Sevgili okur; eğer şu anda bu metni okuyorsan, Huzurun Peşinde ailemize katılmışsın demektir. Sizden ilk ricam, okumaya başladığınız tarihi bu paragrafa yorum olarak yazmanız 🌹
Keyifli okumalar 💙💙
Kavurucu havanın sıcaklığı ve yüzüne vuran güneş ışınları ile gözlerini açtı. Uykunun tatlı sıcaklığı onu cezbederken gözlerini tekrar yumdu lâkin çalan alarm ile az önce kapatmış olduğu gözlerini tekrar açmak zorunda kaldı. Bir süre etrafın netleşmesini bekledi. Esneme hareketlerini de yaptıktan sonra takviminden bir yaprak koparmak için ayaklandı. Gördüğü tarih ile (22 Ağustos PAZAR) acele etmesi gerektiğini anladı. Bugün kilisede ibadet ve ayin günüydü ve elini çabuk tutmazsa geç kalacaktı.
Mardin'in Artuklu ilçesinde yaşıyordu. Bugün kırklar Kilisesine gitmeliydi. Her gittiğinde kendini sorguluyordu bir bakımdan.
💙🕊️💙🕊️💙🕊️💙🕊️💙🕊️💙🕊️💙🕊️💙🕊️
İçine sinmeyen birşeyler vardı, birşeyler eksik ve doğru değil gibi hissediyordu fakat ailesi küçüklüğünden beri her haftanın pazar gününü kilisede ibadet ederek geçirirken ,kendisinin de buna katılmaya alıştığını farketti ve onu düşündüren şeyin aslında tam olarak da alışkanlık olduğunu farkedeli bir hayli uzun zaman olmuştu.
Evet insanın fıtratında birşeylere inanmak veya bağlanmak vardı lâkin, kendinin neden Süryaniliğe bağlanmadığını bir türlü anlayamıyordu Abil.
Bulunduğu toplumda onu ve ailesini dışlayanlar da çok fazlaydı. Buna karşın Abil de ailesi de insanların onlara gösterdiği tepkiyi göstermezlerdi. Bu düşünceler ile boğuşurken hazırlanmış kardeşleri Uraz ve Tolga'nın yanına gitmişti. Annesi ve babası geldikten sonra hep birlikte kırklar Kilisesine yol aldılar. Geçmişten günümüze ibadethaneye açık, çanları hâlâ çalmaya devam eden sınırlı kiliselerden biriydi kırklar kilisesi. İçeri girip ibadete başladılar fakat Abil her zaman olduğu gibi ailesi ibadet ederken onların dalgınlığından istifade ederek Artuklu sokaklarında geziyordu. Evet belki çok tuhaf gelebilir insanlara ama o , ait olmadığı şeyi hissettiği ve Kendi iradesini çiğnemek istemediği için hep bu şekilde ayinlerden uzak duruyordu. Tabi ailesinin bundan haberi olmaması için onların ilgisinin ibadette olduğu vakit giderdi. Yine o sokakları gezerken öğle vakti gelip çatmış, minarelerden onu iliklerine kadar titreten o ses yükselmişti. Camiiyi izlerken bir şey dikkatini çekti.
Siyah uzun elbiseli, (müslümanların "ferace" diye adlandırdıkları kıyafetti herhalde diye geçirdi içinden)
Başındaki örtüyü omuzlarının üzerinden sarkıtmış, elinde bir kitap ( müslümanların kutsal kitabı olmalı )
Hıçkıra hıçkıra ağlayarak kitabı okuyan kızı izledi bir süre. Ezan bittikten sonra çantasını alıp örtüsünü düzeltişini ve camiye girişini meraklı gözlerle izlemeye devam etti Abil.
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
Hastahane den yine umutsuz ve gözleri yaşlı çıkmıştı Huzur. Kimsesizliğin en çaresiz anlarından birini yaşıyordu. İç cekerek;
"Rabbim kimseyi sevdikleriyle sınamasın"
Diye dua etti. Çok çaresizdi ve çok yalnızlardı ama biliyordu ki O güzel Yaradan kimseye kaldıramayacağı yük yüklemezdi.
Ailesini kaybettiğinde henüz 17 yaşındaydı Huzur. Ailesinden geriye gözünün nuru , biricik kardeşi Yusuf kalmıştı. Onunla sınanıyordu şimdi ama hiçbir zaman isyan etmedi. Derdi veren elbet dermanı da verirdi. O Rabb ki önce imtihana tâbi tutar, yeri gelir en sevdiğinle sınar. Sonrasında öyle bir armağan, ödül verir ki sen yaşadığın bütün sıkıntıları hiç olmamış gibi ferahlar rahatlarsın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~HUZUR'UN PEŞİNDE~
Ficción GeneralMüslüman bir genç kız ile Süryani bir genç adam ... Huzur ve Abil Eflah'ın hikâyesi 🕊️ Yüce Allah onların yollarını çok güzel bir noktada kesiştirecek🕊️ 🕊️💙🕊️💙🕊️💙🕊️💙🕊️💙🕊️💙🕊️💙🕊️💙 Dumanın üzerinde çölde bata çıka ilerliyorduk. Bir an...