BİR NEANDERTAL GÖRDÜM SANKİ! (DÜZENLENDİ)

19 5 0
                                    

BİR NEANDERTAL GÖRDÜM SANKİ!

Ancak tam o sırada cipin açılan kapısı ve dışarı çıkan adam ile magmaya doğru ruhu ve aklı yol almaya başladı! Allah'ım içeride bir adam varmış! Hem de taş!

Eğer yukarıdaki adama yakışıklı denirse bu adam efsaneydi, Melek karşısındaki adamın ancak omuzlarına geliyordu. Simsiyah dalgalı saçları, koyu gri gözleri, köşeli çenesi ve atletik yapısı ile karşısında duran bu adam bir içim suydu.

Yusuf arabasına oturmuş sabah annesi ve oğlu ile yaptığı konuşmayı düşünüyordu. 4 yaşındaki oğlu bu sene ana okuluna başlamıştı. Ve sürekli annesini soruyordu. Genç adam artık oğluna yalan söylemek istemediği için bugün annesinin öldüğü gerçeğini söylemişti. Tabi sadece bu gerçeği söyledi. Diğerlerini ne onun söylemeye dili varırdı ne de oğlu anlardı. Küçücük bedeniyle ona sığınmış ve saatlerce ağlamıştı minik Poyraz'ı sonrada yaşlı gözleriyle "Erkek adam ağlamaz dimi baba, ama ben ağladım. Bir daha ağlamıcam ama söz" diyerek kendi kendini de suçlu ilan etti. Oğlunun bu masum halleriyle yüzünde gülümseme belirdi genç adamın.

Öylece dalgın bir halde arabasında oturmuş bunları düşünürken camda gördüğü karaltıyla şaşkına döndü! Ama asıl şaşkınlığı kadının hareketlerini gördüğünde yaşadı! Allah'ım bu gerçek miydi? Bu kadın... bu kadın! O dudaklar fazlasıyla davetkar değil miydi? Ya şu hareketleri! Yusuf hayatında ilk kez gündüz gözü böyle bir şey görüyordu! Ve işin kötüsü vücudu kadının hareketlerine tepki vermeye başlamıştı! Olacak şey değil! Hele o sonunda attığı öpücük! Genç adamın içi geçti adeta!

Boğazını temizledi ve kendi kendine içinden 'Saçmalama Yusuf, sırf densiz bir kadının sokak ortasında yaptıkları için, böyle heyecan duyman doğru mu? Ahlaksız olan böyle hafif bir güzelliğin başına ne dertler açtığını biliyorsun! Ve bunun acısını evinde gözü yaşlı biricik oğlun çekiyor aklını başına topla' genç adamın gözlerinde oluşan bakış oldukça ürkütücüydü. Geçmişte kendine dair duyduğu öfke ve o kadına duyduğu hırsla araçtan indi. Arabasının yanında duran genç kadını bir hışımla azarlamaya başladı.

Yusuf genç kadına buz gibi gözlerle bakıp "Arabamla sevişmeniz bittiyse müsaade edin de geçeyim" diyerek kadını resmen yerin dibine soktu!

Melek karşısındaki bu efsanenin artık tarih öncesinden gelen bir Neandertal olduğuna kanaat getirmişti. Genç kadın sudan zorla çıkarılmış balık misali nefes alma ihtiyacı hissederek ağzını birkaç kez açıp kapattı. Ne diyecekti şimdi bu tarih öncesinden kalma canlıya! 'Pis mendebur!'

Evet karşısındaki Neandertal kılıklı adama bunu dışından söylemeye cesareti yoktu ama bu sessiz kalacağı anlamına gelmezdi. Bir kere peri gururu buna el vermezdi!

Sonunda genç kadın gözlerini kısıp "Aslını isterseniz sayenizde yarım kaldı ama neyse artık. Kısmet başka aşklara" diyerek adamın o gri gözlerini fincan tabağı kadar büyütüp saçlarını savurarak arkasını dönüp gitti!

Ah işte şimdi kendini daha iyi hissediyordu ona laf mı sokmuştu o ayıcık? İçinden 'Laf öyle değil böyle sokulur bebeğim' diyerek kendini gaza getirmişti ama yüzünün de alev alev yandığının farkındaydı. Hayatında ilk kez bu kadar edepsiz olmuştu. Onda da hiç tanımadığı birine karşı. Rezillik, resmen rezillik!

Genç kadın ilerideki dolmuş ve taksi bekleme duraklarına geldi ve durdurduğu taksiye bindi. Amacı eve gitmekti ama son dakika da fikrini değiştirdi ve herkese onun hakkında dedikodu yapan hain Nusret hocasına gitmeye karar verip yaşlı adamın adresini taksiciye verdi.

Genç adam ise hala arabasının yanında durmuş az önce olanları düşünüyordu. Hala söylediklerinin şaşkınlığı içindeydi. Ne demişti o! "Arabamla sevişmeniz bittiyse müsaade edin de geçeyim" kelimesi kelimesine bu cümleleri kurmuştu!

Kahretsin böyle bir söz etmeyecekti ki! Anlaşılan dili de bedeni gibi beyninden bağımsız çalışıyordu. Genç adam karşılığında duyduğu lafla daha bir sinirlenmiş ve saçlarını savurarak giden kadının ardından biraz öfke biraz da hayranlıkla bakmıştı! Nesine bakıyorsa artık! Hay lanet, kalçaları fazla hareket etmiyor muydu? Sinirle söylenerek ofis binasından içeri girdi.

Hala kendi kendine söylenirken odasından çıkan ortağı Tahir'in yüzündeki keyifli sırıtış genç adamı daha bir rahatsız etti. Arkadaşına dişlerini sıkarak "Sabah sabah bu ne neşe Tahir bey, nereden geliyor bu keyif?" diyerek gereksiz bir çıkış yaptı.

Tahir hem ortağı hem de yıllardır arkadaşı olan adama baktı ve gayet lakayt bir tavırla "Keyfim yerinde çünkü az önce burada muhteşem ötesi neşeli ve insanın içini ferahlatan bir peri kızı vardı. Ama ne yazık ki kaçırdınız Yusuf bey. Bu arada senin bu her zamanki sinirini neye borçluyuz bu sabah?" diyerek genç adamın damarına bastı.

Yusuf homurdanır biz sesle "Benim sinirimi de kendini Afrodit sanan bir şeytan bozdu oldu mu!" diye dişlerinin arasından söylendi.

Tahir arkadaşının haline kahkaha atıp "Neyse size her zaman olduğu gibi gayet suratsız bir gün dilerim. Benim bir görüşmem var." arkasını dönüp gitti.

Yusuf ise giden adamın ardından hırsla "Sana da iyi günler neşeli şirin" deyip odasına geçti.

Melek ise bindiği takside hocasıyla ilgili karanlık fanteziler kuruyordu! O huysuz yaşlı adama neler yapardı da neyse artık, üzerinde çok emeği vardı. Okuldan onu en çok koruyup kollayan Nusret hocası olmuştu. Genç kadın eve yaklaştığında aracı durdurmuş ve çantasını alarak karşıdaki markete girmek için yolun karşısına geçmeye başlamıştı. Hocasının evine eli boş gidemezdi ya!

Ancak tam o sırada patlayan silah ile genç kadın elleri ile başını koruyarak yere diz çöktü. Bir yandan da silah sesinin nereden geldiğine bakmak için başını hafifçe kaldırmıştı. Karşısındaki marketin camından gördükleri ile kaşlarını çattı. Marketin içinde yüzünde kar maskesi olan bir adam kasiyere silah doğrultmuştu! Gün ışığında soygun, doğrusu bu hırsız oldukça cesurdu!

Melek hızla arkasını dönerek hemen oradaki ara sokaklardan birine doğru koştu. Zaten seslerden sonra çevredeki esnaftan da bir sürü kişi ya dışarı çıkmış ya da içeri kaçmıştı bu yüzden genç kadının hareketleri dikkat çekmedi. Melek ara sokakta bulduğu ıssız eve girerek çantasının içinden acil durumlarda kullanmak için hazırladığı paketi çıkardı.

İçinden ince kargo pantolonu, siyah kar maskesini, uzun kollu siyah badisini ve siyah bez ayakkabılarını çıkardı! Evet bu Melek'in acil durum kahraman çantasıydı! Genç kadın kamuflajlarını giyinirken aklına gelen bir olay ile tebessüm etti.

Geçen kış birini kurtarmaya çalışırken etrafta olayı izleyen bir adamın "Bu ne biçim süper kahraman be, filmlerdeki gibi niye giyinmiyor? Hem melekten süper kahraman mı olur?" sözlerini söylemişti.

Ve diğerlerinin yaptığı sakarlıkları da söylemesi iyice sinirlerine tuz biber ekmişti. Üzerine bir başkasının da "Ayrıca şuna bak önce kendini düşünüyor halbuki kurtardığı kişiyi düşünmesi lazım!" gibi sözlerle iyice zıvanadan çıktı.

Sonrasında da söylediği sözlerle Melek'i tutabilene aşk olsundu!

GÜMÜŞ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin