İki bölüm üst üste attım eğer bildirimden geldiyseniz 25'i okuduğunuzdan emin olun. 24'ü de yakın zamanda atmıştım. Kontrol edin ki atlamamış olun. İyi okumalar dilerimm❤️
I just want you to stay with me all day
So baby love me again if it's okay
Han JisungBÖLÜM 26
Onu sahnede gördüğümde gerçekten özlediğimi fark ettim. Daha iki gün bile olmasa da özlemiştim. Yemin ederim onu çok özlemiştim.
Jisung sanki o güzel kokusunun farkındaymış gibi parfüm kullanmazdı. O saf kendi kokusunu özledim. Kokusuna çok önceden bağımlı olmuştum. İlk tanıştığımız zamanlar onu dans ederken yakaladığımda, alnından akan terleri silsin diye peçete uzattığım zaman yanına gittiğimde, terli olmasına rağmen bastırılmayan o masalsı kokusunu ilk aldığım zamandan beri bağımlısı olmuştum farkında olmadan. Ama o zamanlar bu koku benim için zehirliydi. Zehirli olması daha da çekici geliyordu bana ve o farkında olmadan yanımdayken o kokusuyla sarhoş oluyordum. Yemek yapmak bahanesiyle beni çağırdığı gün yanlış bıçak kullanımından dolayı ona yaklaştığımda geri çekilmek istemedim. Yüzümü boynuna gömdüğümde ne kadar klişe gelecekse de gerçekten oraya ait olduğumu hissetmiştim.
Onu bir sahesermiş gibi izlediğim o anlarda ne yaptığının farkında değil gibi ara sıra ona kilitlenmiş gözlerime bakıyordu. Şu an ayaktaydı belki ama gerçekten iyi görünmüyordu. Jisung iyi değildi bunu en ön koltuklarda oturmamdan kaynaklı gözlerinin altındaki belirgin siyaha dönen gözhalkalarından belli ediyordu. Bunu dansına yansıtmamasına hayran kaldım.
Gösteri bittiğinde ayağa kalkıp deli gibi alkışladım onu. İkimiz de birbirimize bakıyorduk. Bundan cesaret alarak bir adım sahneye doğru attım ama o an gözlerindeki endişeyi gördüm. Zaten hemen arkasını dönüp ortadan kaybolmuştu. Yavaş yavaş alkışların sesi kesilirken bir süre daha az önce durduğu ama şu an olmadığı o boşluğu izledim. Sanki o an sahneyi terk etmemişti sadece. O an bir çok şeyi terk etmiş gibiydi. Korktum çok korktum bundan. Beraber geçirdiğimiz o güzel günleri terk etmesinden korktum. Beni terk etmesinden deliler gibi korktum. Kendine biraz zaman ayırsın diye yanına yaklaşmadığım onu biraz rahat bıraktığım zamanı yanlış anlayıp bizi terk etmesinden korktum.
Sonra gözlerim Min Seo ile kesişti. Bana suratındaki sevimsiz sırıtmasıyla bakıyordu. Gözlerinde okunur bir şekilde başarı hissiyatı vardı. Ben kazandım der gibi bakıyordu bana. Tek kaşımı kaldırarak ona baktım anlam veremeyerek. Omuz silkip az önce Jisung'un gittiği yerden o da gözden kayboldu. İşte o an gerçekten kazanmış olmasından da korktum. Az önce Jisung'un arkasından bir adım daha atamayan ayaklarım Min Seo'nun arkasından büyük bir güçle hareket etmeye başlamıştı.
Sahne arkasındaki çıkış kapısından çıktığımda etrafta sigara içen birkaç öğrenciden başka kimse yoktu. Duvarı döndüğümde yer çökmüş tek başına sigara içen Min Seo'yu yakalarından tutup kaldırdım. Başta şaşırmış gibi dursa da surat ifadesi hemen silinmişti ve bana boş gözlerle bakıyordu.
"Derdin ne senin?" Gerçekten derdi neydi bu şerefsizin başından beri anlamadım. Bazen diyorum ki Jisung'u sevse bizim sevgili olmadığımız zamanlarda Jisung'a açılırdı. Ama sadece benim kafamı karıştırmaktan başka bir şey yapmıyordu. Ne tamamen suçlayabiliyordum
onu ne de tamamen suçsuz bir şekilde adlandırabiliyordum."Ne diyorsun hyung ne derdi?"
"Sen var ya... Sana soracağım şeye yalan atmayı düşünme bile!" Kafayı yiyecektim artık. Bunu direkt kendisinden öğrenmezsem. Yalan atamaz bana. Atsa da anlarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sway me more | minsung
Fanfiction"siktir" dedi sessizce "siktir bunu görmemeliydim." Merdivenleri ses çıkarmadan aceleyle indi. Şimdi ne yapacaktı. Gördüklerini ona bahsetmeli miydi?