EN UZUN GECE! (DÜZENLENDİ)

8 4 0
                                    

EN UZUN GECE

Yusuf'un üzerini değiştirip aşağı inmesi ile masaya oturan aile, yemeklerini yemeye başladı. Yusuf oğlunun yediği her şeyi denetliyor ve çocuğun yemek seçmemesi için oldukça özen gösteriyordu. Poyraz bu yemek konusun da biraz seçiciydi ve bir o kadar da zayıf bir bünyesi vardı.

Genç adam annesine dönerek "Her şey çok lezzetli olmuş anneciğim ellerine sağlık." Diyerek hem yaşlı kadının gönlünü aldı. Hem de oğluna iyi bir örnek olmuştu.

Zira bu sayede küçük adamda kibar bir şekilde baba annesine "Ellerine canım baba annem" diyerek yanağına birde öpücük kondurdu.

Yusuf masayı toplamakta annesine yardım etti ve küçük Poyraz'ın da yardımıyla el birliği ile mutfağı toplamayı bitirdiler. Tam ailecek salona geçecekleri esnada çalan kapı ile Yusuf kaşlarını çatarak kapıya doğru gitti.

Tahir arkadaşının kapısının önünde beklerken azcık da tırsmıyor değildi. Bu huysuz herif ona şimdi bir dünya laf ederdi. Açılan kapı ile yüzüne sevimli olduğunu düşündüğü bir gülümseme kondurdu. Ancak genç adamın yüzünü gördüğünde pek de başarılı olamadığını anladı.

Zira Yusuf'un gözünde bu gülümseme daha çok jokerin sırıtması gibi göründü. Genç adam kapısında gördüğü Tahir'e kaşlarını çatarak "Hayırdır birader? Gündüz ofiste yüzünü az görüyorum diye akşamları da mı kendini gösterme kararı aldın?" diyerek genç adamı iğnelemeye çoktan başladı.

Tahir arkadaşına gözlerini kısarak bakmış ve kötü adam rolüne bürünmeye niyetlendi. Ama neden geldiğini hatırlayarak uysal bir tavır sergilemeye karar verdi.

Yusuf ise karşısındaki adamın suratına bakarak her an patlayacağını ummuştu! Bu yüzden de sorduğu sorunun cevabını ters bir ses ve azarlama ile beklerken ondan gelen "Canım arkadaşım beni içeri almayacak mısın? Ne ayıp!" sözlerinin ardından pat diye eve dalması ise tam bir sürprizdi! Üstelik hiç de beklediği gibi davranmamıştı!

Anlaşılan beyefendi evden kovulmuştu ya da kafasında bin bir türlü tilki dolanıyordu ve karısı Sema'nın konuşmalarına şahit olmasını istemiyordu. Genç adam gözlerini kapatarak "Sabır Allah'ım" diye bir iç geçirmiş ve kapıyı kapatıp içeride oğlu ile boğuşan adamın yanına gitti.

Yusuf koltuğa oturdu ve Tahir'in oğlu ile oyununun bitmesini sabırla bekledi. Nihayet karşısına oturan arkadaşına "Seni dinliyorum Tahir, bu saatte ve yalnız geldiğine göre bir şeyler var değil mi?" diyerek cevap bekler bir yüzle karşısındaki adama baktı.

Tahir hiç beklemeden konuya giren Yusuf'un konuşmayı başlatmasının ardından arkadaşına baktı ve ardından da "Çalışma odana geçelim" diyerek kısa ve net bir cümle kurdu. İki arkadaş salondan çıktı ve Yusuf'un çalışma odasına geçti.

Tahir konuyu hiç uzatmadan ve beklemeden Yusuf'a dönerek "Bu akşam neler oldu? Melek hanımı kaç defa aradım ama telefonunu açmadı. Bende merakıma daha fazla hâkim olamayarak sana geldim." Sözleri ile geliş sebebini de açıkladı.

Genç adamın hareketleri oldukça telaşlıydı. Ardında da arkadaşına bakarak "Biliyorsun Melek hanım Nusret hocanın emaneti, kızın başına bir şey gelsin istemiyorum. Ayrıca o kızı çok sevdim oldukça ilginç birisi!" diyerek gülümsedi.

Yusuf bu sözlerle gözlerini devirme isteğini bastırarak "Biliyorum, biliyorum sabahtan beridir bin defa söyledin. Ayrıca patavatsızlıkta Sema'ya rakip olduğu için seviyorsundur! Malum karın ve kızında ondan aşağı değil!" diyerek laf soktu.

Sonrasında fazla uzatmadan bugün yaşananları anlatmaya başladı. Ardından da polis merkezinden beraber ayrılıp evlerine dağıldıklarını söyledi. Bu söylediği sözlerle iki adam da telaşlanmaya başladı.

Yusuf karşısındaki adama bakarak "En son ne zaman aramıştın sen? Biz ayrılalı nerdeyse 2 saat oluyor. O çoktan evine ulaşmış olması lazımdı!" demesi üzerine genç adam cebinden telefonu çıkardı.

Telefondaki arama zamanına bakan Tahir "Tam olarak on dört dakika önce aradığımda telefonu kapalı diyordu. Öncesinde ise çaldı fakat cevap vermedi." Dedi. Şimdi ikisinin de kaşları çatılmıştı.

Yusuf cebinden çıkardığı telefonu ile Tahir'den aldığı Melek'in numarasını çevirdi. Bir süre bekledikten sonra çalan telefon ile bir kaşını kaldırarak hoparlörü açtı.

Arkadaşına sessizce "Hanım efendi kim bilir ne yaparken telefonu unuttu" diyerek laf söyledi. Ancak karşıdan açılan telefonda ses yerine hışırdamalar ve acılı bir inilti duyunca iki adamında yüreği hopladı.

Açılan telefonu biraz daha dikkatli dinlediklerinde ise iki adamında kaşları derinden çatıldı. Hele duydukları sözler onlara yaklaşan fırtınan habercisiydi.

Melek'in boğuk ve uzaktan gelen bir ses ile "Bu yaptığınız sizin başınızı daha fazla belaya sokacak! Hem beni hem de Nebahat hanımı bırakmanızı tavsiye ederim! Adam kaçırmak, darp ve zorla alıkoyma bunlar büyük suçlar. Ayrıca daha şimdiden arkadaşlarım beni aramaya başlamıştır." Demesi üzerine arkadan bir adamın öfke ile bağırması hoparlörden duyuldu.

Adam belli ki genç kadına iyice yaklaşmıştı ve "Yok ya hangi arkadaşmış bu? Avukat hanım seni hiç araştırmadık mı sanıyorsun? Çevrende seni seven bir kişi bile yok! Kadınlar nefret ediyor, erkekler de yatağa atmak istiyor! Eh haksız da sayılmazlar ilik gibi karısın be!" diyerek genç kadına ağzından salyaları akarak laubali bir sesle söylenmişti.

O sıra da Melek'in öfke ile tıslamasını duydular "Sakın bana dokunma! Yoksa bir daha o elini asla kullanamamanı sağlarım!" diye tehdit etmesi ile iki adam da kaşlarını çattı.

Sonrasında ise "Elim kolum bağlı diye öylece dokunabileceğini sanıyorsan aldanıyorsun! Senin gibilerine asla pabuç bırakmam" sözleri ile de anlaşılan adamın geri çekilmesini sağlamıştı.

Tahir hemen dışarı çıkıp Baş komiser olan arkadaşını aradı ve ona "Yavuz birader sana çok acil işim düştü. xxx... bu numara için çok acil yer tespiti lazım. Bizim ofisten bir meslektaş kaçırıldı ve hayati tehlikesi var. Şu anda telefonu açık. Kaçıran kişiler büyük ihtimalle ona ve yanında olan müvekkiline zarar verecekler. Ne olur dostum ya, Nusret hocanın emaneti bu kız. Gerekirse savcı ile biz konuşuruz. Tamam koçum senden haber bekliyoruz. Bizde Yusuf'la şimdi yola çıkıyoruz." Diyerek telefonu kapattı.

Yusuf ise evdekilerin dikkatini çekmesin diye hem hoparlörü kapattı hem de sesleri gitmesin diye mikronu kapattı. Yusuf acele ile annesi Seval hanıma dönerek "Bizim çok acil çıkmamız lazım. Sen Sema'ya bu akşam geç gelebileceğimizi söyler misin anne?" diyerek hızla evden çıktılar.

Yaşlı kadın giden iki adamın arkasından şaşkınca baktı ve "Ne oldu şimdi bunlara da fırtına gibi çıkıp gittiler" sessizce söylenen yaşlı kadın telefonu eline aldı ve Tahir'in eşi ve yan komşusu olan Sema'yı aradı.

Telefonda duyduğu ses ile Seval hanım "Sema kızım senin deliyle benim soğuk nevale çalışma odasına geçip bir şey konuştular. Sonrada evden fırtına gibi çıkıp gittiler. Giderken de 'bu akşam geç gelebiliriz' diye de söylendiler ama bunlar sabaha gelirse dua edelim. Belli ki bir şeyler olmuş. Bu gidiş pek hayra alamet değil" diyerek yaşlı kadın hem durumu anlattı hem de iki dakikada olayın kritiğini yapıverdi.

GÜMÜŞ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin