BÖLÜM 1
Uçaktan indikten sonra etrafıma heyecanlı bir şekilde bakınırken havayı kocamanca içime çektim. Çok özlemiştim buraları. Kesinlikle gelmem kolay olmadı. En azından buradayım diye düşünüyorum. Liseye geçeceğim yaz babamın işleri büyütmek amacıyla apar topar Fransa’ya yerleşmemizin ardından beş sene sonra buradayım. Daha fazla beklememek için havaalanında işlerimi hallettikten sonra yolcuları bekleyenlerin olduğu tarafa doğru ilerledim.
Biraz daha yürüyüp yolcuları bekleyenlerin tarafa geldiğimde çok da etrafa bakınıp Hyunjin’i aramama gerek kalmadı. O beni hala görmemişti. Bir an düşündüm de acaba Changbin’i çağırsaydım ya da hazır görmemişken tanımıyor gibi yanından geçip gitsem mi hatta direkt geldiğim gibi geri mi dönsem?
Elindeki kocaman pankartı ve üstünde yazan kocaman harflerle JISUNG yazsısı ve etrafındaki sikimsonik kalplerle rezil duruyordu. Gerçekten durum ne olursa olsun kendinden ödün vermiyordu.
Gözleri etrafta gezinirken beni gördü ve kocaman gülümsedi. Elindeki o saçma pankartı atıp ismimi bağırarak insanların arasından sıyrılarak bana doğru koştu. En azından pankartı bırakmıştı. Kafamdaki saçma düşünceleri bir kenara bırakıp bana doğru koşan neredeyse beş senedir sadece ekrandan gördüğüm dostuma baktım. Kollarımı ona doğru açtım. Bir anda beni sarsacak şekilde gelip sarıldı. Hemen kollarımı beline doladım.
Ne kadar da değişmiş boyu uzamış bir kere. Ortaokulda ben ondan uzundum ama o şu an benden daha uzundu. Büyümesinin verdiği etkiyle yüz hatları oturmuş ve ekranda olduğundan daha yakışıklıydı. Fazla özlemin verdiği hassaslıkla gözlerim dolmuştu. Daha da sıkı sarıldım.
Hala sarılırken "Jisung çok özledim seni şapşal neden daha önceden haber vermedin. Uçağa binerken haber veriyorsun sadece." Geri çekildim ve gözlerimdeki yaşları sildim. "Sadece havalimanına gelene kadar pek de gerçekçi gelmiyordu. Tamamen emin olduktan sonra haber vermek istedim." Hafifçe güldü ve ellerini yanaklarıma çıkarıp sıktı. "Yanakların hala tombul tombul Jisungie" Dedi şirin bir şekilde konuşurken. Ellerimi ellerine götürüp yanaklarımdan uzaklaştırdım. "Evv bu sevimli hallerini canlı bir şekilde görmek daha da bir tat kaçırıcı." Gülüp dilini çıkardı. Bu haline güldüm ve bir kez daha sarıldım. "Çok özledim Hyun çok özledim seni, Changbin’i buraları çok özledim."
"Bizde seni çok özledik bebeğim, Changbin şu an kurtlanıyordur. Hatta bir ara ciddi dersi bırakıp gelecekti aptal sanki derse devamsızlık yaparsa boku yiyeceğini bilmiyor." Bu dediğine gülmüştüm. Duyduğum kadarıyla dersin profesörü ölmediğiniz sürece derse geleceksiniz demiş.
"Hey yeter bu kadar duygusallık, oğlum var ya bundan sonra hep beraberiz deli eğlenicez. O aradaki beş senenin acısını çıkarmalıyız."
"Tabii ne için geldim buraya anasını satıyım daha erken gelmeliydim ya bizimkileri ikna edene kadar bir sene geçti." Sitemkar şekilde konuştum.
"Sonuca odaklan. Bu karar ailen için de kolay değildi sonuçta seni kendilerinden ayrı uzak bir yere yolluyorlar. Han teyzenin sana ne kadar düşkün olduğunu biliyoruz." Kısaca kafamı salladım.
"Neyse gel hadi çıkalım şuradan.’’ diyerek omuzlarımdan ittirerek konuşmaya devam etti. "Okula gidelim hem etrafı görürsün hem de Changbin’in dersi de bir saate falan biter orda buluşur sonrasına bakarız artık."
Üniversiteye vardıktan sonra Hyunjin arabayı park ettikten sonra konservatuar fakültesine doğru gitmeye başladık. "O kadar çok merak ettiğim şey var ki Hyunjin.’’ Yürürken bir yandan da konuşuyorduk. ‘’Anlatsana dans pratik odaları nasıl herkes aynı alanda mı yapıyor nasıl oluyor hmm?’’ heyecanla sorduklarımla kahkaha attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sway me more | minsung
Fiksi Penggemar"siktir" dedi sessizce "siktir bunu görmemeliydim." Merdivenleri ses çıkarmadan aceleyle indi. Şimdi ne yapacaktı. Gördüklerini ona bahsetmeli miydi?