"Süre doldu. Kalemleri sıranın üstüne bırakın. Bırakmazsanız kopya muamelesi yaparım."
Ciğerlerimi dolduran derin bir nefes alarak kalemi masaya bıraktım ve arkama yaslandım. İkinci sınavlarda nihayet bitmişti ve geriye tatili beklemek kalıyordu. Hoca kağıtları tek tek toplamaya başlamıştı. Kağıdımı ona doğru uzatıp arkama döndüm ve bizimkilere baktım. Nehir ve Nur birbirine bakarak sinsi sinsi gülüyordu. İkisi de bana dönerek, "Nasıl geçti sınav?" diye sordu.
Omuzlarımı silkerek, "Eh işte," dedim.
Nur tek kaşını kaldırıp, "En son eh işte dediğinde coğrafyadan 90 almıştın, hatırlatırım," dedi. Nehir de hemen kafasını sallayarak sevgilisine destek verdi. Gözlerimi devirip, "Peki sizin sınavınız nasıl geçti?" diye sordum. Nur arkasına yaslanıp, "Ben yapamadım dolayısıyla benimkini biricik sevgilim yaptı," dedi. Nehir ona bakıp tatlı tatlı gülümseyince o da uzanıp yanağından öptü. Ben onlara sırıtarak bakarken zil çaldı.
Mert'in sınıfına gitmek için ayağa kalktım. Uzaklaştırma cezası bitmişti ve sınavlar için tekrar okula gelmişti. Onu çalıştırmam ve notlarımı onunla paylaşmam sayesinde sınavları iyi geçiyordu. Yani bana söylediği böyleydi.
Ayağa kalktığımı gören Nehir, "Nereye gidiyorsun?" diye sordu.
Mert'in yanına diyecekken kapıdan, "Günay," diye seslenen Mert ile sözüm yarıda kaldı. Arkamı döndüğümde elleri cebinde ve hafifçe gülümseyen bir hâlde kafası ile dışarıyı işaret ediyordu. Kızlardan bir ooo nidası gelince gözlerimi devirerek onlara baktım. Ardından Mert'e doğru yürümeye başladım. Sevgilime...
Henüz sevgili olduğumuzu onlara söylememiştim. Sınavdaki performanslarını kötü etkileyeceğini düşünmüştüm çünkü bu konuyu öylesine kabul edip geçiştirmeyecek, aksine sürekli kafalarına takıp bana sorular soracaklardı. Öğle tatilinde artık onlara bu konudan bahsetme kararı almıştım. Beni yargılayacaklarından değil de daha öncesinde neden söylemediğime kızıp, küseceklerinden endişe ediyordum.
Mert'in yanına gidince yüzünde bahar çiçeklerini andıran bir gülümseme oluştu. Ela gözleri ve gamzeli yanakları ile o kadar tatlıydı ki herkesin ortasında kendimi kucağına atmamak için zor tutuyordum.
"Nasıl geçti sınavın?"
"Fena değildi. Ya seninki?"
"Benimki de iyi geçti. Sayende..."
Yüzümü eğerek utanmış gülümsememi sakladım. Biraz daha yaklaşıp, "Neden bu kadar tatlısın? Diğerlerinin de senin bu tatlılığını gördüğü aklıma gelince kıskanmadan duramıyorum," dedi.
Gülümsemekten yanaklarım ağrımış bir hâlde, "Yapma böyle. Utanıyorum," dedim. Dudaklarını diliyle ıslatıp geri çekildi. O yaramaz gülümsemesi hâlâ gitmemişti.
Kantine gidip bir şeyler almayı teklif edince başımı salladım ve yanında yürümeye başladım. Etrafta sevgilileri ile sarmaş dolaş oturan kız ve erkekleri görünce içimi belli belirsiz bir hüzün kapladı. Şu an şuracıkta Mert'in elini tutsam anında bizim hakkımızda atıp tutmaya başlayacaklardı. Bu eşitsizlik canımı yakıyordu.
Mert'in aniden önüme geçmesi ile yere bakan kafamı yukarı kaldırdım. Bana endişeli bakışlar atıyordu.
"Ne oldu?" diyerek elini yüzüme koymak için kaldırdı. Tam yanağıma koyacakken elini tuttum ve beceriksizce gülümseyerek, "Bir şey yok," dedim.
Yanından geçip kantine doğru ilerleyince arkamda kaldı ve o şekilde yürümeye devam ettik. Kantine gelince de bana beklememi söyleyip kantin kapısından içeri girdi. Orada çalışanlarla yakın olduğu için sırada bekleme gereği duymamıştı. Sırtımı duvara yaslayıp onu beklemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESKİZ DEFTERİ (bxb) +18
Romance"Mutlu olduğun her anı resmetmen gerek bu deftere. Yoksa amacı kalmaz," dedi. "O zaman her resimde sen de olacaksın demek oluyor bu."