15. HAYALLERDE HAYAL KIRIKLIĞI

164 9 5
                                    

Merhaba... :) uzun bir bölüm oldu.
Bu yüzden güzel yorumlarınızla satır arama kendi güzelliğinizin sözlerini katar mısınız?

İyi okumalar~



15.BÖLÜM


HAYALLERDE HAYAL KIRIKLIĞI

Birinin elinden tutarak seni sürüklemesi, kolay kolay izin vereceğiniz bir şey olmazken ben sanki uzun zamandır bu kaçmalara; olduğum yerde durarak yılmış bedenimi ayakta tutmaya zorladığımdan şimdi kaçıvermelere izin veriyordum. Kayığın kollarını ona vermiş ve o beni nereye sürüklerse o taraftan gidecekmişim gibi hissediyordum. Sanırım yaşamam gereken her şeyi yaşadım, daha kötüsüne rast gelemem diyedir bu teslimiyet. Çünkü kalp nereyi isterse bir şekillide oraya gidiyordu ve bende gittiğim yerin neresi olduğunu bilmeden siniveriyordum olduğum yere.

Reha ellerimden tuttu. Bana güven vermek istercesine arabasının şoför koltuğunun yanındaki kapıyı açtı, "Hadi," dedi ve ben ardıma bakmamıştım, bakmak istememiştim. Vazgeçerim diye düşündüm, ama hayır değil. Güvenmek istediğimden, beni incitmeyeceğini düşündüğümden karşı koymadan bindim. Ellerindeki o sıcaklık uzaklaştı. Sonra biz onun aracındaki o havayı paylaşarak beni şeritlerin arasında güzel bir yolculuğa çıkardı.

O sırada radyodan bir şeyler açmayı denedi ama sürekli haber kanallarını tutturduğu için pes etti ve tamamen kapattı radyoyu. Arabasının içi temizdi, onun parfüm kokusu vardı ve ara ara ışıklarda duraksarken gözünün ucuyla bana bakmaya devam etti. Diken üstünde olduğumdan değil de fazla heyecanlı olduğumdan yaptığı her harekete çok fazla dikkat etmiştim.

Bir kaç soru sordu. "İyi uyudun mu?", "Yemek yiyebildin mi?", "Kendini iyi hissediyor musun?", "Doğayı sever misin?" "Avlanır mısın?", "En son ne zaman dönüştün?" gibi bir çok soruyla arabada küçük çaplı sessizlikleri hep konuşarak doyurdu.

Ben ise o konuşurken onu daha çok görmek istedim. Bilmiyorum ama aramızdaki o soğuk duvarların dün geceden sonra sarsıntıya uğrayıp, onun yanında daha rahat davranmam konusunda beni teşvik etmişti. Ya da artık onu kaybetsem ne olacaktı ki, zaten kazanacağımı düşünmeden onun yanında olmayı seçiyordum. Anı biriktiriyor, en azından kalbimdeki yaralardan birinin sızlanmadığını fark ediyordum. Belki de aşktan ziyade, eşim olduğundan kendimi böylesine güvende ve huzurla hissediyordum. Ya da öyle olmasını umuyordum.

Bu yüzdende, sırtımı kapıya vererek saçma bir şekilde düğüm olmak üzere olan emniyet kemerini dolar gibi olsam da, onu ellerimle halletmiş ve dizlerimi kırarak başımı oraya yaslamıştım. Havanın parçalı bulut haline gelmesiyle, şehirden uzaklaşmaya başlamış olan o halimle onun yüzündeki kusursuzlukta kusur arayışına çıkmıştım. Azılı bir tabloyu karşıma alıp, onunla ilhamımı oluk oluk beslemeye çalışmak gibi.

"Uykun mu geldi?" Diye sordu, ben ise o dudakların aheste aheste açılıp kapanmasını izlemeye dalmıştım. Derin ve uyuşuk sesi göz kapaklarımı kapatmam için ufalıyordu yavaştan. "Ahin?"

"Hımm," dedim sadece. Konuşmak istemiyordum. Saatlerce onu izlemeyi istiyordum. O konuşsun ve ben onu dinleyeyim istiyordum sadece. Ancak o buna izin vermedi. "Sıkıldın mı?" dedi, gözlerini bir saniyeliğiyle bana çekip tekrar önündeki yola bakarken.

Ufak bir dudak kıvrılmasıyla, "Hayır, seni izlemek beni aksine ayık tutuyor." dediğimde, nefesini tuttuğunu fark ettim. Sonrasında yavaşça kulakları kızardı ve tek bir şey diyemedi. Reha'yı utandırabileceğimi hiç düşünmezdim ama bunu başarmış biri olarak, savsakça tuttuğu direksiyonu sıkıp bırakmıştı. Arabayı iyi kullanıyordu yine de.

Onun Adı DudaklarındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin