Güne Filiz'in ağlama sesiyle uyandım.Sol tarafıma döndüğümde Reşat, elleriyle gözünü ovuşturup ayağa kalktı.
"Baba, kardeşim neden ağlıyor?" Diyip onun yanına geldi. Onu kokladığında " ıy" diyip burnunu tuttu.
" Altına yapmış. Hemen burdan çıkmalıyım. Küçücük bedeninle nasıl bu kokuyu ürettin kardeşim." Diyip yataktan fırladı.
Kahkaha atmamak için dudaklarımı sımsıkı kapadım. Filiz'imi kucağıma aldım. Oğlumun söylediği gibi fena kokuyordu. Omzuma yatırıp odadan çıktım.
Aşağı inip mutfağa girdim. Halise Sultan, kahvaltı hazırlıyordu.
" Günaydın Sultanım" dediğimde arkasına döndü. İlk bana sonra kızıma baktı.
"Günaydın aslanım. Sen bu saatte uyanmazdın. Ne oldu?"
Gülümsedim. Omuzumdaki miniği işaret ettim.
"Küçük hanım, altını pisletmiş. Sultanım, sana zahmet olmazsa kızımın altını temizlermisin?"
Gülümsedi. Kollarını açtı.
" Ah oğlum. O nasıl söz. Ver bakayım meleğimi."
Kızımı, dikkatli bir şekilde verdim.
" Sen git. Biraz daha uyu. Ben,seni uyandırırım." Dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.
" Ah sultanım. Beni bilmezmisin? Uyandığım zaman tekrar uykuya dalamıyorum. Kızlardan birine söylede çalışma odama çay getirsin." Diyip Halise Sultan'ın alnından öptüm.
" Tamam oğlum" dedi. Mutfaktan çıktım. Odama geldim. Kapıyı kapatıp arkasına yaslandım. Dünkü yaşadığım olayı ömrüm boyunca hayal edemezdim. Aynı can. Aynı kandan kardeşin, sana acımadan tuzak kuruyor. Elimi saçlarımın arasına daldırıp koltuğa uzandım.
Vural ile çocukluğum, gençliğim bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.
Yaptığı tüm hataların üstünü örttüm. Başını belaya soktuğu zaman ilk ben koştum. Ama ilk darbeyi onun tarafından yiyen de ben oldum.
Odanın kapısı tıklatılınca yerimden doğruldum.
" Gir."
Kapı açıldı. Önüme dumanı tüten çay konulduğunda kafamı kaldırdım.
Hafza, karşımda boynu bükük şekilde duruyordu. Kaşlarımı çattım.
" Niye kafanı, kuma gömmüş deve kuşu gibi aşağı eğdin." Dediğimde hafif gülümser gibi oldu. Sonra kendini toparladı.
" Ağam, annem öyle emretti. Sana meydan okurcasına dik dik bakmamamızı söyledi."
Gülümsedim.
" Hafza, ne olursa olsun kimsenin önünde iki büklüm olma. Siz, kadınlar çok değerli varlıklarsınız. Ayrıca bana yabancı kimseler yokken ağam deme. Abi de. Biz, burda bir aileyiz."
Hafza, gülümseyip kafasını kaldırdı.
"Sağol ağ.. tek kaşımı kaldırdığım da cümlesine devam etti.
"Abi."
Gülümsedim. Elimle oturması için karşı koltuğu işaret ettim.
İtiraz etmedi.
" Kuşlarım, seni biriyle görmüş. Uzun boylu, buğday tenli, kirli sakallı biriyle" dediğimde yüzü kızarmaya başladı. Utancından yine başını öne eğdi.
Kafasını kaldırmadan "abi, sana kim söyledi? " Dediğinde " kimin soylediğini boşver. Ayrıca kafanı kaldır. Bana sözümü ikiletme" dedim.
Başını kaldırdı. Benimle göz göze gelmemek için her yere bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZALOĞLU
Teen FictionBir Sedat Zaloğlu hikayesi Not: Şiddet ve küfür içerir." Tüm hakları saklıdır. Kurgu farklıdır. Hikayenin çalınması ve aynı konuyla kitap yazılması halinde yasal işlem başlatılacaktır. "2019"