BİR İBLİS, HAYIR O BİR PERİ (DÜZENLENDİ)

11 5 0
                                    


BİR İBLİS, HAYIR O BİR PERİ

Uçarken de üzerinden geçen şeye gözleri şokla açılarak baktı! Gümüş rengi kanatlar ve simsiyah görünümlü bir şeytan! İblisti bu iblis! 

Sarhoş adam yerde bağırmaya başladı "Şeytan bu! İblis! Simsiyah bir iblis! Canavar" korkuyla hem düşe kalka kaçıyor hem de bas bas bağırıyordu.

Melek adamın bağırmalarını duyunca öfkeyle arkasına dönüp "İbliste şeytanda sensin! Başka ne demişti bu aşağılık sapık, hah canavar! Adama bak bee, kendisi sapığın önde gideni benim gibi bir peri kızına neler diyor!" Genç kadın o kadar öfkelenmişti ki kendisine şaşkın gözlerle bakan önündeki genç kızı görmüyordu bile!

Adamın kendisini öldüreceğinden nerdeyse eminken bir anda çığlıklarla gözlerini açan genç kız karşısında Sakar Periyi bulunca hem şaşırdı hem de sevindi. Artık bu sapıktan kurtulmuştu. Karşısında siyahlar içinde duran kadına yaklaştı ve gözlerinde minnettar ve ışıltılı bir ifadeyle "Ben çok teşekkür ederim. Sen olmasaydın başıma kim bilir neler gelirdi." Konuştu ve korkularını dile getirdi.

Ama aldığı tepki beklentilerinin tam tersi oldu. "Manyak mısın kızım sen gece vakti böyle karanlık ve ıssız yerlere giriyorsun! Bu sefer ucuz kurtuldun bir daha ki sefere bu kadar şanslı olmazsın. Valla benden demesi her zaman böyle hatalar yaparsan kesiverirler boğazını kurtaran da olmaz!" Melek sözleri ile zavallı kızı katır tepmişe çevirmişti.

filmlerde kahramanlar kurtardıkları masum insanlara böyle sözler söylemiyordu! Ona sarılıp teselli etmesi, 'Korkma, geçti ben yanındayım' demesi gerekmiyor muydu?

Üzgün bir şekilde dolu dolu gözlerle karşısında duran kurtarıcısına bakarak titreyen bir sesle "Ben... üzgünüm size sorun çıkarmak istememiştim. Sadece burası eve giden kestirme yoldu. Hem çok geç bir saatte değildi. O adamın burada olduğunu düşünemedim" son sözlerine doğru genç kızın gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı.

Melek derin bir iç çekti. Of of yine bir çuval inciri berbat etmişti. Ama ne yapsındı? Ya bu şapşal kız yine aynı hatayı yaparsa kim kurtaracaktı onu? Hadi bu sefer buraya yakındı ama her zaman aynı şey olmazdı ki! İnsanlar artık birbirini görmezden geliyordu. Ölsen sana bir yudum su verecek insan bulamazdın!

Kıza gözlerini devirdi ve "Söylediklerimin canını yaktığını biliyorum ama ya ileride yine dikkatsiz olursan? Şimdi iyi olduğun gibi gelecekte de iyi olmak istiyorsan daha dikkatli olmalısın. Hadi sana evine kadar eşlik edeyim." Diyerek genç kızı evine kadar havadan takip etti. Sonrada yine sessizce dolambaçlı yollardan evine geri döndü.

Penceren eve giren Melek yorgun bir halde üzerini çıkarıp duşa girdi. Ardından da yarın sabah giyeceği kıyafetleri hazırladı. Uykuya dalarken içinden 'Allah'ım bu sefer her şey yolunda gitsin, kimseyle ters düşmeyeyim' diye dua etmeyi de unutmadı. Tek sorun bunun için biraz geç kalmış olmasıydı.

Sabah değerli tospiğine binip yola çıktı. Nasılda seviyordu bu güzeller güzelini. Civciv sarısı rengi, kırmızı döşemelerine kadar her şeyi kendisi seçmişti. İstanbul trafiği için lüks bir araca sahipti ama olsun. Tospiği için her şeye değerdi. Aracıyla konuşa konuşa geldiği yeni işinin kapalı otoparkına girip bulduğu boş yere aracını park etti. Keşke önündeki 'Özel Alan Y.İ' yazısını da görmüş olsaydı.

Genç kadın keyifle asansöre binip 12. Kattaki ofise çıktı. İçeri girdiğinde danışmadaki memur onu gördü ve "Hoş geldiniz, Melek hanım size odanıza kadar eşlik edeyim." diyerek daha önce kendisine gösterilen odasına kadar eşlik etti.

Melek bu ayrıcalıklı muameleden hoşnut bir halde odasına giderken "Teşekkür ederim, sizin isim neydi acaba?" sözleri ile sürekli danışman bey demekten kurtulmuş olurdu. "Kemal efendim. Aynı zamanda hukuk bürosunun güvenliğiyim. Eğer sizi rahatsız eden biri olursa beni çağırmanız yeterli." Genç adam gülümseyerek kapıyı açtı ve Melek'i içeri davet etti.

Odası çok büyük değildi ama küçücük bir yerde sayılmazdı. İçeride kendi masasının dışında iki tekli ve bir tane de ikili misafir koltuğu takımı ve ortada küçük bir sehpa ve yan duvarda da dosya dolabı olan şık bir odaydı. Genç kadın keyifli bir yüz ifadesi ile odasını inceledi. Şu ana kadar çalıştığı en şık ofislerden biriydi. İçerisi aydınlık ve gayet rahat görünüyordu. Eşyalar odayı boğmamıştı.


Genç adam kartvizitlere şaşkınca bakarak "Danışman masasının yan tarafında özel ahşap bir kartvizitlik var. Bittikçe her fırsatta kendiniz koyabiliyorsunuz. Biz kartvizitlere pek karışmıyoruz." Diyerek genç kadını da şaşırttı. Demek ki onlarda bu tarz olaylardan mustaripti.

Melek genç adama bakarak "O halde bana göster de bende hem yerini öğrenmiş olurum" sözleri ile Kemal'i takip etmeye başladı.

Hukuk bürosu girişteki danışma masasından sonra iki koridora ayrılıyordu. Sağdaki koridorda Yusuf bey ve Tahir beyin ofisleri ile küçük bir mutfak, lavabolar, arşiv odası ve toplantı odası vardı solda ise Melek'in odası dahil 6 avukat odası vardı. Aslında oldukça ferah ve lükstü.

Danışma masasının yan kısmındaki ahşaptan yapılmış özel kartvizitliği görünce şaşırdı. Ne görüşmeye geldiğinde ne de sabah içeri girerken bu kartvizitliği fark etmemişti. Boş kısımlardan birisine kendi kartvizitini koydu. Genç adama teşekkür ederek odasına giden koridora dönmüştü ki, ardından homur homur birinin konuştuğunu duydu. Anlaşılan birisi adamın yerine park etmişti. İyi de bunda büyütülecek ne vardı ki? Otoparkta bir sürü boş yer vardı ve herkes her yere park edebilirdi.

Melek adamın tavrını itici bulup küçümseyen bir tavırla omuz silkip bir 'HIH' çekerek odasına girecekti ki arkadan gelen sesle adamın "Birde o sarı çirkin arabasını park etmiş! Koskoca levhayı görmüyor mu bu insanlar?" demesi üzerine yerinde kaldı.

Odasının olduğu koridora söylenerek giren genç adam kendisine kısılmış gözlerle bakan kadını görünce bir an irkildi. Ama kadını tanıyınca kaşlarını çatarak sinirli bir ifade ile genç kadına baktı.

Ardından da boğazını temizleyerek "Burada ne işiniz olduğunu öğrenebilir miyim? Ofisimizde zevkinize hitap edecek aşıklar bulacağınızı hiç sanmıyorum!" sözleri ile hem geçen gün sokakta yaşanan olayı hatırlatmış hem de aklınca genç kadını Kemal'in yanında küçük düşürmeye çalışmıştı.

Ama bir yandan da Kemal'e içten içe kızarak neden bu kadını içeri aldığını da merak etti. Nihayetinde daha ofisler boştu ve ilk gelen kendisiydi! Ayrıca bekleme salonunda durması gereken kadın neden ofislere giden koridordaydı ki?

Melek bu sözleri duyunca kaşlarını çattı bu çakma taş devrinden adam ona laf mı sokuyordu yani? Hahh parçalardı bu adamı var yaa! 

GÜMÜŞ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin