ACILAR, İŞKENCELER...

2 0 0
                                    

ACILAR, İŞKENCELER...

Ama yine de aklına geldikçe gülmesine engel olamıyordu. Öylesine ciddi bir ortamda böyle bir müzik şaka gibiydi! Sema kocasının tüm bunları yarın ofiste yaşayacak diye ummuştu. Gerçekten de bu olayların olması kötüydü ama oda bunların olacağını tahmin edemezdi.

Sadece her zaman ki gibi şaka yapmak istemişti. İçinden de iyi ki 'Ciguli'nin, çalgıcı karısı Binnaz' şarkısını telefon sesi yapmamışım diye geçirdi. Yoksa kocası hastanede olduğuna bakmaz avazı çıktığı kadar bağırırdı! Tabi sonrasın da boşamazsa! Bu düşünce ile sessiz bir kahkaha attı.

Sonra içine bir hüzün çöktü Tahir birkaç gün hastanede kalabilirler demişti. Demek ki kadınların durumu gerçekten çok kötüydü! Off insanlar kendi türlerine karşı bile neden bu kadar kötü oluyordu ki! Sanki kendisinin ırkı çok iyiymiş gibi konuşması da ayrı bir tezattı! Dışarıda olma sebebi kendi ırkından perilerin yaptığı hataları düzeltmek değil miydi?

Genç kadın içini çekerek mutfaktaki balkon kapısını kapatıp içeri girdi. Salondaki üçlü koltukta derin bir uykuya dalmış olan Seval teyzeye baktı. Ardından da üst kattaki odasında uyuyan Poyraz'a bakmak için merdivenlerden yukarı çıktı. Küçük çocuğun odasına her girdiğinde genç kadının ruhu daralıyordu.

Odanın içerisi tamamen koyu mavi ve gri renklerinden oluşuyordu. Sanki bir yetişkinin odası gibi! Oysa burası sadece dört buçuk yaşındaki bir çocuğun odasıydı. Bu odada bulutlar, araba resimleri, uçak maketleri olması gerekmez miydi?

Oğlu Tamer'in odası tamda bu anlattığı şekildeydi. Hatta eğer oyuncaklarını toplamadıysa odasında yürümesi imkansızdı. Halbuki bu odada her şey muntazaman düzenli ve derli topluydu. Hem de günün her saatinde!

O Suzan denen kadın sadece kocasına değil küçücük oğluna da çok büyük zararlar vermişti! İşte onun gibiler yüzünden burada kalmamış mıydı? Kötü peri, sözde ışık perisiydi ama ne yazık ki herkesin hayatını karartmıştı. Neyse ki Yusuf karısı olacak o kadının bir peri olduğunu bilmiyordu.

Eğer bunu bilse perilere karşı olan tavrı düzeltilemez bir hale gelirdi. Zaten Sakar Peri diye bilinen o gümüş kanatlı periye karşı oldukça katı bir tavrı vardı. Üstelik Yusuf perilere ya da diğer ırklardaki canlılara inanmıyordu. Oysa dünyada neredeyse her ırktan canlılar vardı. Tabi ki hiçbirinin anavatanı dünya değildi ama dünya onların için bir geçiş köprüsüydü.

Genç kadın yatakta yatan çocuğun saçlarını okşayıp içtenlikle gülümsedi. Kim bilir belki ileride kendi çocukları gibi Poyraz da bir peri olabilirdi. Tabi ki bunlar için daha çok erkendi. Gelecekte ne olacağını elbette kimse bilmiyordu. Şimdilik bu minik peri adayını da gözden kaçırmayacaktı.

Sema usulca Poyraz'ın üzerini örtüp odadan çıktı. Ardından da alt katta ki salonda uyuyan Seval teyzenin battaniyesini düzeltip evden çıktı. Evine girdiğinde çocuklarının odasına baktı. Bebekleri mışıl mışıl uyuyordu. Yüzünde sevimli bir gülümsemeyle her ikisinin de saçlarını okşayıp sessizce kapılarını kapattı. Ardından da odasına giderek kocasının dediğini yapmaya başladı.

Her iki kadın içinde pijama ve eşofman takımları hazırlayıp, temiz ve kullanılacak iç çamaşırları ile günlük ihtiyaç için diş macunu, sabun gibi eşyaları iki ayrı küçük el valizlerinin içine koydu. Sonra da alt kata indirip portmantonun yanına yerleştirdi. Artık uykusu iyice gelen genç kadın daha fazla dayanamayarak odasına geçip yatağına giderek temkinli bir uykuya daldı.

Sabahın erken saatlerinde hastalarını tekrar kontrol eden iki adam da doktorların sabah vizitesini bekleme kararı aldılar. Bütün gece gözlerini bile kırpmamış ve yorgunluktan da bitap düşmüşlerdi. Ancak son bilgileri almadan hastaneden ayrılmayı da düşünmüyorlardı. Nebahat hanım zaten yoğun bakımdaydı ve büyük ihtimalle birkaç gün uyutulacaktı.

Ama Melek normal odadaydı ve ne zaman uyanacağı belli değildi. Eğer uyandığında tanıdık birini yanında görmezse kendini kötü hissedebilirdi. Melek'in kapısında beklerken nihayet bir doktor içeri girdi ve genç kadının sağlık durumunu kontrol etti.

Doktorun odadan çıkması ile Tahir ile Yusuf doktorun yanına geldi "İçerideki hastamızın durumu nasıl doktor bey? Ne zaman kendine gelir?" diyerek sorularını hız kesmeden ve biri bırakıp diğeri başlar şekilde sormaya başladılar.

İki adamında sorusunu duyan doktor sadece yüzlerine bakmış ve "Dün akşam gelenlerin üçü de yakınınız mı?" diye sordu. Sonuçta kendilerini tanıtmadan bu şiddet görmüş genç kadınları sormaları oldukça garipti!

Tahir yaptıkları hatayı anlayarak cüzdanından kartvizitini çıkartarak doktora verdi. Sonuçta dün akşam ki doktor değildi ve temkinli bir şekilde soru sorması gayet mantıklıydı.

Ardından da doktorun sorusunda bir yanlış anlaşılma gibi bir durum da olabileceğini anlayarak "Aslında içerideki Melek hanım hukuk ofisimizin bir çalışanı öte yandan yoğun bakımdakiler Nebahat hanım ve oğlu da Melek hanımın müvekkili oluyor. Nöbetçi doktora her şeyi anlatmıştık. Zaten hepsinin durumundan az çok neler olduğunu anlamışsınızdır. Olay adli vaka, ama biz özelde tedavi görsünler istiyoruz. Bu yüzden Hastalarımızı da sabaha karşı hastanenize sevk ettirdik. Çünkü olay hem medyaya yansımasın hem de hastalarımız sonrasında rehabilitasyon sürecinde daha rahat olsunlar istiyoruz." Diyerek dün akşamın yaşanan olaylarını tüm gerçeği ile bir kez daha anlattı.

Tabi hastalarının arkasında olduklarını hiçbir tedaviden kaçınmamalarını söyleyip beklentilerini de açık yüreklilikle söylemekten çekinmedi. Sonuçta burayı tercih etmelerinin sebebi her iki kadının ve çocuğun hem ruh sağlığını hem de fiziksel sağlıklarını tam olarak kazandıklarından emin olmak istemeleriydi.

Doktor durumu az çok tahmin etmişti ancak bu kadarını oda beklemiyordu. Karşısındaki iki adama bakmış ve "Çocuğun durumu kritik, anne ise yoğun bakımda bunları zaten biliyorsunuz. Onlar için şu gün uyanır demem için erken hem de çok erken. Ancak içerideki Melek hanım için bir zaman vermem gerekirse bu akşama ya da gece yarısına doğru uyanır. 2-3 gün sonrada kendisini taburcu ederiz. Rehabilitasyon sürecine de ihtiyacı olup olmadığına bu ara dönemde de bakmış oluruz. Ancak evde de kendisine iyi bir bakım lazım. Hasta ile ilgilenecek yakın bir akrabası ya da ailesinden tanıdığınız biri var mı?" diye sorması ile iki adamda göz göze geldi.

Tahir bir süre düşündükten sonra "Bildiğimiz kadarı ile bir ailesi yok ve yalnız yaşıyor. Ama bir şekilde bakımını hallederiz. Merak etmeyin." Sözleri ile Yusuf'a baktı. Artık olmadı genç kadın mecburen birinden birinin evinde kalacaktı.

Doktorun yanlarından ayrılmasından sonra iki adam önce Melek'in odasına gitti. Yatağının yan tarafındaki komodinin üzerine elindeki A4 kâğıdına büyük harflerle "Merak etme hepiniz iyisiniz ve aynı hastanedesiniz. Birazdan geleceğiz. Tahir Sağlam" diyerek notu yazarak bitirdi ve arkasına sürahiyi koyarak okunacak şekilde genç kadından tarafa çevirdi.

Oysa Melek o esnada kâbusları ile boğuşuyordu. Ama kimse bunu fark etmemişti!

Rüyasında 12 yaşına geri dönmüştü ve kaldığı yurdun üçüncü katındaki o soğuk odaya hapsedilmişti. Dışarıdan çığlıklar duyuluyor ve "YANGIN, Yangın var!" diye bağıran çocukların ve yetişkinlerin sesleri ona kadar ulaşıyordu.... 

GÜMÜŞ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin