Dün akşam yaşananlardan sonra içim rahat bir şekilde uyumuştum. Annemi üzmek bu dünyada isteyeceğim en son şeydi.
Aynanın karşısına geçtim. Gömleğimin yakasını düzelttim ve odadan çıktım.
Aşağı baktığımda sofra hazırdı. Annem her zamanki gibi masanın başında oturuyordu.
" Hayırlı sabahlar ana."
Başını kaldırdı ve bana baktı.
" Hayırlı sabahlar oğul."
Bugün pek iştahım olmadığından ağzıma bir iki lokma attım. Sofradan kalktım. Annemin kaşları çatıldı.
" Ne o öyle oğul. Zengin kalkışı mı yapıyorsun? "
Hafif gülümsedim.
" Hiç iştahım yok ana. Tarlalara gideceğim. Irgatların paralarını vermem gerek."
Başını salladı.
"Dikkatli ol oğul."
Başımı salladım.
Konağın dışına çıktığım zaman adamlarım yanıma geldi.
" Esat,Berat,Kürşat benimle geliyorsunuz."
Hep bir ağızdan " Emredersin ağam " dediler.
Uzun zamandır Şimşek'i gezmeye çıkarmıyordum. Onu getirmelerini emrettim. Şimşek geldiğinde tıslar gibi ses çıkarmaya başladı. Kaşlarımı hafif çattım.
" Ne oluyor kara Şimşek." Dediğimde ayağını sinirle yere bastı. Anlaşılan bu aralar onu ihmal edip diğer atıma bindiğim için kıskanmıştı.
Hafif gülümsedim. Başını okşadım.
" Güzel gözlüm. Senden özür dilerim. İşlerim vardı. Bir ağa olmak o kadar kolay olmuyor. Lütfen beni affet."
Başını elime sürttü ve kişnedi. Barıştığımıza sevinmiştim. Bir ara onun gönlünü almadan sırtına bindiğimde hıncını benden çıkarmıştı. Beni resmen üstünden attı. Tekrar böyle bir durum yaşanmasın diye onun gönlünü alıyordum.
Sırtına binmem için hafif eğildi. Tam ayağımı eyere atacağım sırada sırtım toprak ile bütünleşti. Bu yaramaz at beni yine yere yapıştırdı!
Kişnemeye başladı. Şu hayvanın dili olsa nerdeyse kahkaha atacaktı.
" Ulan, kara oğlan. Yine yaptın yapacağını. Seni bir daha o ahırdan çıkarmayacağım."
Hemen kişnemeyi kesti. Ayağa kalktım ve üstümü başımı çırptım.
" Abi" diyen Esat'a döndüğümde dudaklarını kemirdiğini gördüm.
" Sal lan kahkahanı" dediğimde kahkaha atmaya başladı.
" Abi, at bile sana trip atıyor. Sen bu dünyaya farklı canlılardan trip yemek için geldin. Galiba."
Bende gülmeye başladım.
"Anasını satayım. Harbi öyle."
Üstümü başımı çırptım. Kısa bir sohbetin ardından hep beraber yola çıktık. Tarlaya geldiğimde gözüme çarpan kişi ile kaşlarımı çattım.
Hafza, uzun boylu oğlana yemek getirmişti.
Attan inip onların yanına ilerledim. Yerde olan ağaç dallarının çıtırtılarını duyduklarında ikisi aynı anda bana döndü. Az önce gülen Hafza'nın yüzü soldu ve gözleri korkuyla açıldı. Yanındaki çocuğa baktığımda Hafza yı korumak istedi ve onu arkasına almaya çalıştı. Bu haline gülümsemek istesem de yüzümdeki ciddi ifadeyi bozmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZALOĞLU
Teen FictionBir Sedat Zaloğlu hikayesi Not: Şiddet ve küfür içerir." Tüm hakları saklıdır. Kurgu farklıdır. Hikayenin çalınması ve aynı konuyla kitap yazılması halinde yasal işlem başlatılacaktır. "2019"