1. Hayata Yenik

807 228 517
                                    

Bugün çok eskilerden gelme adetlerin biriydi. Ölüleri yakıp kiliselerde dualar ediyorduk. Aynı zamanda savaş içerisindeydik. Ama tabii bizim şanslı olduğumuz bir konu vardı. Bizler Isa peygamberin halkı ve bize lutfetilen büyünün esirleriydik.

Aslında tam esir dememek lâzım saf ve masum büyücüler için esir demek gerekir. Evet hepimiz bir şekilde aynı eğitimleri görüp aynı dövüş sanatlarını öğreniyorduk.

Pratik zekasıyla bizden çok ilerde olanlar vardı ve yetmezmiş gibi sinsiliğini ekleyen büyücüler okulun en tehlikeli insanları olabiliyordu.

Karşılıklı eğitim sınavlarını kaybettikleri zaman karşısındakine kin besleyip en zayıf olduğu konuyu bulup tüm okul içerisinde savaşıp rencide ediyorlardı.

Bu gibi durumlarda okulun ileri gelenleri bir büyük yaralama,çıkık ve kırık olmadığı süre de ses çıkarmayan kişilerdi.

Dalga konusuna gelince zaten bizler savaş halinde olan birer halktık..

Bay Robert
"Sizler dalga konusu olmaktan bu kadar çekiniyorsanız bırakın eğitimleri! Çünkü savaş halinde olan bir ülkenin kaybetmesi olağan bir durum ve buda tüm kitaplarda istedikleri gibi dalga konusu edilebilir.
Kendinize gelip kendinizi geliştirecek kişilerle arkadaşlık kurup ilerlemeniz olur. Tercihleriniz içinde sevmediğiniz kişilerde olur.
Unutmayın tek hedefiniz kazanmak olsun! ".

Diye konuşan bir adama neyi nasıl anlatacaksın. Neyse işte diyeceğim şu ki güçlü olan insanların ilgilenmediği alanlarla ilgilenen bir korkak oldum daima.

Pişman mıyım? Evet hemde çok çünkü insan neyden çok korkarsa o burnunun dibinde bitermiş. Ne kadar büyük konuşursak o kadar küçülürmüşsün hayattan...

Bugün çok sevdiğim, sevmessen bile aileden olan birini yani ikizimi kaybetmenin tarifsiz acıları içerisinde bu küçük bedenim nasıl intikam alabilirdi ki? Özellikle şuan o katile benzer tüm gözlerin üzerimde olurken.

Ben başarılı, ezik ve bir o kadar savunmasız biriydim. Dualar edildikten sonra oradan kaçarak tüm gözleri üzerimden çektim. En azından şimdilik.. O kadar çok koştum ki farkında olmadan kilisenin arkasındaki yasak küllerinden dolu ormana gittim.

İlerisinde koskoca bir boşluk olan bir yer vardı. Acaba beceriksiz büyücüler yanlışlıkla orayı köreltmiş miydi?" Etrafında yere gömülü taşlar çember yapıyordu. Üzerinde konumuna göre renk değiştirdiği yazılardan oluşuyordu. Her taşın zümrüt yeşili ve çıkıntılı olması mezar taşlarını farklı kılıyordu. Yazıların renkleri en üstünü siyah, en zayıfı da beyazdı. Büyük dedemin ismi Jackson sarı renge sahipti, o koruma görevini yapıyordu. Baş kahini korudu ve onun için ölmüştü. Siyah renge sahip olan ise dedemin onun için öldüğü ve onunla ölen Marry'e aitti. Kahinlere her zaman saygı duyulurdu ama herşeyden üstün olarak görülmesi beni sarsmıştı. Birkaç adım atınca baktığım taşın üzerinde insan figürü görünüp kaybolmuştu. Yazısı beyaz renge sahipti ve mahkemede temizlik yapıyordu. Beni şaşkınlığa uğratmıştı, neden bir görevlinin ölüsü burda saklanırdı? Herşeyden önemlisi herkesi ölümle korkutulan bu yer, neden korkunç değil de güzel bir yerdi?

Bir kaç adımdan sonra bir anda Mark gözümün önünde görülmüştü. Sinirle yüzü gerilmiş ve nefesimi kesecek kadar yakınımdaydı. Okulun dalgacı, zeki ve hocalar tarafından her zaman başarısıyla desteklenen Mark nasıl da olur öğrencilere gösterilmeyen yani bilmediğimiz görünmezlik büyüsünü nereden biliyordu ve kim ona öğretmişti?

Bir anda ne olduğunu anlayamadığım bir biçimde bana asasıyla saldırmıştı.

Hem de ikizim Melisa içinde kilisedeydi ve üstelik onlar Melisa'yla arkadaş ve benim ilk ve tek aşkımdı.

Ben olayları kavrayamadan, saldırırken hareketsiz kalmam için vücuduma uyuşturucak büyüyü söyleyince, ellerimin nefret ve şaskınlıkla bize öğretilen sahte nefes kesme büyüsünü, bir anda Marka yapmıştım.

Hareketsiz yere düşmesini beklerken şaşkınlıkla bana bakmıştı. Ayakta dudakları açık şekilde, kaşlarının yavaş yavaş şaşkınlıktan çatık hale dönmesini izledim. Ben güçlü kişilerle fazla konuşmaya ve tartışmaya girmeyen biriydim.

Aynı zamanda da büyü eşitliği dersi kolay kolay öğrenilmeyen öğrenilse bile hızlı bir biçimde karşılık verilemeyen bir durumdu. Üstelik bu büyüyü bozmak yapmaktan daha zordu. Bilinç altına işleyen ve size boğuluyor hissi veriliyordu. Panik atak hastalarının ölmesine sebebiyet veriyor ve kalp krizi geçiriyorlardı. Bu yüzden bu büyü her zaman herkes tarafından büyük tehlikele arz ediyordu. Katili belli olmayan ani ölümler tüm büyücüleri korkuturdu. Büyük bir salgın veya büyücülere karşı bir saldırı ihtimali yükselirdi.

Aslında abartı gelebilir ama bir ara bu büyü yapılarak tüm panik atak büyücüler öldürülmüştü. Bunun sebebi ise kıtlık olduğu çağda, savaş çıkarsa onların yiyecekleri tüketilmesin diyeydi. Savaşta boş yere kilitlenmeye ve ekstra hasta çıkması onlara saçma geliyordu. Bana ölüm kelimesi bile başlı başına ağır geliyordu.

Lanete EsirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin