vücudu delen demir parçası âdeta büyük bir coşku ile o bedenden ayrılıp diğer bedenlere uğrarken mutlulukla parıldıyordu.

Ortamda en büyük kılıca sahip adam ise gözünü dahi kırpmadan, soğukkanlılıkla karşı tarafın askerlerini biçe biçe ilerliyordu ve askerleri de onu takip ederek izinden gidiyordu. Acıma yoktu.

Duygu yoktu, ölmek, pes etmek, yorulmak yoktu. Sadece öldürmek ve zafer kazanmak için kodlanmış beyinler bunu yerine getirmeye fazlaca yakınken, kılıçları kavrayan elleri kesinlikle durmak bilmiyordu.

Savaş devam ederken ortada birkaç asker kaldığını gören herkes durdu ve yorulduğunu dahi hissetmeyen bedenler sessizce onları izledi. Diğerleri ise ölümün kırmızı izini görmekten fazlaca korkarlarken ve geriye kendilerinden birkaç kişi kalmışken, ölmemenin garantisi sadece kaçmak diye düşünüyorlardı.

Şu anda bile bu kocaman ülkeyi acımasızca katledilerek kaybetmişken birkaç kişi canından olmasa ne olurdu? Zaten savaşı kaybetmişlerdi, kaçmak onlara şu an için en güzel seçenek gibi görünüyordu.

Kılıçlarını havaya fırlatıp arkalarını dahi dönmeden kaçan bedenlerin ardından, onlara doğru adımlayan tek bir kişi vardı. Gözleri bir aslanın avına yaklaştığı gibi kısılmış, dik burnu etrafa saçtığı o havalı aurasını daha da keskinleştirmişti. Vişne kırmızısı dudakları ince bir çizgi hâlindeyken ifadesiz yüzü etrafa soğuk bir hava saçıyordu.

Sırtına sabitlediği okunu ve yayını almak için elini sırtına attı ve oklardan beş adet aldıktan sonra yan yatırdığı yayına onları dizdi.

Toprak kahvesi gözünün tekini kapatıp yayını önünde dikleştirdi, ciğerlerine derin bir nefes çekti ve biçimli parmaklarını hareket ettirdi. Kolunu daha da gerdirip odağını toplarken, kanlanmış dudakları arasından hafifçe bir nefes verdi, ve tek atışla bütün okları kalan beş askere isabet ettirdi.

Sessizliğin ardından hızlıca sevinç nidaları ile dolan etrafına baktı, seslere karşılık vermeden, güçlü adımlarıyla meydana doğru ilerledi. Arkasından ellerinde kocaman Çin bayraklarıyla onu takip eden askerleriyle onların önünde şükranla eğilen halka bakış attı. Ve hafifçe kafasını eğdi.

"Komutan Jeon çok yaşa! Komutan Jeon çok yaşa! Komutan Jeon çok yaşa!"

Bağırışlara ve övgülere karşılık sadece kafa sallarken dudakları düz şeklini koruyordu. Meydanları aşıp Çin Sarayının önüne geldiklerinde ilk önce komutan, sonra da askerleri durdu. Her birinin arasında aynı mesafe vardı, savaşçının kendisi gibi askerleri de uyumlu ve diktatördü.

"Komutan, şeref verdiniz! Ülkemizi kuşatmaya çalışan Kuzeylilerden bir askeri bile sağ bırakmadınız! Söyleyin, bu yaşlı Kral ve halkı sizin için her şeyi yapacak!"

Kral'ın sözlerine karşılık cevabı kocaman bir sessizlik olurken dünya üzerindeki her yer sessizliğe bürünmüş ve insanlık susmuş gibiydi. Küçük bir çocuğun ağlama sesi ile bölünen sessizlik Kral'ın alkışları ve onu takip eden halk ile ses karmaşası devam etti.

Bir saat süren bu şükran ve teşekkür gösterisi sonunda, Komutan Jeon, Kral'ın ona en rahat odalardan birini tahsis ettiğini söylemesiyle odasına gitti. İlk önce kan kaplı eşyalarını çıkarttı, ardından vücuduna aldığı birkaç darbenin bıraktığı izlere baktı. Mermer gibi beyaz vücudu, morluklarla kaplanmıştı.

Hizmetlilerin kovalarca getirdiği sıcak suyu küvete boşalttığında çıplak bedenini rahatlatmak üzere vücudunu suya bıraktı, nefesini tutarak kafasını da derin küvetin içine soktu. Kendini nefessiz bıraktığı birkaç dakika sonra yüzünü sudan kaldırdığında kalbinin daha dinç çarptığını hissetti. Bu onu daha iyi hissettiriyordu.

Eli boynundaki künyeye giderken başı geriye düştü. Gözlerini tavana dikti, bu gece suyun içinde uyuyacağına karar verdikten sonra ise kendisini karanlığa bıraktı. Elleri arasındaki künyeyi ise havanın henüz aydınlandığı vakte kadar bırakmamıştı.



Selamlar.

Dildâde [TaeKook]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin