18.BÖLÜM
•
"MÜHÜRÜMÜZÜ BOZMAK İSTİYORUM"
•
En son bir kaç ay önce gördüğüm Ela hanım ile oturma odasında yan yana otururken onun için ısrar ederek koyduğum bir fincan çayını nezaketen dudaklarına götürüp bir yudum aldı. Makyajını bu sefer hafif tutmuştu ve şiş göz altlarında en az benim kadar kederli duran bir duruşu vardı. Yine de bir anne olarak şefkatle gözlerini kısıyor, elinin ayası bir anne şefkati ile okşanmayacak olan bu saçlar için anne eli değmişçesine merhamet gösteriyordu.
Her ne olursa olsun Ela teyzeyi severdim. Mahru ile okuldan sonra onlara gittiğimizde bana hep sevdiğim çikolatalı kurabiyelerden yapardı hemen. Yanına bir bardak süt koyar, şakalaşırdı benimle. Zaten Mahru ile tanışmamız ve samimi olmamızda annelerimizin lise arkadaşları olmasıyla başlayan bir şeydi. Orta okulda karşılaştığım Mahru ile annelerimde tekrardan eski arkadaşlıklarını kurmuştu. Daha derin. Çünkü bir modacıydı ve uzun bir süre Fransa'da giyim üzerine ithalat yapan eşiyle orada yaşıyordu. Buraya döndüklerinde, annemin yetimhanede büyümesinden ötürü hiçbir yakınımız olmazken tek akraba olarak gördüğümüz onlar vardı. Cenazede duran haline nazaran şimdi daha dinç duruyor ve belki de yaşının gerekliliği ile ölümü kabullenmiş biri olarak geride kalan bana teselli vermek için geliyordu buraya.
Ama biraz mahcup hissetmiştim kendimi. Babamdan gördüğüm arama yüzünden telefonumu asla elime almamış, kilit ekranında duran annem ve bana ait fotoğrafı görmeye cesaret edememişim. Belki de bunun endişesi ile şu anda karşımda dururken, ıslak gözlerime bakıyor ve başımı okşamaya devam ediyordu.
"Bizimle yaşayabilirsin Ahin," diyordu, ilk oturduğumuzda da onlarla yaşamam için bir imada bulunurken. Ama istemiyordum bunu. Belki Mahru ile eski yakınlığım olmuş olsaydı, bu yalnız kaldığım evden korkmamak için gitmeyi bir müddet kabul ederdim. Ama daha o günden sonra hiç konuşamamıştım ki onunla. Cenazede görmüştüm, belki de bana sarılmıştı. Ancak içimde o kadar birikmişti ki her şey, hiçbirine mücadele edecek gücüm yoktu benim. Önce kendimle olan derdime bir çözüm bulma derdindeydim ben.
Bu yüzden de aramızda geçen tatsız olayları belli etmemek için, "Ben böyle iyiyim. Endişelendiğinizin farkındayım ama alışmak zorundayım öyle değil mi?" ellerimi sıkan ellerine bende sıkmış, yumuşak ellerden annem gibi olmayacak bir sevgi avuçlamıştım. "Vaktin kokusu var, derdi annem." Bende o vakte tabiyim, bu yüzden ısrarla onu beklemekteyim. Dilimden düşecek o ketum cesarete, ve ona çok yakınım, bunu iyi bilirim. "O vakti buradan başka nerede bulacağım ki? Hem ben bu evde doğdum, büyüdüm ve bu yaşa geldim. Öylece gidemem... sanki hiçbir kıymeti yokmuş gibi çürümeye bırakamam."
"Haklısın," dedi. "Annen benim en yakın arkadaşım, kardeşim gibiydi. Şimdi sana bakıyorum da, öyle çok annene benzemişsin ki. Tıpkı onun asilliğini, düşüncelerinin saygınlığını edinmişsin." Sonra dolan gözleri ile benim ağlamak için çırpınan gözlerime baktı, kederli bir tebessümü yüzünde var iken sıkıca sarıldı bana. "Annenin seninle her daim gurur duyduğunu bil Ahin. O senin için son zamanlarda hep çok endişeliydi. Sana bir şey olacak diye çok korkardı."
Hıçkırık o zaman saldı gitti genzimden. Tutamadım kendimi. "Ama olan ona oldu." Diye feryat ettim. Ben ölmüş olmalıydım. Ama arkamda benim gibi acı çekecek bir anne bırakırsam bile rahat uyumazdım ki ben o soğuk toprağın altında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onun Adı Dudaklarında
FantasyParmak uçlarım dalgınca o saçların arasına sızdı. Islak ve yumuşaktı. Hep olmasını istediğim gibi. Ama o kendinde değil gibiydi. "Omega," diye inleyerek öperken, dudaklarımın üzerinde durdu. Gelecekti birazdan ve o sanki beni son kez öpecekmiş gibi...