lorde: Team
Sturgis kasabası 1938 yılında muhtemelen göbekli bir adamın bir grup motorcuyu buraya davet etmesiyle ünlenmişti. Motorcuların arasında bahsi geçen düz bir alanda motorlarıyla yarış düzenleme fikrine Amerikan Motosiklet Organizasyonu olumlu yaklaşınca muhtemelen yine göbekli adamlar motosikletlerinin üzerlerinde havalı ve toz kaldırır bir halde Sturgis kasabasına adım attıklarında, kimse yarıştan ya da bu göbekli adamlardan bahsetmemişti. Küçükten büyüğe, kediden köpeğe, kasabanın rahibinden delisine kadar herkesin dilinden düşürmediği şey Harley Davidson motoruydu.
Harley Davidson ile tanışma hikâyem elbette Sturgis kasabasıyla başlamıyor. 1938li yılların asisi değilim ama 1938li yılların asisi olsaydım köklü ve uzun bir ömre de sahip olamazdım. Sturgis kasabasındaki yarışlarda ölen insanların, uyuşturucu kullananların ve satışında bulunanların, FBI ajanlarının motor sürücüleriymiş gibi numara kasıp halkın içine karıştığı o dönemlerin içinde yaşasaydım adrenalin peşinde koşayım derken bir kazaya veya yanlış tercihlere kurban gidebilirdim. Olmadı yanımdaki göbekli motorcunun aslında bir ajan olduğunu bilmeden kaypak kaypak konuşmalarla kendimi içeri de tıktırabilirdim. Bütün bu olumsuz ihtimalleri biliyorum, bilmek önü kesilemez, durdurulamaz ya da vazgeçilemez şu ruhumu dizginlemiyordu. 1938lerin asisi olsaydım, öleceğimi bilsem de belanın peşinden koşardım.
Harley Davidson ile tanışmam Dennis Hopper ve Peter Fonda'nın yer aldığı, Bob Dylan, Steppenwolf ve diğer kült grupların şarkılarında motor sürdükleri Easy Rider filmine dayanıyordu. Harley Davidson bu film sayesinde bir kült haline gelmişti. Odise destanına benzetilirdi hep. Harley Davidson özgürlüğün, çılgınlığın, vahşiliğin sembolüydü. Hiçbir film Easy Rider'ın altmışlar amerikası ruhunu yakalayamazdı ve doğrusu benim de bir Harley Davidson'ım yoktu.
Annemin bana birkaç yıl önce verdiği bir saklama kutusunun içine tıkıştırdığım eşyalarımın arasında bulduğum Harley Davidson çakması bir oyuncağa baktığım sırada kendimi dökülmekten, kırılmaktan ne bileyim peri tozu haline gelip de savrulmaktan kurtarabileceğimi sanmıştım. Kurtaramadım. Gerçi benden pek peri tozu çıkacağını da sanmıyordum. Harley Davidson'ın özgürlük sembolü haline gelmesi fiyakalı bir olay, gerçi bunun özgürlüğü ifade edebileceğini sadece ben ve göbekli motorcu amcalar biliyor ama olsun. Üstelik ben bisiklet sürmeye çalışırken bile mutlaka yere devrilen kesimdenim. Daha önce hiç motor sürmemiş oluşum, yıllardır kendini yaşatan Harley Davidson hakkında konuşmayacağım ya da onu özgürlük sembolü olarak göremeyeceğim anlamına gelmez. Eğer Yaşlı Mimi yaşıyor ve yanımda duruyor olsaydı, bu zırvalıklarım onu uyutur ama kas yığını, gencecik motorcuları internette ve muhtemelen porno sitelerinde aramayı çürümek nedir bilmeyen o zihnine not ederdi. Keşke tek derdim bu saatte internette yakışıklı motorcu oğlanlara bakıp da kendimi tatmin etmek olsaydı. İnternette karış karış porno sitelerine bakmıyor, motorcu oğlanların fotoğrafları eşliğinde kendimi tatmin etmeye çalışmıyordum. İşin can sıkıcı yanı zaten buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kapıyı açık bırakanlar kulübü
Fanfiction"eve dönüyorsan, eve dönüş yolunu unuttuysan, çıkmaz sokaktaysan veya çıkmaz sokaklardan kurtulduysan, her neredeysen ve her nereye gidiyorsan"