kasabian: Days are Forgotten
Chanyeol beni ilk kez ağlattığında, ağladığımdan haberi bile yoktu. Bir sonraki ders için hazırlanıyordum, daha doğrusu derse biraz daha geç gidebilmek için geyik döndürüyordum. Yaşlı Mimi favorim olan elmalı kurabiyeleri ufak bir beslenme çantası haline getirip bana ulaştırması için Sehun'a verdiğinde favori günümün o gün olduğuna emin olmuştum. Elmalı kurabiyelerimi kendi çantama atıp, sınıfa ilerlediğimde ise gördüğüm birkaç yüzün bana tuhaf tuhaf bakışı garip hissettirmişti. Biri yüzünüze bön bön bakınca duraksayıp ellerinizle yüzünüzü yoklamak ne bileyim bir ayna falan tutmak istersiniz. Elmalı kurabiyeleri yiyeyim derken yüzüme mi bulaştırmıştım acaba diye düşünmüştüm. O bakışlardan tek çıkardığım şey yüzüme pudra şekerinin bulaşma ihtimaliydi. Ancak yürüdükçe gördüğüm yüzlerdeki bakışlarla gerginlikten iki büklüm olmuştum ve aniden titreyen telefonuma baktığımda, Jongdae'nin NEDEN diye bağırırcasına bir mesaj attığını görmüştüm. Ardından sıraladığı mesajlar da şöyle ilerliyordu.
"O FOTOĞRAFI BANA BİLE VERMİYORSUN OĞLUM."
"ELİME ALMAMA BİLE İZİN VRMEDN."
"BTCH."
Neden klavyesindeki harfler bir anda yok olmuşçasına tuhaf tuhaf kısaltmalar kullandığını ve neden bağırıyormuş gibi konuştuğunu anlayamadığımı söylediğimde ise Chanyeol'ün instagram hesabına bakmamı yazdı ve sonra yine küfür etti. Korku filmi izlerken ruhani varlıkların bir anda ekrana doğru böğürmesi yüzünden kalbim nasıl yoldan çıkmış bir halde atıyorsa, Chanyeol'ün instagram hesabına girdiğimde de öyle atıyordu.
Birbirimizi takip etmiyorduk. Kullanıcı adı cyeol13'dü, 13'ün uğurlu sayısı olduğunu varsaymıştım. Hesabı kilitli değildi, biyografi kısmında ingilizce "hit me back just to chat truly yours, your biggest fan this is stan," yazıyordu ve doğrusu bunu ilk gördüğümde gülmüştüm. Ve hesabını ilk gördüğümde, biyografi kısmını da ilk defa okuduğumda Chanyeol ile birbirinden delicesine nefret eden iki insan olmasaydık aslında çok iyi arkadaş olabilirdik diye düşünmüştüm. Sadece bir saniyeliğine. Bir saniyeliğine bunu düşünmüştüm. Onun aksine benim kullanıcı adımda uğurlu sayım falan yoktu. Hey There Delilah şarkısının bende tuhaf bir yeri olduğu için hesabımı ilk açtığımda da bu şarkı yüzünden kullanıcı adımı heytherebbh yapmıştım. Biyografi kısmımda ise adını hatırlayamadığım bir kitapta okuduğum alıntı vardı; keşke gölgem ayağa kalkıp yanımda yürüse* yanında ise fearless yazıyordu.
Chanyeol'ün hesabına girer girmez on beş dakika önce paylaştığı çocukluk fotoğrafımı görünce koridorun ortasında durmuş ve çıplak kalmış gibi hissetmiştim. Annemin beni küçükken tombik diye sevdiği ve tombikliğimi fotoğraf makinesine sıkıştırdığı bu fotoğrafın Chanyeol'de ne aradığını eve gittiğimde ve anneme sorduğumda öğrenecektim. Annem eve gelen her arkadaşıma çocukluk fotoğraflarımı gösterirdi, bilmediği tek şey Chanyeol'ün arkadaşım olmadığı ve asla da olamayacağıydı. Senin sağlığını düşünüyorum diye başlayan konuşmaların zayıfla şeklinde sonlanmasından nefret ederdim. Çocukluğum ve ergenliğe giriş yıllarım fiziksel olarak dolu geçmişti. Bu yüzden dolu dolu gözüktüğüm hiçbir fotoğrafa katlanamazdım, evet, buna çocukluk fotoğraflarım da dahil. Bu fotoğrafları yakmayı çok istesem de annemin beni diri diri yakmasından korktuğum için asla elleyemez, arkadaşlarımdan da olabildiğince uzak tutardım.
Sorun ben değilim. Sorun insanlar. Chanyeol'ün paylaştığı fotoğrafıma sonra da bana bakıp gözlerini belirten ve yuh diye inleyen insanlar. Kendimi kötü hissetmeme neden olan kişiler. O gün koridorun ortasında vücudumu saklama ihtiyacım, saklanmak isteyişim ve tüm bunların bir anda yüklenmesiyle sinirden ağlamaya başlayışımı unutamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kapıyı açık bırakanlar kulübü
Fanfic"eve dönüyorsan, eve dönüş yolunu unuttuysan, çıkmaz sokaktaysan veya çıkmaz sokaklardan kurtulduysan, her neredeysen ve her nereye gidiyorsan"