KURTARMA OPERASYONU 2 (DÜZENLENDİ)

7 4 0
                                    

KURTARMA OPERASYONU 2

Genç adam Melek'i sedyeye bırakmak için döndüğünde Tahir'in gördüğü şey ise Yusuf'a sımsıkı sarılmış ve onu bırakmak istemeyen bir Melek'ti. Tam sedyeye bırakacağı esnada genç kadının yakasına yapışması ile Yusuf olduğu yerde kaldı.

Melek kim olduğunu tam olarak bilmediği bu güvenli kolların onu bırakmasını istemezcesine sarılması ve "Korkuyorum sakın beni o adamların eline bırakma" fısıldar gibi söylediği sözler, orada bunu duyan herkesin dişlerini sıkmasına sebep oldu. Melek birkaç saatte bu hale geldiyse zavallı kadın kaç gündür kim bilir nasıl bir psikolojik duruma gelmişti.

Genç adam kadını sedyenin başında kollarında genç kadını yarı yatırmaya çalışır halde kalakaldı. Zira Melek elleri ile yakasını tutmuş bırakmıyordu.

En sonunda elini tutarak "Korkma seni bırakmayacağım bak elini tutuyorum ve yanından ayrılmayacağım" diyerek genç kadının yarı açık ve odaklanmamış gözlerine baktı.

Melek bu sesin verdiği güven ile sessizce uzandı ve elini tutan eli sımsıkı tuttu. Bilinç altında bir ses bu eli kaybederse, bir daha asla düştüğü bu karanlıktan çıkamayacağını söylüyordu.

Yusuf genç kadının elini tutarak ambulansa kadar götürülmesine eşlik etti. Arkasından gelen savcı Yasin, Tahir ve Yavuz ise ambulansa bindirilen yaralılara bakıyordu. Bu akşam oldukça hareketli ve zorlu geçmişti. Üç adam hem etrafta koşuşturan insanlara bakıyor bir yandan da konuşuyorlardı. Kısa bir süre sonra Yusuf yanlarına gelmiş ve sohbete katıldı.

Baş komiser Yavuz yanında savcı Yasin bey ile sohbet eden Yusuf'a bakarak "Yusuf hayırdır, yeni avukat yengemiz mi oluyor?" diye sorması üzerine herkesin bakışları genç adama döndü.

Yusuf ise Yavuz'a ters ters bakarak "Ne yengesi Yavuz? Sence o kadına yardım etmem bu unvanı alması için yeterli mi? Farkında mısın bilmem ama yaşadığı şey bir kadın için yaşanması kolay bir şey değildi! Kaldı ki eğer her yardım ettiğim kadın bu unvanı alacak olsa şimdiye bir düzine eşim olmuş olurdu!" diyerek homurdandı.

Bu akşam Melek'e bakış açısının değiştiğini kabul etmek lazımdı ama o kadar da değil! Hala arabasının önünde o garip hareketleri yapan ve sonrasında ona o sözleri söyleyen kadındı o!

Bu sözler üzerine diğer üç adamda olumlu anlamda başını salladı. Dediği doğruydu genç adamın, eğer yengeye terfideki kriter birine yardım etmekse buradaki adamların bir sürü eşi olurdu.

Yavuz aslında şaka yapmak istemişti ancak bunun ne yeri ne de zamanıydı. Sıkıntılı bir ifade ile ensesini ovuşturdu ve içeri giren ekibin peşinden gitmek için hareketlendi.

Bir yandan da diğerlerine dönerek "Ben içeri bir bakayım, delilleri toplayacaktı bizimkiler" sözleri ile yoluna devam etti.

Ancak tam o anda savcı Yasin genç adamı durdurarak "Yavuz bu Yusuf'un telefonu onu da bilişimde ki arkadaşlara ver ve içindeki arama kaydındaki ses dosyasını delil listesine koydur. Ve yarın o adamın ifadesi alınmış olarak bizzat bana sevk edilmesini istiyorum!" diyerek Yavuz'a gözlerini dikerek baktı.

Bunun anlamı başka bir savcıya gidersen seni bitiririm demenin kısa yolu gibiydi! Anlaşılan bu akşam herkes oldukça kötü bir ruh halindeydi.

Ambulansların olay yerinden ayrılması ile Tahir'de peşlerine düştü. Onun emniyette işi yoktu. Kadınların sağlık durumları onu daha çok ilgilendiriyordu. İlk önce bir devlet hastanesinde ilk yardımları yapılıp tutanaklar tutuldu ardından da Tahir'in isteği üzerine özel bir hastaneye üçü birlikte sevk edildi.

Yusuf giden ambulans ve Tahir'in ardından baktı. İki kadının da hem vücutları hem de psikolojileri epey darbe almıştı. Özellikle Nebahat hanımın hali hiç de iyi görünmüyordu! Şimdiye kadar yaşaması bile mucize gibiydi!

Genç adam içinden 'İnşallah aklıma gelen şey başıma gelmemiştir. Yoksa kadını toparlamak çok zor olur. Hele birde bebeğe bir şey olursa!' diyerek derin bir iç çekti.

Bir süre sessizce ortalığın toparlanmasını bekleyen Yusuf ve savcı Yasin içeriden çıkan kriminal ekibi ve Yavuz ile beraber araçlarına bindiler. Polis ekiplerinin de olay yerinden ayrılmasıyla hep birlikte merkeze geçtiler. İlk önce Yusuf ifade verdi ve Melek ile akşam saatlerinde ofisten çıkışından itibaren tüm olayları anlattı. Gittikleri diğer karakoldan ifade ve delil tutanakları istendi sonrada hepsi aynı dosyada birleştirildi.

Her ne kadar resmi bir delil olmasa da Yusuf'un telefonuna kaydettiği arama kaydı dinlendi. Operasyona katılan ve o esnada odada bulunan tüm polislerin rengi soldu. Dişlerini sıkan memurlar bu sayede genç adamın öfkesinin sebebini de anlamışlardı. Dediği gibi kadınlar bütün akşam boyunca dayak yemişti.

Dahası çatışmada öldürülen adam önce Melek'e ardından da diğer kadına tecavüz etmek istemiş ama nasıl olduysa kadının kocası kabul etmemişti. Adam bebeğe bakmak için gittiği esnada Melek'in üzerini parçalamaya çalışmış fakat diğer adam gelip durdurunca da iyice öfkelenip kıza daha fazla saldırıp vurmaya başlamıştı.

Savcı Yasin kaydın sonunda dişlerini sıkarak "Yusuf sen bunların hepsine nasıl katlandın be oğlum vallahi sende peygamber sabrı var. Ben bile bu kadarına dayanamazdım. Kaldı ki şimdi iki kadını da kurtarmış olmanın verdiği rahatlıkla dinliyoruz birde bunu. Senin durumunda dinlemek cidden iyi bir psikoloji ister" diyerek genç adamı takdir etti.

Odadaki polisler de başlarını sallayarak onayladılar. Boşuna bütün akşam bu iki adam sürekli arayıp "Şu kadınları bulun artık" diye baskı yapmamıştı!

Baş komiser Yavuz ise Yusuf'a bakarak "O yüzden Tahir beni arayıp öfke ile konuştu desene. Haklıydı haklı olmasına ama cidden elimizden geldiğince çabuk bulduk. Senin bizi araman ve kızlara ulaşmamız 1 saati ya buldu ya bulmadı. Hatta bak tam olarak 49 dakika. Ama dediğin gibi bu sesleri dinlemek insanda ne sabır bırakır ne de psikoloji." Sözleri ile herkes başını salladı.

Kolay değildi kadınların özellikle de tanıdığı bir kadının, çığlıklarını duyarken, onlara zarar verilirken, seslerini duyup eli kolu bağlı oturmak! Vicdanı olan herkesin o anda içi çekilir aklı bulanırdı. Yusuf bunları dinlemenin kolay olmadığını çok iyi biliyordu! O anlarda neler yaşamış neler düşünmüştü!

Ama işte öyle insanlarda vardı ki eşim dediği evlatlarının annesi olan, bir zamanlar kulağına aşk sözcükleri fısıldadığı o kadınları acımasızca dövüyor, kesiyor, sokak ortasında vuruyordu!

Yusuf karşısında duran Baş komiser Yavuz'a ve yanında oturan savcı Yasin'e baktı. Normalde savcının burada olmaması gerekirdi. Ama bu özel durum için Yavuz'la bizzat gelmişti.

Yasin bey ondaki dalgınlığı fark ederek "Hayırdır Yusuf nereye daldın böyle" diye sordu.

Yusuf ise içini çekerek "Üniversite yıllarındaki psikoloji hocamızın serbest kürsüde ki bir konuşması geldi aklıma zaten hiç gitmiyor da işte böyle zamanlarda daha çok hatırlıyorum!" sözleri ile herkesin bakışlarını üzerine çekti.

Genç adam acı bir gülümseme ile "Dinlemek isterseniz anlatayım" diye sorması ile hepsi onaylarcasına başlarını salladı.

GÜMÜŞ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin