yüksek sadakat: Döneceksin Diye Söz Ver
Mayıs ayının son günüydü. 31 Mayıs 2018 Perşembe gününü gösteriyordu. O gün ilkbaharın son günüydü ve üç aylık bir yaz macerasına atılmadan evvel her şeyin çatırdadığı ve ellerimde kaldığı saatlerde içimde ölen birinin olduğundan haberim dahi yoktu.
Slytherin hanesinin yere bakan yürek yakanı Do Kyungsoo beni evimden vurduğu gecenin ardından yedi gün geçmişti. Yere bakan yürek yakan Do Kyungsoo'ya ağzımı açıp da hayırdır biraderim ne iş diyemedim. Roman incelemesi mi yapıyoruz yani sen hayırdır benim hayatı üç ciltlik seri misali inceliyorsun ki. Utanmasa önüme yazılı ayetler bırakır, hayatımı chapter chapter ayırır ve karakter analizini bir köşeye not düşer, hayatımın yükseliş, paşalık dönemi, gerileme ve büyük batış kısımlarını da ince ince büyük bir titizlikle anlatırdı. Var onda o göz, yapsa şaşırmazdım, neyse ki yapmadı.
Giysi dolabımın içindeki Draco Malfoy posteriyle beş dakikalık bir göz göze gelme anı yaşamıştım o gece. Askılıkları bir kenara çekip, Draco'nun yüzünü görebileceğim bir alan oluşturduğumda iç çekmiş ve hala askılıklarımdan birinde duran slytherin atkısına ise daha çok iç çekmiştim. Bana yönelttiği soruya cevap veremedim. Yalnız kaldığımda ve bunun davasını bir başıma çözmeye çalıştığımda kendime de cevap veremedim.
Şeytanın arka bacağı Park Chanyeol'ü o geceden sonra görmedim. Ertesi gün de görmedim. Onu görmeyiş sürem bir hafta uzadı böylece. Bir haftadır ortalıkta görünmeyen Malfoy beni tuhaf bir şekilde endişelendirdi. Onun için değil, kendim için endişelendim. Çakal kim bilir hangi köşelerde benim için hain planlar hazırlıyor diye düşüne düşüne beyin kıvrımlarımı yedim. Sonra ortalıkta olmadığı için yapmış olduğu listedeki maddeleri de yerine getiremediğim aklıma dank edince canım sıkıldı ve nihayet kapısına dayandım. Kapıyı kimse açmadı.
Ancak hiçbir şey mayıs ayının son günü kadar canımı acıtmadı.
🌈
"Bugün ekibe yeni biri katıldı," dedi Junmyeon, çok fazla şarkı söylediği için kendini yormamak için kısık sesle konuşuyordu.
Müzikal tiyatroda sürünmekten yorulduğu gözlerinin altındaki koca halkalardan belli oluyordu yine de hiçbirimiz sesimizi çıkaramıyorduk. Ravenclaw'un baş tacı Junmyeon'un ağzından çıkan her söz kutsal kitapta yazanlarla eşitmiş gibi davranmamızın tek nedeni tersinin çok pis olmasıydı. Ki tersini de öyle kolay kolay göstermezdi, damarına basarsanız vay halinize. Şu ana kadar hiç damarına basmadığım için bu altına kaçıracak kadar gerilme olayını yaşamadım, kulaktan dolma bilgilerle konuşuyorum. Patsi'nin çiftliğinden yani Cadı Sila'dan keçi kaçırmış olabilir ve keçiye göz bebeği gibi bakıyor da olabilir, Jongdae'nin yanında ter döküp, açık ağızla ve kudurmuş gözlerle dolanıyor da olabilir ama tüm bu bahsettiklerimi ortadan kaldırdığımızda Junmyeon aslında hiç de öyle göründüğü gibi yumuş yumuş bir insan değildir. Evet, altın gibi bir kalbi vardır ama insanı titretecek türden bir soğukluk da taşıyor üstünde. Müzikal tiyatronun, basketbol takımında olmanın ve iki dernek başkanı oluşunun getirdiği havadan olsa gerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kapıyı açık bırakanlar kulübü
Fanfiction"eve dönüyorsan, eve dönüş yolunu unuttuysan, çıkmaz sokaktaysan veya çıkmaz sokaklardan kurtulduysan, her neredeysen ve her nereye gidiyorsan"