gözde öney: Kavga
yüksekten mi yoksa düşmekten mi
kalmaktan mı yoksa gitmekten mi
korkarsın?Termodinamiğin sıfırıncı yasası, enerjinin her zaman dengede kalmak, bulunduğu ortama eşit yayılmak istediğinden bahsederdi. Dilinin ucunda zehir taşıyan insanlardan uzak duruşum da bu yasaya dayanıyordu. Durmadan, bıkmadan olumsuz cümlelerle çevrelendiğin bir alanda kan emicilere karşı gelemiyor, kendini eksilterek bir yere varamıyordun. Enerjine sahip çıkman ve aynı zamanda başkalarının enerjisini sömürmemen gerekiyordu fakat kimsenin, ailemin, arkadaşlarımın, lise yıllarımda aldığım kişisel gelişim kitaplarının bile söylemediği bir gerçek vardı. Yaşlı Mimi bile bahsetmemişti ve doğrusu bunun için ona inanılmaz kırgındım, haberi yoktu, olsundu.
Kimse beni aynadaki yansımamdan korumamıştı. Kimse beni kendimden korumamış, kurtarmamış ya da uyarmamıştı. Kafamın içindeki çarkların yanlış yöne doğru döndüğünden kimsenin haberi yoktu, duvar içinde gezinen farelerin geceleri çıkardığı sesi benden başka duyan yoktu. Yatağının altında canavar olduğunu düşünen çocuklardan olmadım hiç. Çocukluk yıllarım bu yönden huzur doluydu fakat babam inat eder, bazı geceler yatağımın altına bakardı. Asıl canavarın kafamın içinde yaşadığını bilmiyordu ve evet, ortada büyük, kocaman, devasa bir sorun vardı.
Kafamın içinde yaşayan canavar benimle aynı takımda değildi; benden nefret ediyor, üstünü örttüğüm, karaladığım, dişlerimin gıcırdamasına neden olan her hatıramı geceleri dev ekranda oynatıyordu. Yorganımı çeneme kadar çekip pencereye doğru döndüğüm vakitlerde, başıma gelen kötü şeyleri hak ettiğimi fısıldıyor, örümcek ağından oluşan elleriyle beni susturuyordu. Kafanızın içinde size benzeyen ama mayasında kin, öfke ve karanlıktan başka bir şey olmayan biriyle yaşamak kolay değildi. Enerjimin sömürülmemesi, kendimi eksiltmemek için kendimden nasıl uzak duracağım da hiçbir yerde yazmıyordu. Üstelik öteki tarafa bileti kesmiş ve oralarda benden daha iyi bir şekilde yaşadığına kanım üzerine yemin edebileceğim Yaşlı Mimi'ye de fikrini soramıyordum.
Park Chanyeol, "13 yayında," dediğinde kafamın içinde cızırtılı bir ses çıkaran radyo sonunda susmuş, çarklar doğru yöne dönmeye başlamış ve ben nefesimi tutmuştum. Gözlerimi her kapayışımda arabadaki halimiz aklıma düşüyor, yıllardır bodrum katında kilitli tuttuğum kalbimin Jane Austen tarzı romanlar yazmak istemesine engel olamıyordum. Bir şekilde bunun her şeyin başlangıcı olduğunu düşünmüştüm fakat bu hayatta en çok ben yanılırdım, bir de eski dostum Oz Büyücüsünün kahramanı Dorothy.
Hayır, Chanyeol yayına girmemişti. Bütün yokuşlarımdan ve düşüşlerimden sorumlu Park Chanyeol, "13 yayında," derken yayına girmemişti, bunu fark ettiğim saniyeler içinde başımdan aşağı dökülen bir kova dolusu buzlu suyun tadı hâlâ dilimdeydi; hayal kırıklığına benziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kapıyı açık bırakanlar kulübü
Fanfiction"eve dönüyorsan, eve dönüş yolunu unuttuysan, çıkmaz sokaktaysan veya çıkmaz sokaklardan kurtulduysan, her neredeysen ve her nereye gidiyorsan"