Son günlerde uykumu alamamaya başlamıştım. Şafak vakti doğmadan erkenden uyanıyordum. Sabah ezanını duymam ile içimi tarif edilemez bir duygu kapladı.
Acaba Rabbim, beni uyarıyor muydu? Namaza başla mı diyordu?
Bu sese kulak verdim. Yataktan kalktım ve abdest almaya banyoya gittim.
Babam yaşarken hiç namazımı aksatmazdım. Her gün onunla camiye giderdim. Yatağa bağımlı kaldığı günlerde bile babam, namazını kılardı. Onunla en son aynı evden çıktığımızda tabutu omuzumdaydı.
Sevdiğinin insanın cenaze namazını kılmak benim için cehennemin başlangıcıydı.
Babam, bu dünyada görüp görebileceğim "adam" tabirinin canlı haliydi. Annemin üzerine kuma getirmemişti. Köyde olan kız çocuklarının okumasına izin vermişti.
18 yaş altı kızların evlenmesine karşıydı. Annem, çocuk gelin olduğundan başka kızların çocuk gelin olmasını istemiyordu.
Bir gün bile olsun, bize tokat bile atmadı. Gerçi Vural'a hep vurmak istediğinde annem önüne geçmişti.
"Yapma bey. O daha genç."
Annemin bu kadar korumacı tavrı yüzünden kardeşim şımardıkça şımardı. Şimdi de iflah olmaz serserinin itin teki oldu.
"Neyse bunları düşünme. Bu düşünceler ancak sana zarar verir. Namaz vakti geçiyor. Namaz kıl"
Son günlerde aktif olan iç sesime hak verdim. Vakit hiç beklemezdi. Suyun aktığı gibi geçip giderdi.
Rutin işlerimi hallettim. Abdestimi aldım ve banyodan çıktım. Namazlağı kıbleye doğru serdim.
Namazımı bitirdim ve ellerimi semaya açtım.
" Rabbim, beni affet. Bilerek veya bilmeyerek işlediğim günahları affet. Annemin ve babamın günahlarını affet. Babamı cennetine al. Sana emanet gönderdiğim karım ve kızımı cennetine al. Onların da günahlarını affet. Reşat ile Filiz' e iyi bir babalık yapmayı nasip et. Amin..."
Yüzümde hissettiğim sıcaklık ile gözlerimi açtım. Ne kadar dolduysam ağlamamı bir türlü durduramıyordum.
Babamı ve karımı çok özlemiştim. Asiyemin özlemi vücudumu ateşe veriyordu. Ondan geriye kalan ve onun emanet gönderdiği çocuklarım şu hayattaki tek dayanağımdı.
Asiyemin öldüğü gün aklıma gelince daha çok ağlamaya başladım.
" Musa bey. İçeri girmek istediğinize eminmisiniz?"
Doktorun dediğine sadece başımı salladım.
Odanın kapısını açtım. Masanın üzerinde yatan cansız bedene baktığımda gözlerimi kapattım. Yüreğime defalarca bıçak darbesi almıştım. Ürkek adımlar ile yanına gittim.
Musa Yılmazer, dağ gibi adam ilk defa korku nedir? Hissetmişti.
Sağ elini tuttum. Buzdolabından daha soğuktu. Elimi avcumun içine alıp ısıtmak istedim.
" Güzel karım. Hadi aç o güzel ahu gözlerini. Yine bana Musam de.. cilveli halinle.. Ne.. ne.. ol..olur"
Dişlerimin üzerine çöktüm ve ağlamaya başladım. Canımı, malı mı mülkümü uğruna feda edeceğim kadın ölmüştü. Ahu gözlerini bu dünya için kapamıştı.
"Musa oğlum, nefes al. Oğlum"
İşittiğim sözlerle kendime geldim. Ciğerlerime giren oksijen ile öksürmeye başladım. Sahi ben, ne zamandır böyleydim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZALOĞLU
Ficção AdolescenteBir Sedat Zaloğlu hikayesi Not: Şiddet ve küfür içerir." Tüm hakları saklıdır. Kurgu farklıdır. Hikayenin çalınması ve aynı konuyla kitap yazılması halinde yasal işlem başlatılacaktır. "2019"