HASTANE KORİDORLARI
Ama arkadaşının yaptığı açıklama hiç hoşuna gitmemişti. İnsan neden birtakım şeyler gizlesin ki? Anlaşılan onları kötü haberler bekliyordu. İçini çekerek cipi çalıştırıp yola çıktı. İnşallah Nebahat hanıma tecavüz falan etmemişlerdir diye düşündü. Hele ki kadının çocuğunun gözü önünde! Bir kadın için bu asla kabul edilemez bir durum iken bir anne için bu dayanılmaz bir şeydi. Gidene kadar kafasında binlerce komplo teorisi kurmuştu. Nihayet ulaştığı hastanenin otoparkına aracını park edip koşturarak içeri girdi.
Yusuf hastanenin bekleme salonuna ulaştığında Tahir'in camın karşısında duran ikili koltukta arkası kapıya dönük bir şekilde oturduğunu görmüştü. Genç adam arkadaşının yanına oturdu ve tıpkı Tahir gibi oda görmeyen gözlerle karşıya bakarak "Kadınların ve bebeğin durumu nasıl? Doktorlar bir şey dedi mi?" diye sordu. Tahir'in gelince konuşuruz sözü hala kulaklarında yankılanıyordu!
Tahir bu akşamın bitmesini dört gözle bekliyordu. Derin bir iç çekerek "Bence bunları benden değil bu akşam onlarla ilgilenen doktordan duysan daha iyi olacak istersen oraya gidelim" diyerek genç adamı görevli uzman doktorun yanına götürdü.
Yusuf doktorun odasından içeri girince masada oturan adama bakarak "Ben bu akşam gelen üç hastanın durumunu öğrenmek için gelmiştim." Dedi. Doktor karşısındaki adama baktı ve yanındaki adamı görünce de kimden söz ettiğini anladı.
Niyeti üstünkörü bir bilgi vermekti. Zira kadınlar aşırı derecede şiddete maruz kalmıştı ve bebekte sakinleştiricilerle oldukça kötü bir noktaya getirilmişti. Üstelik kimliğini bilmediği bu adamlarda doktora pek güven vermiyordu. Ama onlardan başka da getirilen üç hastayla ilgilenen yoktu. Ayrıca hastane girişleri bu esmer adam tarafından yapılmıştı.
Bu sebeple doktor normal bir prosedürü uygulayarak "Öncelikle Nebahat hanımda oldukça fazla çürük ve kas ezilmeleri var. Ayrıca hem kol kırığı hem kafatası çatlağı hem de iki kaburgada kırık mevcut. Kendisi bir süre yoğun bakımda tedavi görecek. Tek iyi haber ise tecavüz bulgusunun olmaması." Doktor sözlerini daha bitirmeden iki adamda rahat bir nefes verdi.
Ardından doktorun onlara kaşlarını çatarak bakması üzerine de Tahir boğazını temizledi ve "Yanlış anlamayın doktor bey, kadın kocası ve başka bir adam tarafından kaçırıldı. Üstelik bildiğiniz gibi bebeği de yanındaydı. Eğer başına öyle bir şey geldiyse kendisine zarar verir diye korkuyorduk. Keza yaşadığı daha hafif şeyler değil ama birde üzerine bunun olduğunu düşününce insan daha da kötü olur" diyerek düşüncelerini dile getirdi.
Bu kadıncağızın yaşadığı şiddete maruz kalmadan dahi, tecavüz vakaları sonucu canına kıyan ya da intihara teşebbüs eden pek çok kişinin ailesine avukatlık yapmışlardı. Nebahat hanım komalık olana kadar dayak yemiş ve çocuğunun acı çektiğini görmüştü. Birde bunu yaşasa neler olacağını düşünmek bile istemedi.
Doktor karşısındaki avukatın ne demek istediğini anlayarak boğazını temizleyerek "Sizlerin korkusunu da anlıyorum. Ama bu yaşadıkları da hiç kolay travmalar değil hak verirsiniz ki! İsterseniz devam edelim. Melek hanım da kalmıştık. Aslında Melek hanımın durumu biraz daha iyi kendisinin sağ kol kırığı ve çatlağı var. Ayrıca birde çenesi çıkmış. Yüzünde ise aldığı darbelerden dolayı cildinde çürük ve şişlik, dudak ve kaş bölgesinde de yarıklar mevcut. Birde boğazı sıkıldığı için bir süre yutkunmada ve konuşmada zorluk çekecek. Tabi bir süre görme ve baş dönmesi sorunu da yaşayabilir. Tabi bu anlattıklarıma ne kadar iyi diyebilirseniz" Doktor adamların tepkisine bakmıştı. Anlaşılan bunları duymayı zaten bekliyorlardı.
İçinden de 'Bunlar beklenti dahilinde de bebekle ilgili söylenenleri ben bile beklemiyordum' diye geçirdi.
Sonra ise söyleyeceği sözlerin ağırlığı ile derin bir iç çekerek sıkıntıyla konuşmaya başladı.
Her kelime balyoz etkisindeydi. "Ama benim için en kötü durumda olan ne yazık ki Umut bebek, çok fazla sakinleştiriciye maruz kalmış ayrıca küçücük bedeni de aç ve susuz bırakılmış. Bebeğin bakımı ile ilgilenen doktorların hepsi yaşasa bile çok çok iyi bir tedavi ve rehabilitasyon süreci gerekecek diyor. Anladığım kadarıyla çocuğun bağımlı olmasından korkuyorlar." Diyerek tamamladığı sözler her ikisine de kurşun kadar ağır gelmişti.
Yusuf doktorun sözlerini duydukça dişlerini sıktı. Umut bebeğe içinden çabucak iyileşmesi ve aralarına katılması için dualar etti. İnşallah adı gibi hem annesine hem de onlara şu hayatta güzel şeyler de oluyor diyecek bir umut olmaya devam ederdi. Kadınların durumu tahminin de ötesinde ağırdı.
Doktorun odasından çıktı. Koridorları hiç konuşmadan sessizce geçen ikili bekleme odasına geçti. İçeride birkaç hasta yakını daha vardı ve kimselerden çıt çıkmıyordu. Köşede buldukları bir yere oturdular. Sanki iki adamda duyduklarını sindirmeye çalışır gibi sessiz ve düşünceliydi. Bir anda sakin bekleme salonunu gürültüye boğan çılgın bir Ankara havası çalana kadar!
Yusuf yanında oturan ve telefonundan deli gibi Ankara havası çalan Tahir'e ters ters bakarak dişlerinin arasından "Aç şu telefonunu da bizi rezil etme! Şu hale bak ağlayanların endişe ile bekleyenlerin ortasında telefonunda Ankara havası olan bir zil sesi! Bir de saygın bir avukat olacaksın!" diyerek arkadaşını yarı şaka yarı ciddi fırçaladı. Kesin bunlar hep o Sema cadısının başının altından çıkıyordu.
Tahir telefonunu hızla cebinden çıkarıp açtı. "Ah Sema ah Sema, nerden buluyorsun böyle şeyleri! Sayende bütün hastaneye rezil olduk! Sana demiyor muyum şu telefonumla böyle şeyler yapma diye!" sözleri ile karısının konuşmasına bile müsaade etmedi.
Akşam bir kere aramıştı ama o zaman telefonun çalmasına bile müsaade etmeden açtığı için genç adam zil sesini fark etmemişti.
Sema kocasının dişlerinin arasından söylediği sözleri duyunca ne kadar kızdığını anlamıştı ama ondan ziyade aklına takılan başka bir şeydi. Kocası hastane demişti. Ve saat nerdeyse sabahın 4 üne geliyordu! Allah'ım ya kocasına ya da Yusuf'a bir şey olduysa?
Sema hemen araya girdi "Ne oldu neden hastanedesiniz? Sen mi yaralandın yoksa Yusuf mu? Allah'ım Seval teyze duymasın kadıncağız yorgunluktan salonda uyuyakaldı. Tahir hangi hastanedesiniz hemen geliyorum!" sözleri ile telaşla evden çıkmaya çalıştı.
Tam bu sırada telefondan gelen kocasının sesi ile duraksadı "Sakin ol deli kadın, bize bir şey olmadı. Kaçırılan kadınları hastaneye getirdik. Sabah ancak eve gelebiliriz. Ortalığı velveleye verme. Yarın sabaha bize bir kadın için gerekli olacak şekilde iki takım kıyafet hazırla. Pijama gecelik çamaşır falan ne bileyim işte. Belli ki hastanede bir süre kalabilirler. Neyse sabah gelince ayrıntılı konuşuruz" diyerek telefonu kapattı.
Sema kocasından duydukları ile tuttuğu nefesini bıraktı. Kocası ve Yusuf adına içi rahatlamıştı ama o iki kadın için de üzülmüştü.
Genç kadın kocasının sözlerini aklına not ederken içinden de kıs kıs güldü. Tamam hastanede olmaları gerçekten çok kötüydü. Ama bu olayların olacağını oda bilmiyordu ki! Telefonun tam o esnada Ankara havası çalması hakikatten kötü olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜMÜŞ KANATLAR
FantasíaMelek dışarıdan bakıldığında işten eve evden işe o mahkeme senin, bu dava benim, günü gelişine yaşayan bir avukattır. İş arkadaşlarının gözündeki Melek ise; Fettan, erkekleri baştan çıkartan, kavgacı gürültücü bir kadın. Ama birde tüm ülkede bilinen...