ah ma belle

2.2K 239 62
                                    

Merhabalar. Bu bölüm her iki tarafın ne hissettiğini anlamamız için. Keyifli okumalar dilerim.❤️

Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.

                                           Sabahattin Ali


Bölüm 24

Jisung yoğun ve tatsız geçen günün ardından eve gelmişti. Kapıyı açtığı gibi koşarak onu karşılayan Bbama’ya zor da olsa küçük bir gülümseme sundu ve hemen yanına yere oturup dizlerini kendine çekti ve kollarını sardı. Bbama sahibini etrafında kuyruğunu sallayarak geziyordu. 

Jisung tüm gün tuttuğu gözyaşlarını -ki bir ara Minho’nun yanında başarısız olmuştu- daha fazla tutamayarak dökmeye başladı. İçini çeke çeke ağlıyordu. 

Bbama sahibinin üzgün olduğunu fark etmiş olacak ki Jisung’a yanaşmaya çalışıp üzgünce sesler çıkartıyordu. Jisung ona doğru dönüp kafasını okşadı. "Bbama baba bana güvenmiyor mu.. Ben çok kötü hissediyorum. Ortada hiçbir şey yokken.. Ben ona dedim..." yarım yamalak kurduğu cümleleri toparlayamayarak daha da sesli bir şekilde ağlamaya başladı.

Köpek sanki onu anlamış gibi kafasını iki yana sallayarak havlamaya başladı. Sahibinin yüzünün her tarafını yalamaya başladı patilerini dizlerine doğru atarak.

"Bbama sen bana onun hediyesisin ben seni tamamen ayrılırsak nasıl bırakırım Minho’yu nasıl bırakırım Bbama"

Köpek yerinde kıpırdanıp Jisung’un ceketinin cebine ağzını soktu biraz zorlansa da telefonu almıştı. Dişlerinin arasnda tutarak sahibinin önüne geldi ve patisini atarak dikkatini çekmeye çalıştı. Jisung telefonu fark etti ve telefonu ağzından aldı. "Onu arayamam Bbama o gücü bulamıyorum kendimde."

Elinde telefonla dururken bir süre sonra sakinlemişti. Biraz daha durduktan sonra telefonu açtı Changbin ve Hyunjin’den bir sürü arama vardı fakat şu an onlarla konuşmak istemiyordu. 

İkisi Jisung’u aramışlardı ama belki yalnız olmak istiyordur diye düşünüp rahat bıraktılar. Jisung üzgün olduğunda biraz yalnız kalmak isterdi çünkü.

Ama bu safer farklıydı sanki sessizlik üstüne üstüne geliyordu ve onu boğuyordu. Birine, yanında birisinin olmasına ihtiyacı vardı. Kim olduğunu da biliyordu fakat zihninde bunu yok etmeye çalışıyordu.

Yerden kalkıp yalpalayarak mutfağa gitti ve bir şişe şarap aldı. Tezgahtan tirbuşonu aldı. Tıpayı açıp şişeyi gelişigüzel bir şekilde tutarak odasına çıktı. Çalışma masasına geçti ve uzun zamandır dokunmadığı defterini çıkardı. Şaraptan birkaç yudum aldı. Yandan kalemi alıp bir şeyler yazmaya başladı.

Bir yandan ağlıyor bir yandan içiyor ve bir şeyler yazıyordu fakat beğenmeyip sayfayı yırtıp yeniden baştan başlıyordu.

Birkaç kez Minho aradı. Telefonu açacak cesareti yoktu. Ayrılmıştı işte ondan. Evet evet ayrılmıştı. Şu an o karara vardı. Dört saat önce Minho’yu nasıl bırakırım diye içi çıkana kadar ağlayan o değilmiş gibi.

Tek taraflı ayrılık kararı gecenin kör saatinde dibine ulaştığı şarap şişesi sayesinde gayet mantıklı geliyordu.

En son saate bakmak için eline aldığı telefonuna baktığında saat üçtü. Annesinden iki saat önce gelen mesaj vardı.

Annem
Tatlım ben Hwanglar'dayım içkiyi fazla kaçırdık kızlarla. Sabah gelirim.. belki? Öptüm senii😘

Mesajı okuduktan sonra ve Minho’dan gelen yirmi yedi cevapsız aramayı ve bilmem kaç mesaj  -okuyamıyordu ekranı çünkü kafası dönüyordu- gördü. Telefonu yatağın üstüne fırlattı ve dolaptan gitarını çıkardı. Sandalyesine oturup tellere birkaç kez vurdu. Yazdıklarına bakıp tellerle bir şeyler denedi ve mırıltılar çıkarmaya başladı.

sway me more | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin