İyi okumalar~
17.BÖLÜM
•
KIRGINLIĞIM EN ÇOK BANAYDI
•
Kapandı usulca gönlümün çarklayan dişleri. Kendimi geriye çekme isteği ile dolup taştım, tüm bu yaşantının içinde kendimi yok etmeyi istedim. Yapamadım. Benim dünyam sadece şu kadarcık alandı, o ve onun bana sunduğu o yakınlığın yeri kadar. Ve yakınlığın yerinde duran adam gözlerimin içine hanelerde umut taşıyan bir seyyarın alıcısına bakar gibi parlayan gözleriyle bakarken, sanki onunla evlenmek isteyen benmişim gibi bir sevinçle doldu.
O sevinç dolu bakışlara hayret bile edemedim, o hayreti elinden alarak "Uyuyalım mı Reha?" diye sordum. Çünkü bu konunun üzerine benim konuşacak ne bir şeyim vardı, ne de tam da burada iken söylenecek iki çift sözüm.
Reha'ya aniden böyle demem onu da kendisine getirmiş olacak ki, renkli hevesleri bocaladı ve parlamış gözlerinin ışığı solarak, "Ah, tabi." demişti. Kendisini tamamen geriye attı. "Ama kahve?" Diye sordu. Ancak konunun bahsi kahve değil, ondan bir anda uzaklaşarak verdiği cevaba bir kasıt taşımamamdı.
Bu halinin beni daha fazla perişan ettiğinden bir haberdi. "Sadece uyumak istiyorum. Kendimi iyi hissetmiyorum." Dedim ve anlayış dilenerek baktım gözlerine.
"Haklısın." Dedi. Ve irdelemedi kaçıp gitmeme. Sevgimden mi şüphe etti diye düşündüm. Ancak bunu bana anlatacak hiçbir tepkiyi taşımadı gözlerine. O irdeleyerek anlamaya çaba gösterdiğim yüz ifadesini alıp yüzüne mesken etti. "Daha dün ateşin vardı ve ben seni buralara kadar getirdim." Diye hayıflandı, ama kendisine mi kızdı yoksa bana mı kızmıştı, hiç anlayamamıştım.
"Sorun değil Reha." Dedim, tebessüm dudaklarımda kafiyeli bir şekilde düşe düşe onun dudaklarına, onunla olduğumuz bu güzel yere aktı gitti. "Burası benim için her daim anlamlı bir yerin anısı olarak kalacak."
İnan bana, unutmayacağım. Senin yeşertmek istediğin anıların üzerine, ben senin bana ektiğin umudu asla unutmayacağım. Pas-parlak kalacak buradaki her şey, çünkü biliyorum ki senin de bir kalbin var. Atan bir kalbin. Orada biraz olsa yerim kaldığı için bunu asla unutmayacağım.
Dinlenmiş gözlerini çektiğinde bende dizlerimi kırarak olduğum yerden kalkmıştım. Yağmur bereketini semada işleye dursun, benimkiler içe dolu dolu yağıyordu. Sıcacık olan yerde ayaklarım ayaza vuruyordu. Kalkarken bile ayağa dizlerim titriyor, gem sanata vururken artık onu izlemek istemiyordu gözlerim. Biliyordum ki, böylesi daha acı. Hem de çok acı.
Yapmak istediğimde, o da ayağa kalkmıştı. "Bekle," demişti usulca. Gözlerini artık o da bana gezdirmiyordu. Küs kalmıştık geceden, o da bana küs sanırdım.
Halbuki dağınık duran işlemeli yorganı almaktı niyeti. Eğilerek elleriyle kavradı annesinin çeyizlik gibi duran örtüsünü. Yatağın çarşafı bembeyaz. Usulca seyre durdum, ne yaptığını düşünmek istemedim. Halen neden böyle canıma can takati vermezdi bilmiyorum ama alıp da o yorganı eliyle açıp ateşe tutup da ısıtmaya çalıştığında, sadece rengi döven saçlarını seyrettim.
Ateş senin renginde açıyor, ben ise o renkte seninle güllerin güne bakan dengini solduruyorum. Hak mıdır bu bana, hak mıdır ki sana olan koşulsuz duran sevgim, sen gidecek olsan bile seninle tavanda dönüyor.
O döndüğü başı, ısındığına ikna olarak tekrar yatağın üzerine güzelce serilirken bir iyi niyetle sessizce konuşuyordu benimle. "Şimdi girebilirsin, ama sana eşofman altı vermemi ister misin?" Dedi, ama kıyıp da bakmadı yüzüme. Bakmayacaktı belli ki. İstediğini ona vermediğimden ötürü. Yine de düşünceli davrandı. Benimle ilgili bir niyeti olmasına rağmen beni kırmadan yaptı bunu. Kalbimi sanki sayıp sever gibi. "Hemen onun altında küçük bir çantam olacaktı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onun Adı Dudaklarında
FantasiParmak uçlarım dalgınca o saçların arasına sızdı. Islak ve yumuşaktı. Hep olmasını istediğim gibi. Ama o kendinde değil gibiydi. "Omega," diye inleyerek öperken, dudaklarımın üzerinde durdu. Gelecekti birazdan ve o sanki beni son kez öpecekmiş gibi...