bulutsuzluk özlemi - sözlerimi geri alamam
burası sokağın sonu.
Rocky filminin tutkunu değilim. 1967 yapımı filminin yarısında uyuduğum gerçek, evet ama yine de bu bilgi aramızda kalsın. Karşı komşum, bir zamanlar sıra arkadaşım, basketbol takımının kaptanı, mahallenin serserisi, sahnelerin aranan ateşi, batmış gemilerin mezarlığını gözlerinde taşıdığından habersiz Park Chanyeol bana Rocky diye seslenmeden önce de bu filmden haberdardım. Bana böyle seslenmesinden önce de filme ayılıp bayılmıyordum ama ne zaman bana böyle seslendi, işte o an kafamdaki çarklar Park Chanyeol'ün yörüngesinde hareket etmeye başladı. Ayak bastığım bir ortamda Rocky filmi bahsedildiğinde kulak kabartır oldum mesela.
Bir iki ay önce Sparta'nın ara sokaklarında pek işlemeyen bir kahvaltı salonundaydım. Arkamdaki masada dört kişi vardı, tahminimce yirmilerinin sonlarındaydılar. Fazlaca yorgun olduklarını anlamak için bükülen sırtlarına bakmanız yeterliydi ve elbette, alakamın olmadığı sohbetlere burnumu ya da kulağımı sokacak biri değildim. Ancak içlerinden biri Rocky dediğinde oturduğum yerde dikleşmiş, dirseğimi sandalyeme atarak biraz daha geriye yaslamıştım başımı. Dönen konuşmayı işitmeye çalışıyordum. Bahsettikleri Rocky ben değildim. 2006 yapımı olan Rocky Balboa filminden bahsediyorlardı.
Aralarından biri her sabah işe gitmeden evvel bu filmde geçen konuşmayı dinlediğini söyledi. Sabah yediden akşam on bire kadar çalışan biri ya kendini içkiye vururmuş ya da böyle motivasyon konuşmalarına. Bunu ben değil, arkamdaki masada oturan elemanlardan biri söylemişti ve doğrusu sabah yediden akşam on bire kadar çalışmasını gerektiren bu sisteme hem sinirlenmiş hem de üzülmüştüm. Başka hayatların kapılarında durduğumu, başka hayatların ne denli kötü ne denli iyi olduklarını ölçmeye çalıştığımı fark ettim. Sanırım bunu yapan tek kişi değildim. Benden daha iyi bir hayata sahip olan herkesi kıskandığımı asla kabullenmiyordum ama insan kendisinden kaçamıyordu. Bu gerçeği dilime oradan da sözcüklere taşımama gerek yoktu. Kimsenin bilmesine de gerek yoktu. Sonuçta ben biliyordum.
O gün eve gidip odamın ışığını açmadan yatağımın üstüne atlamış ve elime telefonumu alarak kahvaltı salonundaki elemanların bahsettikleri Rocky konuşmasını açmıştım.
Rocky Balboa'nın oğluna yaptığı konuşma tam olarak böyleydi.
"Dünya her zaman güllük gülistanlık değildir. Acımasız ve kötü bir yerdir. Ne kadar güçlü olduğun önemli değildir. İzin verirsen seni dizlerinin üstüne çökertir, sonsuza kadar orada kalmana sebep olur. Sen, ben, hiç kimse hayat kadar güçlü darbe vuramayız. Ama önemli olan ne kadar güçlü vurabildiğin değil, önemli olan o darbeyi yedikten sonra, ileri doğru gitmeye devam edip edemediğindir. Kaç darbe alıp hayatta yoluna devam edebiliyorsun? İşte kazanmak böyle bir şey! Şimdi, eğer ne hak ettiğini biliyorsan, gidip hak ettiğin şeyi al. Ama o darbeleri almaya hazır olmalısın. Ve birilerini suçlayıp istediğim yere gelemedim, sebebi oydu ya da buydu ya da herhangi biriydi diyemezsin. Bunu korkaklar yapar ve bu sen değilsin. Sen bundan iyisin... Kendine inanmaya başlayana kadar, kendine ait bir hayatın olmayacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kapıyı açık bırakanlar kulübü
Fanfic"eve dönüyorsan, eve dönüş yolunu unuttuysan, çıkmaz sokaktaysan veya çıkmaz sokaklardan kurtulduysan, her neredeysen ve her nereye gidiyorsan"