Dış kapının, duvara çarpmasıyla Musa bey, "bismillahirrahmanirrahim" diyerek uyandı. Gözlerini ovuşturup karşıya baktığında kardeşinin ayakta zor durduğunu gördü.
Sedirden destek alarak ayağa kalktı. Sakin adımlarla kardeşinin yanına gitti.
Vural, ağzının içinde bir şeyler geveliyordu. Yanına yaklaştığı zaman o zehirli kelimeler, kalbine ok gibi saplandı.
" Ağabey, eğerki beni öldürürlerse bunun tek sorumlusu sensin. Çocuklarımın, babasız kalması senin yüzünden olacak."
Derince yutkundu. Tek söylediği cümle "seni çalışma odana götüreyim" oldu.
Odasına götürüp onu yatağa yatırdı. Ayakkabısını çıkardı ve üzerini örttü.
Vural, uykuya daldığında ağabeyinin gözünün önünden hüzün bulutları geçti. Babasından kalan mirası kumar masasında kaybetmesi hiç etik değildi.
Ayaka kalkıp odasına gitti. Üzerini değiştirdi ve yatağına uzandı. Ellerini başının arasına aldı. Bu iş kardeşiyle arasındaki bağı açacaktı. 3 yıl önce babasına verdiği söz kulaklarında çınladı.
"Musa, yanıma gel."
Yatakta zar zor nefes alan babasının baş ucuna oturdu.
" Buyur baba"
Babası, oğlunun elini tuttu.
" Benim, artık sayılı günlerim kaldı. Benden sonra en büyük oğlum olarak yerime sen geçeceksin. Açıkçası yerimi sana devrettiğim için çok mutluyum. Sen, merhametli, güvenilir bir adamsın.Ama kardeşin, senin gibi değil oğlum. Ondaki hırs ve kin herkesi yakar."
Babası, öksürmeye başladığında ona su verdi. Adamcağız suyu içtiğinde biraz rahatladı ve sözüne devam etti.
" Bu yönden sana güvenim tam. Gözüm arkada kalmaz. Senden bir şey isteyeceğim oğlum. Belki de sizlerden bir şey istemeye hakkımda olmayabilir. Sizlere iyi bir babalık edemedim. Yanınızda çok duramadım. Çalışmaktan başka bir şey yapmadım. "
Musa, başını iki yana salladı.
" Hayır. Bize gayette iyi babalık yaptın. İlk ata binmeyi ilk ok atmayı sen öğrettin baba. Yardıma muhtaç olan insanlara hep destek oldun. O, insanlar senin hastalandığını öğrenince ne kadar ağladılar. Sana hep dua edeceklerini söylediler."
Akif bey'in gözleri doldu. Yüzünde hafif bir gülümseme oldu.
" Allah hepsinden razı olsun. Fakat oğlum. Kaderin önüne kimse geçemez. Vakti dolan gider. Neyse konumuz şuan bu değil. Musa, ne olursa olsun aile konağımızı kimseye verme. Orda annenle olan anılarım var. Orda sizin çocukluk anılarınız var. Yaşanmışlıklarımızı yok sayma. Bu konuda bana söz ver. Ne olursa olsun kimseye bu konağı satma."
Musa, kararlı gözlerle babasına baktı.
" Adım ve soy adım üstüne yemin ederim ki ucunda ölüm bile olsa, evimizi kimseye vermem."
Kolumun dürtüklenmesiyle gözlerimi açtım.
Küçük Reşat'ım boncuk gözleriyle bana bakıyordu. Yanaklarının al al olduğunu gördüğümde oğlumun neye sinirlendiğini merak etmiştim.
" Çok şükür baba. Sonunda uyandın. Babaannem, seni sofrada bekliyor. Sana demediğini bırakmadı. İnsan dedi, büyüğü sofradayken onu mu? Beklermiş. Haklı benim canım nenem. Bu yaptığın çok ayıp."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZALOĞLU
Teen FictionBir Sedat Zaloğlu hikayesi Not: Şiddet ve küfür içerir." Tüm hakları saklıdır. Kurgu farklıdır. Hikayenin çalınması ve aynı konuyla kitap yazılması halinde yasal işlem başlatılacaktır. "2019"