15

92 8 222
                                    

"Uf çok acıyor. Yavaş olsana biraz."

Nur elindeki temiz bez ile Nehir'in dudağındaki yarayı elinden geldiğince nazik bir şekilde silmeye çalışıyordu ama titreyen yaralı elleri buna izin vermiyordu.

Kalkıp elindeki bezi aldım.
"Ben yaparım."

Duyduğumuz siren seslerinden sonra Nur'un evine -daha yakın olduğu için- hızlıca gelmiştik. Sanırım herhangi bir sorun çıkmamıştı çünkü geleli baya zaman geçmişti. İkisinin de yaraları olduğu için ilk yardım çantasını da alarak salona geçmiştik.

Bezi tekrar temizleyip Nehir'in dudağına götürdüm. Yarası çok derin olmasa da enfeksiyon kapmamalıydı. Çenesinde ve yanağında da birkaç çizik vardı.

Bezi yavaş yavaş dudağına değdirirken Nehir yüzünü buruşturdu.

Arkamdan Nur'un sesini duydum.
"O sürtüğü gebertmeliydim."

Ona doğru dönünce gözlerinin dolduğunu, ağlamamak için kendini sıktığını gördüm. Ne yapacağımı bilmez hâlde kalırken Nur'un gözünden yaşlar boşanmaya başladı. Hemen arkasını dönüp odadan çıktı.

Nehir ayağa kalkıp arkasından gidecekken Mert elini kaldırıp, "Ben bakayım en iyisi. Seni bu hâlde görünce daha çok üzülür," dedi ve Nur'un arkasından dışarı çıktı.

Onun yüzündeki sıkıntılı ifade de dikkatimi çekmişti ama şu an bunu bir kenara koydum.

Nehir koltuğa kendini bıraktı. Üzgün ifadesi yüreğimi burktu. Ellerimle yanağındaki yaraya dokunmamaya özen göstererek yüzünün iki yanından tutarak kendime çevirdim. Dolmuş gözleri ve kızarmış burnuyla kediye benziyordu. Konuşmaya başladım.

"Bak bana. Bu şekilde üzme kendini, tamam mı?" Başını yukarı aşağı salladı. "Ben hep senin en neşeli haline tanık oldum. Seni böyle görmek beni de üzüyor."

Gözleri daha da dolarak, "Ama.. Nur..." dedi ve ağlamaya başladı. Gülümseyerek ona sarıldım ve o da anında karşılık verdi. Yediği dayağa değil de Nur'un kendisi için ağlamasına üzülmüştü. Eşek.

Bir süre sonra sakinleştiğini anladığımda geri çekildim ve yüzüne baktım. Ayağa kalkıp bir peçete alarak gözyaşlarını sildim.

İçeri Nur girince onun da gözlerinin kızarmış olduğunu gördüm. Nehir'e bakmadan öylece dikiliyordu. Nehir ayağa kalktı ve gidip elini yanağına koyarak yüzüne bakmasını sağladı. Nur'un yine gözleri dolarken onları yalnız bırakmanın iyi olacağını düşünüp odadan çıktım.

Mert'in nerede olduğuna bakarken mutfaktan gelen sesi beni oraya yöneltti. Mutfağa girmeden kapıda dinlemeyi düşündüm fakat bunun doğru olmayacağını düşünerek içeri girdim ve kapıya yaslandım. Balkonda arkası dönük bir şekilde telefonla konuşuyor ve sigara içiyordu. Sesi net bir şekilde duyuluyordu.

"Oğlum ben nereden bileyim Elif'in Nehir'e saldıracağını. ... Böyle olacağını bilseydim önceden engel olurdum. Yanlış anlaşılma uğruna kızın canını yaktı. Keşke daha önceden haber etseydiniz. Neyse ... Ben daha sonra konuşurum Elif ile. ... Tamam, görüşürüz."

Kaşlarımı çatıp yanına ilerledim. Benim geldiğimi görünce sigarasının son dumanını da üfleyerek kül tablasına attı. Yüzü asıktı. Bir şey söylemesini bekledim.

"Üzgünüm ben.. bilmiyordum."

Ne diyeceğimi bilemeyerek ciğerlerimdeki havayı boşalttım. Bunu yapanın Mert'in eski sevgilisi olduğu gerçeği kafamı karıştırmıştı.
"Senin sorunun değil. Özür dilemene gerek yok. Ama neden Nehir'e böyle bir şey yaptı ki?"

ESKİZ DEFTERİ (bxb) +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin