1 yıl sonra
Reşat'ın içinde kötü bir his vardı. Doğum yapan karısını, kayınvalidesine emanet edip Acar ile konuşmaya gitmişti.
Oğlu, erken doğum yüzünden müşade altındaydı. Akkız, çocuğunun yanında kalmak istese de doktor izin vermiyordu. Yapabileceği hiçbir şey yoktu.
Reşat, karısına çaktırmasa da geceleri kan ter içinde kötü rüyalardan sıçrayıp uyanıyordu. Bütün uyku düzeni alt üst olmuştu.
Oğluna iyi bir baba olmak istiyordu.
Atlıları bırakıp, babasının mirasından kalan parayla çiftlik kurmuştu. Artık temiz bir hayat yaşamaya başlamıştı. Bu konuda kardeşi Filiz'e minnettardı.
Acar ile Filiz evlenmişti. Yeni evli çifti rahatsız etmek istemese de mecburen en yakın dostuyla konuşmak istiyordu.
Bahçede odun kıran Acar'ı gördüğünde hafif gülümsedi.
" Kolay gelsin usta"
Acar, eniştesinin geldiğini duyduğunda baltayı kütüğe sapladı ve arkasını döndü.
" Hoşgeldin. Hangi rüzgar attı seni?"
Birbirine sarıldılar.
" Acar, Filiz evde mi?"
Başını olumsuz anlamda salladı.
" Komşuya kadar gitti. Gel içeri geçelim."
Reşat başını sallayıp içeri girdi.
Karşılıklı oturdular.
Genç adam konuyu uzatmadan lafa daldı.
" Kazım, bana iyice kinlenmiş. Atlılardan daha acımasız adamlar bulup onlara liderlik ediyormuş. Geçen hanımın köyüne uğradık. Orda Mazhar ile tesadüfen karşılaştım. Bana hala reis diyor. Kendinden önce yenge yi koruman gerek. Her yerde sizi arıyor dedi. Onları gördüğümde öldüreceğim diyormuş. "
Acar, kaşlarını çattı.
" Ne yani o piç kurusundan mı korkuyorsun? Arkanda ben ve Sina varız. "
Reşat, başını olumsuz anlamda salladı.
" Onlara canımı feda ederim. Oğlumun doğduğunu demekki kimse bilmiyor. Ben buraya bana söz vermen için geldim."
Acar, tek kaşını kaldırıp dostuna baktı.
" Ne sözü?"
Reşat, yutkunup derin nefes aldı.
" Eğer, yengen ile bana bir şey olursa oğluma sahip çıkacaksın. Bu soysuz it ona zarar vermesin diye benim soy ismimi değil, kendi soy ismini vereceksin. Bu zamana kadar kardeşimin olduğunu bilmeyenler şu saatten sonrada oğlumun olduğunu bilmeyecek."
Acar, öfkeyle ayağa kalktı.
" Sen ne dediğinin farkındamısın lan? Oğlunu, kendin büyüteceksin. Hatta ben ona amca dedirteceğim. Reşat, kendine gel."
Reşat, ayağa kalkıp dostunun omzuna elini koydu.
" Söz ver Acar. Yeminim olsun, bana ve karıma zarar geldiğinde, yavruma sahip çıkmazsan öteki dünyada sana hesap sorarım."
Acar, dostunda bir değişiklik olduğunun farkındaydı .
" Hangi sözlerin tesiri altında kaldın?"
Reşat, başını sağ tarafa çevirdi.
" Söz değil. Rüya etkiledi. Ben ve karım, acı bir şekilde öldürülüyorduk. Oğlum ise feryat eder gibi ağlıyordu. "
Acar gülümsedi.
" Oğlum, bende bir şey var sanıyordum. Adı üstünde rüya. Neyse için rahatlasın diye, yeğenime sahip çıkacağım. "
Reşat'ın kalbi rahatladı.
Evden çıkmadan önce " ismini Sedat, koy olur mu?" Dediğinde Acar " ya sabır diyip tamam "dedi.
Kader diye bir yazgı vardı. İnsanoğlu bazı şeyleri değiştiremezdi. Doğarken, ölümün ne zaman olacağı alın yazsıydı.
Acar, nerden bilecekti. Verdiği sözün ömrünün sonuna tutulması gerektiğini...
Reşat'ın öleceğini bilseydi. Kesinlikle onu o eve göndermezdi.
Reşat, evine döndü. Annesinin güzel yemekler hazırladığını kapıdan içeri girmeden anlamıştı.
" Nesibe Sultan, yine döktürmüşsün. "
Mutfaktan kayınvalidesi bağırdı.
" Aslan damadıma yemek hazırlamayacağımda kime hazırlayacağım."
Reşat gülümsedi.
Nesibe hanımın yanında duran oğlu, annesine küskün bakışlar atıyordu.
" Oy annesi gurban. Eniştesini kıskanıyor. " Diyip oğlunun saçından öptü.
Necip, annesine gülümsedi. Ona kırgın ve kızgın kalamıyordu.
Reşat, yatak odasına gitti. Karısının uyuduğunu gördüğünde gülümsedi.
Ellerini, siyah saçlarında gezdirdi. Yanağına tüy kadar hafif öpücük kondurdu.
Gece olacaklardan habersiz bütün gün evde son kahkahalar eşliğinde yemekler yiyip muhabbet ettiler.
Yılan Kazım, onların izini bulmuştu. Her yerde adamları vardı. İntikam ateşiyle yanıp tutuşuyordu.
Karanlık çöktüğünde Reşat'ın evini saracaktı. Doğru zamanı bekliyordu.
Evin ışıkları söndüğü sırada adamlarına işaret verdi. İyice uykuya dalmalarını bekliyordu. Köstekli saatine baktığında bir saat geçmişti.
Hava soğumaya başladı.
Tüm gözler reisten gelecek bir işarete bağlıydı. Beklenen o işaret geldi. Evin kapısını yavaşça açtılar. Her odayı sessiz kontrol ettiler. O gece hepsini uykularında boğdular. Reşat ne kadar dirense de üstüne çöken dört kişiyle baş edemedi.
Hepsi işi bitirip evden çıktı. Kazım'ın alevi sönmemişti. Onların bir mezarı dahi olsun istemiyordu. Evin içine benzin döktü ve bir çakmak ile evi ateşe verdi.
Yıllar sonra mutlu bir aile kuran Reşat'ın tüm umudu , soğuk bir gecede ölüm uykusuna yatmıştı.....
Oğlunun, ismini bile kulağına fısıldayamadan dünyaya ebediyyen gözlerini yummuştu...
İşte Sedat Zaloğlu'nun doğuşu bu şekilde başlıyor.
Bu hikayeyi kurgulardan kafamda hep bu tür bir senaryo vardı.
Saygı çerçevesinde her türlü eleştirinize açığım..
Hikayeyi düzenlemeye almak için erken sezon finali verdim..
Bölümleri tek tek düzeltip güncelleme yapacağım.
Bu sene Allah'ın izniyle mezun olacağım.
Önümde geleceğim için büyük bir sınav var. Eğer yorum yapan bir okuyucumun kalbini bilmeden kirdiysam affola.
Müsait vakitlerimde bölümleri paylaşırım.
Saygı ve sevgilerimle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZALOĞLU
Teen FictionBir Sedat Zaloğlu hikayesi Not: Şiddet ve küfür içerir." Tüm hakları saklıdır. Kurgu farklıdır. Hikayenin çalınması ve aynı konuyla kitap yazılması halinde yasal işlem başlatılacaktır. "2019"