TWINS ( taekookvgguk )

ENEMY & HERO

Başka bir acıklı ve kahredici bölüme hoş geldinizzz
Lütfen yorum yapın arkadaşlar☺️🔪
sınır koymaya ara vereyim dedim ama geldi yine sizin oy vermeyip yorum yapmama perileriniz
böyle devam ederse sınır koyarım artık

-

Çizim sınıfında olanların üstünden sadece bir hafta geçmişti, Jungkook suskun ve tepkisizdi. O günden sonra bir daha Taehyung'a asla yaklaşmamıştı. Taehyung ile sadece ders esnasında aynı ortamda bulunuyordu, bunun dışında onunla yan yana olduğu anlar nadirdi. Farklılığı sezen Jeongguk'un yalvarıp yakarması bile Jungkook'u Taehyung'un olduğu bir ortama sokmaya yetmiyordu. Ancak bugün bir istisnaydı, çünkü burada olması zorunlu hale getirilmişti.

İki gün önce sınıf öğretmenleri mezun olacak sınıflar için etkinlikler düzenlendiğini söylemiş ve sınıfa okulun verdiği üç seçeneği sunmuştu. İlk seçenek lunaparktı, çok düşünülmeden reddedildi. Yaşları gereği artık o oyuncaklara çok da düşkün değillerdi. İkinci seçenek piknik için adalara gitmekti, başta güzel olacağını düşündüler ancak sonrasında herkesin bir şeyler hazırlayıp bunları uzun bir yolculuk boyunca yanlarında taşımak zorunda olacağını öğrendiklerinde bu seçeneği de elediler. Sonuncu ve duydukları andan itibaren herkesin onayladığı seçenek su parkıydı. Yaz sıcakları erkenden gelmeye başlamıştı ve insanı bunaltan bu sıcağa karşı su parkından daha iyi bir şey olamazdı.

Şimdi o gün gelip çatmıştı, hemen hemen herkes toplanma alanı seçtikleri kafede oturmuş hararetle konuşuyordu. Erkekler su parkında görebilecekleri güzel bikinili kızları tavlamaktan bahsederken, kızlar birbirlerine mayolarını gösteriyor ve çekici erkekler bulmaktan konuşuyorlardı.

Victory hemen yanına oturttuğu Jeongguk'un sağ bacağını alıp kendi bacağı üstüne atmış, şortunun açıkta bıraktığı çıplak teninde daireler çizerken arkadaşları ile muhabbet ediyordu. Jeongguk bacaklarındaki durmak bilmeyen dairesel hareketler yüzünden kızarmıştı ve dikkatini başka bir şeye vermeye çalışıyordu. Onun hemen yanında oturan Jungkook önünde duran buzlu limonatayı seyrediyordu, ve tam karşısında oturan Taehyung ise başını eğmiş ayaklarına bakıyordu.

Taehyung o gün yaptığı şeyin iyi hissettireceğinden şüpheliydi, en başında bir şeylerin kötü olacağı içine doğmuştu. Ama olup bittikten sonra bu kadar pişman olacağını hayal edememişti. Jungkook'un dudakları diğer oğlanın dudakları ile birleştiğinde içi titremişti, kaşlarınının çatılmasına engel olamamıştı. Jungkook'un elleri oğlanın bedenini sardığında göğsünde bir sızı hissettmiş, oğlan Jungkook yüzünden inlediğinde adeta bir öfke patlaması yaşamıştı.

Öfkesi sadece kendineydi. Attığı bıçaklar dönüp ona saplanıyordu sanki. Hedef tahtasında olan Jungkook idi, ama canı yanan oydu. Ve Jungkook kucağındaki bedenin Taehyung olmadığını anladığında, oğlanın hayal kırıklığına uğramış, titrek sesi Taehyung'un kulağına iliştiğinde bıçakların yaraladığı tek kişinin kendisi olmadığını da anlamıştı. Jungkook paramparça olmuştu, Taehyung'un gözleri önünde hem de.

Her şeyi mahvettiğini anlamıştı o an Taehyung ve gözlerinin ardında garip bir yanma hissi uyanmıştı. Öfkesinden değildi bu sefer. Görüş alanı bulanıklaştığında sırtını Jungkook'a dönüp kendini gülmeye zorlamıştı. Camdan yansıyan yüzüne dahi bakamıyordu ancak onun ağlamak üzere olduğunu biliyordu ve öncesinde bunun hayali onu çok eğlendirirken şimdi şahit olacak olmak öyle yıkıcıydı ki, bu tezatlık Taehyung'un ayaklarının yerden kaymasına sebep olmuştu.

Hiçbir şey hayal ettiği gibi gitmiyordu, ve başından beri böyleydi. Her seferinde planları altüst olmuştu, ve yine her seferinde başka bir planla tekrar Jungkook'un karşısına çıkmıştı. Ama lanet döngüyü bozamıyordu, Jungkook bir şekilde onun oyunlarını mahvetmeyi başarıyor ve çoğunu da bunun bilincinde olmadan yapıyordu. Taehyung da çaresizce elinde kalan son kartını oynuyordu. Yalan.