"Baba, neden Filiz'i getirmedik?"
Atım Alaca'nın üzerinden indim. Oğlumun yanına doğru yürüdüm.
" Filiz, daha bebek. Bu yollar tozlu oğlum. Ufak bir şey de hastalanma ihtimali çok yüksek."
Başını salladı.
" Biraz daha büyüsün. Onu, arkama bindirip bu ırmak kenarına getireceğim. Abisinin gülü. Buraları görsün."
Gülümsedim.
Arkamdan at kişneme sesi geldiğinde başımı arkaya çevirdim.
Acar, gözlerini ovalıyordu. Uykudan yeni uyandığı çok belliydi.
" Ooo prensesimiz uyanmış. " Reşat, kahkaha atmaya başladı.
Acar, gözlerini ovalamayı bırakıp sinirle arkadaşına döndü.
" Sabahın bu saatinde ne yapacaktım. Tabi ki uyuyacaktım! Ama birilerinin karnında kurt var. Kargalar daha uyanmadan yatağından kalkıp ırmak kenarına geliyor. Hadi sen geliyorsun. Beni niye uyandırtıyorsun?"
Reşat, gülümsedi.
" Ben uyanıkken senin uyumana razı gelemem. "
Acar, ağzının içinden kendi kendine homurdanmaya başladı.
İki arkadaşın tatlı atışmasını Musa Bey, can kulağıyla dinliyordu.
San ki kendi çocukluğunu tekrar yaşıyordu. Kardeşiyle beraber mutlu günlerini...
Birinin omuzuna dokunmasıyla birlikte irkildi.
" Abi, nereye daldın?"
Esat'ın sesini işitti.
" Çocukluğum aklıma geldi. " Diye bildi. Lafın devamını getirmek istemiyordu.
Esat, başını salladı.
" Yiyeceklerimizi getirdin mi?"
" Evet abi."
" Tamam, o zaman. Şu ağacın altına oturalım. Yemeyi yiyelim."
Hep birlikte yere oturdular. Halise Sultan' ın hazırladığı ekmek arası peynir,domates ve biberden yapılan sandviçi yediler. Meyve sularını da içtiler.
Reşat, Acar'a baktı.
" Şu buz gibi suya girelim mi? Ne dersin?"
Acar, başını salladı. Tişörtlerini çıkartıp beraber suya girdiler. Çok sığ olmayan yerde yüzmeye başladılar.
Esat, cebinden sigara çıkartıp yaktı. Bir dal da abisine verdi.
Gözlerini Acar'a çevirdiğinde hüzün bulutları geçti. Aklındaki düşünceleri dile getirdi.
" Abi, bu sabi de benim gibi öksüz ve yetim. İleri de ne olacağı belli değil. Rabbim, inşallah kaderini güzel yazmıştır. Ona her baktığımda kendi çocukluğumu görüyorum. Babam, senin babana beni emanet etmişti. Acar'ın, babası da Halise Sultan'a onu emanet etmiş. Benim durumum dan farklı olarak annesinin kim olduğunu bilmiyor. Ben, annemin kim olduğunu biliyorum. Onu öyle bir kazıdım ki beynime bir daha unutmamak için her gün aklıma getiriyorum."
Esat, elini yumruk yaptı. Ona göre şeytan annesiydi. Kendisini babasının kucağına bırakıp başka bir adamla kaçmıştı.
Musa, çok şaşırdı. Esat ilk defa bu kadar uzun cümle kurup yıllar sonra ailesinden bahsetmişti.
" Halise Sultan, Acar'ın annesi için çok güzel bir kadındı. Köyde yardıma muhtaç kim varsa yardımına koşar. Öksüz kız çocuklarının saçını örer dedi. Herkesin derdine çare buldu. Kendi derdine çare bulunmadı dedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZALOĞLU
Teen FictionBir Sedat Zaloğlu hikayesi Not: Şiddet ve küfür içerir." Tüm hakları saklıdır. Kurgu farklıdır. Hikayenin çalınması ve aynı konuyla kitap yazılması halinde yasal işlem başlatılacaktır. "2019"