~Bilemezsin ki; belki de Allah bundan sonra daha güzel bir kapı açar~
~🕊️💙🕊️~
Eflah ile Huzur, hastane çıkışında yürüyüş yapmak istemiş ve birlikte kararlaştırıp kasımiye medresesine doğru araçla gidip, sonrasında yürüyeceklerdi.
"Birkaç yıl içerisinde hayatımız ne kadar da değişti. Ben kardeşimin sağlığı için endişe ederken , kimsem yokken bir anda kocaman ailem oldu."
Huzur konuşurken Eflah yalnızca onun ses tonundan bile akan o sağlığa ve temizliğe kaptırmıştı kendini. Nasıl olabilirdi ki? Nasıl olurda bir insan sadece nefesiyle bile bu kocaman ve kötülüklerle dolu dünyanın aslında yaşamaya değer olduğunu hissettirebilirdi?
"Evet. Bir annen bir baban ve iki de fırlama abin oldu. Birde ben.. varım..."
Ben dedikten sonra duraksadı. Ne diyebilirdi ki?
Huzur düşüncelere daldı. Evet Eflah vardı. Buz gibi havada içini ısıtan, karanlıklarında ona ışık tutan bir Eflah vardı. O neydi diye sorarlarsa, Eflah herşeydi Huzur için. Onsuz cümleler tamamlanmaz, yarım kalırdı.
"Evet sen.. varsın"
Onlar da böyle anlaşıyordu işte. Herşeyi konuşmadan da birbirlerini anlıyordu. İki insanın birbirini anlaması için ne kelimelere nede sese ihtiyacı vardı. Duyguları yeterliydi...
Yağmur damlalarının yeryüzü ile buluştuğunda çıkan o ses ve arkadan ince ince esen rüzgar ile donatılmış, kasımiyenin muazzam ve ihtişamlı görüntüsü ile harmanlanmış mükemmel bir akşamüstüydü.
Huzur yürürken birden durdu. Yağmur damlacıklarıyla ıslanan gözlüğünü çıkartarak baktığı şey, babasıyla birlikte bisiklette giden bir başka kız çocuğuydu. Bisikletin arka tarafındaki minder üzerine oturan kız, düşmemek için babasına sıkı sıkı sarılmış ve soğuktan pembeleşen yanaklarını onun sırtına dayamıştı. Adamın ara sıra yana dönerek söylediği sözler küçük kızı kıkır kıkır güldürüyordu. Küçüklüğünü çağrıştırdı Huzura. İki teker üzerinde giden onun yaşına göre oldukça devasa boyda olan bisikletine ilk bindiği anı çağrıştırıyordu. Ne kadar mutlu, ne kadar huzurluydu. Babası ile deneyimlemiş, annesi ile gelişmişti bisiklette.
Eflah bu arada önünde durdukları incir ağacıyla geçmişe gitti.
~GEÇMİŞ~
Elimde babam ile yaptığım sapanım ile tarihi Kasımiye Medresesinin arkasında bulunan bahçemize girmiştim. Buraya havaların güzel olduğu zamanlarda ailece pikniğe gelirdik ama bugün tek başıma gelmeyi tercih ettim. Küçük küçük taşları cebime doldurmuş öylece yürüyordum ve küçük bir kız çocuğu gördüm. Masmavi gözleri kahverengi saçları ile gerçekten çok tatlıydı.
"Senin burada tek başına ne işin var bakayım? Annen ve baban neredeler?"
Parmağıyla medreseyi gösterdi
"Oradalar ama ben çok sıkıldım ve buraya gelmek istedim."
Uzaktan gelen sesler ile küçük kızın da elini tutarak incir ağacına çıkıp saklandık.
"Ufaklık şimdi seninle bir anlaşma yapalım."
Başını aşağı yukarı salladı.
"Hı hı"
"Sen hiç sesini çıkarma ve ağaçta önünde olan küçük ve sert olan incirleri topla ve bana sessizce ver olur mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~HUZUR'UN PEŞİNDE~
Tiểu Thuyết ChungMüslüman bir genç kız ile Süryani bir genç adam ... Huzur ve Abil Eflah'ın hikâyesi 🕊️ Yüce Allah onların yollarını çok güzel bir noktada kesiştirecek🕊️ 🕊️💙🕊️💙🕊️💙🕊️💙🕊️💙🕊️💙🕊️💙🕊️💙 Dumanın üzerinde çölde bata çıka ilerliyorduk. Bir an...