MÜVEKKİLİM KAYIP KOMSERİM! (DÜZENLENDİ)

13 4 0
                                    

MÜVEKKİLİM KAYIP KOMSERİM!

İçeriden gelen "Geldim, geldim çatlama." Sesleri ile kapıya çıkan orta yaşlı kadın kaşlarını çatarak Melek'e bakıyordu.

Daha sonra tanımış olacak ki "Avukat hanım hayırdır siz niye buradasınız ki?" diyerek soru sormayı ihmal etmemiş bir yandan da genç kadına "Buyurun, buyurun içeri geçin" sözleri ile evinin içini göstererek yol verdi.

Melek karşısındaki bu enteresan kadına gülümser bir ifade ile bakarak "Yok Sıdıka hanım gelmeyeyim. Hem dışarıda başka bir avukat arkadaşım da bekliyor. Ben size Nebahat hanımı soracaktım kaç gündür ulaşamıyorum kendisine. Ya telefonları kapalı ya da çalıyor ancak açan yok!" diyerek genç kadın gelme sebebini söyledi.

Sıdıka hanım Melek'in sözlerini duyunca kaşlarını çattı. Karşısındaki kadına bakarak "Sorma avukat hanım iki gün önce beyaz bir araba geldi ikindi vakti. İçeriden çıkan adam Nebahat'la oğlunu arabaya bindirip götürdü. Ama sana bir şey söyleyeyim mi avukat hanım, benim gözüm o adamı hiç tutmadı. Nebahat'ı bir görseydin korku dolu gözlerle bakıyordu etrafa. Ben kapıya çıkana kadarda o araba bastı gitti." karşısındaki tez canlı kadın bir yandan anlatıyor bir yandan da el kol hareketleri ile hayıflanıyordu.

Melek, Sıdıka hanımı dinlerken az çok durumu anlamıştı. Kadına teşekkür ederek hemen Yusuf'un yanına geldi ve durumu ona da anlattı. Anlaşılan kadın tehdit veya şantaj yoluyla evden götürülmüştü! Ama nereye?

Yusuf karşısındaki genç kadına bakarak "Polisi arayalım eğer dediğin gibi ise kadının başı ciddi belada demektir." Diyerek telefonunu çıkarttı ve polisi aradı.

Bir süre sonra gelen polislerle eve girdiler. Polisler içeriden delilleri toplarken onlar etrafı gözlemliyordu. Evin durumunu gören Melek müvekkilinin başına bir şey geldiğinden iyice emin oldu. Zira hiçbir kadın iç çamaşırlarını bile yerine kaldırmadan, mutfaktaki yemeğini dolaba koymadan evinden çıkıp gitmezdi. Müvekkili Nebahat hanımın aceleyle evden çıkartıldığı belliydi. Daha sonra polislerle karakola giden Melek ve Yusuf ifade verdiler.

Melek polislere bildiği her şeyi anlattı ve elindeki dosyanın numarasını vererek daha önce Nebahat hanımın verdiği ifadeyi tutanaklardan çıkarttırdı.

Olayı inceleyen ve ifadelerini alan komiser karşısında merakla ona bakan Melek'e dönerek "Avukat hanım merak etmeyin elimizden gelen her şeyi fazlası ile yapıp Nebahat hanımı bulacağız. En kısa sürede o güne dair kamera mobese ne varsa incelenip müvekkilinize ulaşmaya çalışacağız. Tıpkı sizin gibi bizde Allah korusun ama bir kadın cinayeti daha görmek istemiyoruz!" diyerek genç kadının içine su serpti.

Melek ve Yusuf ifadelerini alıp bir ip ucu bulduğunda ya da genç kadına ulaştıklarında onlara döneceğini söyleyen komisere teşekkür ederek polis merkezinden çıktılar.

Melek arkasından gelen genç adama dönerek "Bu akşam için size teşekkür ederim Yusuf bey, siz olmasaydınız hem bu kadar soğukkanlı olamazdım. Hem de işimi bu kadar çabuk bitiremezdim. Bana vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederim. Umarım Nebahat hanım da başına kötü bir şey gelmeden bulunur." Diyerek hem genç adama teşekkür etti hem de müvekkili için içten içe dualar etti.

Yusuf karşısındaki kadının canı sıkkın fakat içten haline anlayışa başını sallayıp "Teşekküre lüzum yok hem patronunuz hem de bir meslektaşınız olarak yanınızda olmam gayet doğal. Ayrıca kadının durumunu bende merak ediyorum. Herhangi bir gelişme olursa mutlaka bana da haber verin!" diyerek arabasına doğru yürüdü.

Yusuf aklına gelen şey ile kaşlarını çatarak aracının kapısını açmadan durdu. Bir kadının sessiz bir şekilde öylece ortadan kaybolması mantıklı değildi. Hele ki avukatının onu aramaya çalışacağını bilerek kaybolmak? Bu işte bir bit yeniği vardı ama ne? Aracına doğru giden kadına döndü. Bu düşüncelerini dile getirecekti. Sonra fazla abarttığını düşünerek vazgeçti. Ama tam aracına bineceği sıra da geri döndü.

Sinsi bir yüz ifadesiyle "Ayrıca gece vakti sizde dışarıda fazla durmayın. Her ne kadar şu şapşal peri yardım etmeye çalışsa da genelde yardımdan çok zararı oluyor. En iyisi eve gidin. Neyse size iyi akşamlar" sözleri ile Melek'i öfkeden deliye çevirdi! Şapşal Peri neydi ya!

Genç kadın hırsla tosbiğinin kapısını açtı ve söylenerek "Duydun dimi tospik, bana ne dedi? Bende biliyorum benim kim olduğumu bilmediğini ama yine de çok pis canım sıkıldı! Şeytan diyor yakala şunu at boğazın serin sularına! Zaten havalar iyice soğumaya başladı. Kıçı donsun da görsün gününü!" homurdanarak çalıştırdığı arabasıyla yola çıktı çıkmasına ama aklı hala yapamadıkları ve söyleyemediklerindeydi.

Yusuf Melek'ten ayrılıp eve geldiğinde onu kapıda çılgınca bir neşeyle karşılayan oğlu vardı. Yusuf oğluna tek kaşını kaldırarak baktı ve "Hayırdır Poyraz efendi bu eşsiz neşeni neye borçluyuz bakalım?" diye sorarak oğlunu kucakladı.

Aslında oğlunu bu sene anaokuluna gönderecekti ama küçük bey gitmek istememişti. Yazdırdıktan bir hafta sonra mecburen okuldan geri almıştı. Ama seneye ne yaparsa yapsın onu kandıramazdı mutlaka o okula gidilecekti!

Yusuf oğlunun vereceği cevabı merakla beklerken içeriden telaşla gelen annesi "Ah Yusuf bu çocuk bir gün aklımı alacak! Nasılda koşarak kapıyı 'kim o' diye sormadan açtı görüyor musun? Poyraz'ım oğlum neden böyle yapıyorsun? Ya tanımadığın biri olsaydı baba anneciğim?" Diyerek yaşlı kadın torununu azarlamaya başladı.

Poyraz sanki baba annesi konuşmamış gibi babasına dönerek "Baba biliyor musun Sakar Peri dün akşam yine ortaya çıkmış! Sende izledin mi? Ha, ha görmen lazımdı o kızı azarlarken çok komikti!" diyerek bugün defalarca izlediği sahneleri oğlunun heyecanla anlatmasını dinledi.

Bir kısım insanın kahraman olarak gördüğü bu kadını oğlu da tıpkı kendisi gibi palyaço olarak görüyordu! İçinden 'İnsanlar rezil olmak için elinden gelen her şeyi yapıyor ama bunu yüzlerine vurunca da kötü olan taraf biz oluyoruz!' geçirdi.

Yusuf oğlunun neşeli ve heyecanlı haline gülerek "İzledim oğlum, bazen insanlar kendi durumlarına bakmadan başkalarına böyle akıllar verebiliyor işte! Ama biz bu gibi insanları ciddiye almıyoruz! Çünkü peri diye bir şey yoktur değil mi?" diyerek oğlunun aklına böyle düşünceler girmesin diye genç adam konuşmaya başladı.

Poyraz büyük bir adam edasıyla babasını dinledi ve başını olumlu anlamda sallayarak "Tabi ki yoktur babacığım, ama Sinem daha küçük olduğu için perilerin olduğuna inanıyor! Ama ben ona hep anlatıyorum merak etme!" diyerek küçük çocuk büyük işler başaran bir yetişkin edasıyla şişindi.

Annesi Seval hanım oğlunu sevgi dolu bakışlarla süzdü ve "Ama oğlum bu çocuğun böyle olması da hiç iyi değil. Hayal gücü gelişmeyecek, o daha sadece 4 buçuk yaşında. Böyle yetişkin biri gibi konuşması ve hareket etmesi de doğru değil!" diyerek oğlunun yaptığının da yanlış olduğunu anlatmaya çalıştı.

Fakat bunların sadece lafta kaldığının yaşlı kadında farkındaydı. Zira ne torunu ne de oğlu onu hiç dinlemiyordu. Oda perilere falan inanmıyordu ama torunu daha çok küçüktü. Böyle şeyleri anlamak ve açıklamak içinde daha erkendi.

GÜMÜŞ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin