#wedontknow

4.1K 390 509
                                    

the strumbellas: We Don't Know

"Delifişek yayında."

"Kapıyı Açık Bırakanlar Kulübünün geleneksel mastürbasyon günü."

Derin bir sessizlik ve ardından başlayan o koca, bütün neşeyi sesine sığdırmış gibi çıkan kahkahası.

"Duygu mastürbasyonundan bahsediyorum ama çok isterseniz diğerini de yapabiliriz. Unutmadan son zamanlarda gördüğüm eğitimsiz orospu çocuklarının yamuk yumuk ağızlarla delifişek ne devrem diyerek bir kuruşluk akıllarıyla yaptıkları esprilere giriyorum lafı dolandırmadan. Açıyorum sözlüğü, herifler de lafı dolandırmadan kısa bir halde özetlemiş. Delicesine işler yapan, şımarık, atılgan ve delişmen kimse, yazıyor. Delice davranışları ve tavırları olan kişi. Delifişek, benim. Deliyim, deli olmasam burada neden saatlerdir konuşup durayım ulan deli olmasam neden hala yaşamaya devam edeyim, e öyleyse hepimiz biraz deliyiz, beyler. Beyler diyorum bu arada ama ağız alışkanlığından, cinsiyetçi soykırımcılardan değilim yanlış anlaşılmasın."

"Evet, kendime sikko bir lakap buldum onu kullanıyorum, kim olduğumu da söylemiyorum. Belki yemekhanede sizinle aynı masada tıkınıyorum, belki de aynı derse giriyoruz ya da Bay Miller'ın sinemasında aynı kuyrukta bekliyoruz. Kimliğime bir maske geçirmemin nedeni böyle güvende hissetmem. Aslında hepimiz maskelerle yaşıyoruz, buna mecbur kılınmışız. Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki, yapmadığınız eylemler bile üstünüze kalıyor hop iki gün sonra bakıyorsun sırtına çat çat dizilmiş bıçak seti. Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki, kendi ailemiz bile daha emekleme aşamasındayken bizleri aman kimseye güvenme şeklinde uyarıyor. Birine güvenirsen boka batacaksın çünkü. Öyle bir coğrafya da yaşıyoruz ki, toplum azınlıkları kabul etmiyor, asla etmez.
Koca masalarda çizilmiş sınırlara, ırkı, dini veya rengi bir ötekinden üstün gören akla, illa bir kimliğe ait olma zorunluluğuna, toplumun tamamen keyfine göre dayattığı kurallara, karbon kağıdı toplulukların farklı seslere kulak tıkamasına, tecavüze, çocuk istismarına, cinsiyetçiliğe, hayvanları tekmeleyenlere, fikirleri kısıtlayabileceğini, susturabileceğini sanan güç sahiplerine karşı durduğumuz için azınlığa dahiliz.

Hiç aşık olmadım ama çok insan sevdim. Çok güzel şarkılar dinledim, üzüldüğüm zamanlarda ağlayamadım ama sinirden ne var ne yoksa döktüğüm oldu. Çok inandım, çok yanıldım. Mutsuz hissettiğim hiçbir yerde ve hiçbir insanda kalmadım. Bu yüzden afilli küfürler yedim, hepsini uzaya fırlattım. Kimsin sorularıyla çok karşılaştım, bilmiyorum demekten utandım. Gözümün içine bakarak beni küçümseyen insanlar yüzünden bilmesem bile hep biliyorum dedim.

Gözümü kırpmadan aynaya kaç saniye bakabileceğimi öğrenmeye çalıştım. Eğer yansımana gözünü kırpmadan bakabiliyorsan sorun yoktur ama aynayı kendine çevirdiğinde beşinci saniyeyi dahi dolduramadan yüzünü başka bir yöne değdiriyorsan o zaman sıkıntı büyük. Belki de kaburganın ortasında hala çocukluğunun cenazesini taşıyorsundur. Kendini sevmeyi denediğin dönemlerindesin ya da o dönemleri çoktan geçtin, geçtiğini sanıyor da olabilirsin. Çiçekleri koparsalar bile umut var. Umut hep var. Kendine inanmaktan bu yüzden vazgeçmedin.

İçinde derin bir karanlık var, biliyorsun, hep vardı. Seninle büyüdü. Bu yüzdendir ara sıra kafana dank eder. Bir boşluk hissedersin, öyle sebepsiz yere gelir onu sevgisizlik olarak isimlendirirsin. Kalp kırıklarını yakından tanırım. Kendine inanmaktan vazgeçişleri de. Bilmiyorum demekten utanmayı da. Kaburganın ortasında çocukluğunun cenazesini taşımayı da.

kapıyı açık bırakanlar kulübüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin