PERİYİM BEN PERİ! (DÜZENLENDİ)

14 5 0
                                    

PERİYİM BEN PERİ!

Melek etrafındaki insanların sözleri ile kendini tamamen kaybedip açtı ağzını yumdu gözünü! Madem o kendini düşünen bencildi öyle olsundu! Ama bir yanlışı da düzeltmesi gerekiyordu o bir melek değil periydi!

O hırsla da "Periyim ben peri! Ölümsüz değil! Tabi ki kendimi düşüneceğim, ayrıca düşer yaralanırım canım acır. Hem insanları her kurtaran öyle cafcaflı taytlar, seksi miniler mi giymek zorunda? Siz İstanbul soğuğunu biliyor musunuz? Boğazdan karaya doğru gelen rüzgâr var ya, iliğinize kemiğinize işliyor! Hem insanları kurtarınca da kimse teşekkür etmiyor! Zaten insanların çoğunluğu da nankör, ne olmuş yanlışlıkla çöp konteynerine düşürmüşsem! Hele ki o basın mensupları! Ne demek adımı Gümüş Kanatlardan Sakar Periye değiştirmek! Nankörler! Zaten bende sizin için değil, kendi vicdanımın rahat olması için o insanları kurtarıyorum. Hem belki bir kişi benim onu kurtarmam sayesin de sevdiğine kavuşur, bir anne evladına, bir baba mutlu yuvasına..." sonlara doğru söyledikleri onun gerçek düşünceleriydi.

Giyinmeyi bitiren Melek kafasını iki yana sallayarak düşüncelerden arındı. O konuşmasının kayda alınıp günlerce televizyonlarda gösterileceği kimin aklına gelirdi ki! İçinden 'Aman boş ver Melek ne yaparsan yap seni yine beğenmezler' düşüncesi ile harabenin arka kısmından havalandı ve caddeye geldi.

İçerideki hırsızlar hala orada duruyordu ve polis hala olay yerine gelmediği için kimse müdahale etmemişti. Adam arkasına bakan cama ateş ettiği için oradaki cam tuzla buz olmuştu ve Melek çok rahat içeri girebilirdi. Genç kadın ikinci kez düşünmeden hızla kanatlarını çırptı ve içeri girdi.

Tabi kendini bir an durduramayınca da hırsıza çarparak adamı kasanın yanındaki rafların içine resmen gömmüştü! Kafasına düşen gofret kutusunun acısıyla ayaklandı bir yandan da ona şaşkınca bakan kasiyere masum bir ifade ile el salladı.

Etrafta duran insanlar bunu görünce hem alkışlar ve tezahüratlarla tebrik ettiler hem de kıs kıs gülmüşlerdi! Her zaman ki Sakar Periydi işte! Melek raftaki eşyaların arasında duran adama baktı ve artık zararsız olduğunu görünce oradan ayrılma kararı aldı. Nasılsa polis sirenlerinin sesi de geliyordu. Geldiği gibi hızla uçarak gözden kayboldu.

Yine aynı harabeye gelerek normal kıyafetlerini giymiş ve başka bir yoldan giderek ana caddeye ulaştı. Saatin geç olduğu düşüncesi ile de yoldan çevirdiği taksiye binerek evinin adresini verdi. Güneş batmaya dönmüştü. Bu saatten sonra hocasını rahatsız etmese daha iyiydi.

Akşam trafiğine yakalanmadan evine ulaşmayı başardı. Kapıdan içeri kendini atmasıyla üzerindeki ceketten kurtulması bir oldu. Banyoya girip duş alması lazımdı. Özellikle soğuk bir duş!

Hem az önceki aksiyon hem de o adamın yüzündendi. Hala düşündükçe yüzü ateş gibi yanıyordu. Asla masum bir kız rolü oynamadı ama bu kadar da cüretkâr olmamıştı.

Banyoya girdiğinde Melek aynadan çıplak tenine baktı. Pembemsi beyaz teni adeta ışıldıyordu. Ve o sırada gözlerini kapattı ve konsantre oldu. Omuz küreklerinin oradan çıkan şeffaf ışıltılı kanatların görüntüsüyle gözlerini açtı. İşte asıl görüntüsü buydu. Şeffaf gümüş tonlarındaki peri kanatları, göz kenarlarında kanatları ile aynı renk ve desendeki dövmesi ve açık kestane rengi gözlerinin gümüş renkli dış halkası, Gümüş Kanatlı Peri Melek Aydan karşınızda!

Melek bu görüntüsünü ne kadar severse sevsin ve ona göre bu hali ne kadar muhteşem olsa da dünya için kabul edilemezdi. Bu yüzden bazen evinde perdeler çekili halde peri kimliği ile gezerdi. Kendine yabancı olmaması için peri tarafını kabullenmesi gerekiyordu. Aslında Melek tam olarak buydu! Bir peri.

Melek bir haftaya bilerek sarkıttığı evrak toparlama işini rahat rahat bitirdi ve o hain Nusret hocasıyla da perşembe günü nihayet görüştü! Ne demekti efendim onun hakkında sağa sola bilgi vermek oda istiyordu o bilgilerden!

Melek akşamüzeri yaşlı adamın kapısına dayandı. Önce mükellef bir akşam yemeği hazırlamış ve ardından kahveler eşliğinde istediği bilgileri adamcağızdan biraz tatlı dil ve daha çok çaçaronluğunu kullanarak almayı başardı. Yaşlı adam yemek boyunca ufak tefek bilgiler verdi. Ama asıl sohbet kahve eşliğinde yaptıkları oldu.

Tahir ve Yusuf aynı dönemden mezun arkadaşlardı ve Nusret hocanın değerli öğrencileriydi! Bu tabirle hemen içten içe köpürmüştü. Asıl oydu değerli olan be! Ona verilmeliydi tüm övgüler! Öhö neyse, sonra bunlar hoca ile irtibatı hiç kesmediler ve her zaman vefakâr bir talebe oldular. Böylece de Nusret hocasının takdirini kazandılar!

Sanki kendisi kötüydü! Peri gibi, ki gibisi fazla kız periydi yahu! O yaşlının her hafta gelir evini siler süpürür yemeğini yapardı. Ayrıca evine asla eli boş gelmezdi, her gelişinde evde yaptığı pastaları börekleri götürürdü! Konserveler, reçeller, mantılar! Hih kesin her şeyi o ikisi yiyip bitirmişti! Hatta geçen de getirdiği içli köfteler yaşlı adama birkaç hafta yeterdi ama bugün baktığında dolap boştu! Boğazlarında kalsın!

Tabi bu düşüncelerini karşısında oturan hocasına belli edemediği için dudaklarında sinsi bir tebessüm vardı. Ama gözlerine dikkatle bakan biri göz kenarlarının arada seğirdiğini hemen fark ederdi!

Nusret hocası bu cin fikirli zeki kadının bugün buraya gelme sebebini anlamasa aptal olurdu. Tek derdi o iki genç adam hakkında bilgi edinmekti.

Yaşlı adam karşısında oturan genç kadına tebessüm ederek "Bak kızım benim için Tahir ve Yusuf'u sana anlatmakta beis yok ama onlara da dediğim gibi hem sen hem onlar benim değer verdiğim nadir öğrencilerdensiniz. Birbirinizi düşman ya da rakip değil dost ve destekçi görmenizi isterim. Zaten zamanla tanıdıkça her biriniz bana ayrı ayrı teşekkür edeceksiniz bundan eminim" diyerek keyifle arkasına yaslandı.

Melek hocasının sözleri ile biraz utandı. Düşünceleri bu kadar mı belli oluyordu! Bakışlarını başka tarafa çevirerek "Benim art niyetim yoktu hocam sadece azıcık kıskandım!" sözleri ile kalbindeki küçük sırrını açığa çıkardı.

Bu sözlerden sonra Nusret hoca "O zaman iyice dinle hem Yusuf hem de Tahir işinin ehli, ahlaklı, çevrelerinde saygın kimselerdir. Daha önce çalıştığın o mesleğin yüz karaları gibi insanlar onların kapısından bile geçemez! Bana kalsa seni en başta oraya yerleştirirdim ama hem biraz pişmeni istedim hem de o zamanlar ortam bunun için elverişli değildi. O ikisine hem mesleki olarak hem de insan olarak güvenebilirsin." Diyerek yaşlı adam Melek'e eski öğrencilerini anlatmaya başladı.

Nusret hocası ilk önce aklı başında ve sakin bir yapısı olduğunu iddia ettiği Tahir Sağlam'ı anlatmaya başladı. Genç kadına dönerek "Bak kızım sana Tahir'in öğrenciliği şöyledir böyledir diyecek değilim zaten başarılı bir öğrenciydi ki bu noktaya geldi. Şimdi seni ilgilendiren bugün var olan Tahir. Ve o adamda iyi bir aile babasıdır. Karısı Sema oğlu Tamer ve kızı Sinem'den oluşan çekirdek ailesi ile mutlu bir hayatı var. Eşi Sema oldukça neşeli ve tabiri caizse çılgın bir kadın. Kızı da annesinin yolundan gidiyor. Görsen nasıl haylaz ve sevimli bir cimcime. Baba oğul ise birbirine oldukça benziyor. Biraz ciddi ve aklı başında insanlar. Hele Tamer büyümüşte küçülmüş! Bazen bir laflar ediyor öylece kalıyorsun!" diyerek genç kadına çok sevgili öğrencisi Tahir Sağlam hakkında her şeyi ifşa etti.

GÜMÜŞ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin