Herman ilk başta kılıcına sarıldı ancak küçücük incinin ucundaki dal yaklaştıkça incinin içine girdi ve kayboldu. Deri çantasını alıp içine attı küçük siyah inciyi ve kızlarının yanına geçti. Kızlar hala baygın durumdaydılar bu günün geleceğini nasıl bilebilirdi 10 yıl önce bu sahnenin aynısının Louise için yaşamıştı bir daha yaşamak istemiyordu böyle bir şey ayrıca bu sefer 2 kızı da tehlikedeydi. İyi bir baba olmaya layık değil miydim diye düşündü
Kızların yatağının başında uyuya kalmıştı askerleri de kontrol etmek için yan odaya girdi hiç kimse içeride yoktu ancak yatağın üzerinde küçük bir not vardı resmi devlet belgelerindeki yazılar gibi düzgün ve yavaş bir biçimde "Teşekkürler" yazılmış Amal olduğunu anlamıştı ve küçük kağıdı cebine atarak ilerledi o sırada yüzü biraz asıldı aslında hiç yardım edememişti. Kızların yatağının yanına yeniden taburesini çekti ve kızları izlemeye koyuldu.
Uyandığında ebe hemen yanında duruyordu ilk önce bir hareket yapmaya eli oynadı ancak ebe omzuna elini koyarak onu sakinleştirdi. Kırılma noktası sanırım burasıydı bir dokunuş onu ağlatmaya yetmişti saatlerce ağladı ebe ise onu saatlerce avuttu. Elinde bir haç vardı tüm gün dua etti Herman "Tanrıyı nasıl bulacağım ?" diye sormuştu elindeki hacı sıkarak "Umudunu sürekli yitirip düştüğün çukurdan seni kurtaracak biri olmadığında bir ışık belirir o senin tek umudun olur" diyerek dualarına devam etti.
Erwin iş seyahatinden döndüğünde koşarak geldi ilk işi Hermanı o sandalyeden kaldırıp yatağına götürmek olmuştu. Sakalları uzamış üstündeki şeyler kokmaya başlamıştı biraz dinlenirse aklı yerine gelirdi. Erwinin kızlarla ilgileneceğine emindi o yüzden rahatça gözlerini kapattı ve uyudu. Uyandığında evde bir ayak sesi daha vardı daha ince daha hafif bunu kontrol etmeden önce kendi kokusu burnuna vurdu ve kendini suyun altına attı. Üstündeki koku silindiğinde uzamış sakallarını temizledi ve üstüne bir şey alarak alt kata indi. Erwinin yanında gerçekten bir kadın vardı. Onun aşağı indiğini duyduğunda direk ayağa kalkarak yanındaki kadını tanıtacaktı fakat kadını süzüşünü bir kaç saniye bölmeden izledikten sonra eline en yakın şeyi ona doğru fırlattı. Anlık refleksleriyle kitabı yakalamış olsa da hala meraklı gözlerle bakıyordu Erwin kadının önüne geçerek onu anlatmaya koyuldu.
Belki kızların hastalığını başka bir gözün görmesi lazım diyerek ülkenin en iyi alkemistlerinden birini çağırmıştı yanına. 30'lu yaşlarının sonlarında uzun boylu saçları toplamaktan kırışmış güzel bir kadındı. Elsie genelde laboratuvarında eline geçen iksirleri zehirleri ve daha fazlasını araştırdı ancak Erwinin anlattıkları ilgisini çekmiş laboratuvarını terk edip gelmişti. Kızların yanındaki bazı kitapların alkemi kitaplarını olduğunu görmüş ilgilenmişti bunu gördüğünde Avanın gerçekten okumaya ve öğrenmeye bayıldığını anlatmaya başlamıştı gözlerindeki üzüntü biraz olsun kızlarını düşünüp anlatırken gidiyor yerini güzel bir gülümseme alıyordu. Son olarak serayı incelemesi gerekiyordu yanında giderek yolu gösterdi ve kapıyı onun için açtı Erwin bu sırada ikisini sinsice seyrettiğini biliyordu. Ancak aldırmadan devam etti diğer çiçeklerin durumunu o çiçeğin dallarının ne duruma geldiğini son olarak ise atladığı nokta olan siyah inciyi ceketinin cebinden küçük deri çantasını çıkarıp iplerini çözdü ve ona inciyi gösterdi ancak fazla yaklaşmaması gerektiğini yeniden böyle bir olay çıkabileceğin den korkuyordu. Herman Elsie ye siyah inciyi gösterdiğinde gözleri sonuna kadar açıldı ve hemen üstünde deneyler yapmak istediğini parmaklarının hareketleri ve neredeyse iç sesinin de duyulabilecek kadar sesli olmasından anlayabilirdi. Hayatı boyunca böyle bir şey görmediğini gerçekten yanlış ellerde böyle bir şeyin çok tehlikeli olabileceğini anlıyordu ve Hermanın tedbirlerini de o yüzden biraz sakinleşip içeri geçtiler Erwin kapının ilerisinde kızların yatağının kenarındaki sandalyeden tüm olayı seyrediyordu seranın duvarları cam olsa da bitkilerden dolayı hep buğulu oluyordu olayları takip edemediği için kapıyı gözetlemeye koyulmuştu. Kapıdan çıktığı gibi gözleri birleşti ve garip bir şekilde birbirlerine baktıkları bir kaç saniye geçti aralarında. Elini kemerine attığında gözlerini onlara değil de kızlara doğru geri yönlendirdi. Elsie kızların yanına son kez uğradı olayın biraz daha derinine inmişlerdi fakat ne kadar daha uzun sürecekti bu süreç merak ediyordu kızlarının sesini yeniden duymak yeniden onlarla oyunlar oynamak istiyordu. Kurt ulumaları sessizliği bozmuştu ocağa bir kaç odun atarak büyük tencereyi ateşe koydu. Ateş sesleri ve tenceredeki yahninin kaynamaları durduğunda Elsie Erwin ile konuşuyordu bir sonraki adımı tartışıyorlardı ne kadar katılmak istiyor olsada en azından akşam yemeği yemeli ve kızların yanında olmalıydı. Yahinin sesi durduğunda Elsie ve Erwin masaya gelip oturdular Erwinin gözleri olayı anlatıyordu artık ne olacağını nasıl ilerleyeceklerini o da bilmeliydi sonuçta. Üç tane tabağı alarak yemekleri koydu ve masaya tabaklar elinde gelerek herkese tabağını verip oturdu. Erwin olayı anlatmaya başladı kızların durumu gerçekten bilinmezde kalmıştı fiziksel bir sorunları yoktu ancak ölen askerin durumu gibi ilerlemediği için şanslı olduklarını düşündüğünü bunların yanında bu gibi bir şeyin Louvelin yeni ordusu ile ilerlediği bir kaç yerde gördüğünü ancak o cesetlerin direk yakıldığını anlattı. İşin biraz derinine inmek için o taraflarda bilgi ağını arttıracağını ve bu suçun cezasını birisinin çekeceğini söyledi. Erwin konuşmasını bitirdiğinde Elsie aklındaki şeyleri toplamaya çalışarak konuşmaya başladı bunun önceden görmediği bir şey olduğunu ama büyünün kesinlikle bu işte bir parmağı olduğunu biliyorum diye konuşmaya devam etti. Bir kaç tane kara büyücünün böyle büyüler yaptığını tahminen yaşam enerjisini çalan bir büyü olduğunu tahmin etmek zorundayım ama daha çok araştırmam lazım dedi. Kızlar hala bu durumda ise elbet geri de çevirebiliriz diye düşündüler ve yemeklerini yemeye koyuldular. Yemek bittiğinde dışarı çıktı Erwin arkasından gelip sigarasını uzattı Erwin içmezdi fakat her zaman onun için bir paket tutardı yanında savaşlara veya işe giderken sürekli çantasına sigara atar Erwini de yanında tutardı o küçük sarı çocuk şimdi saçları beyazlamış kocaman bir kaban içerisinde vücudunu saklamaya çalışan bir politikacı gibi olmuştu sakalları eskiden uzasa da teninin renginden nerdeyse sakalları görünmezdi ancak bunu sadece o fark eder ve kafasına vurup o sakalları kesmesi gerektiğini söylerdi ancak şimdi o başta olduğu için sakallarını uzatmıştı. Kafasına dostça vurarak içeri geçerken "O sakallarını kes" dedi. Erwin eski günlerdeki gibi biraz alınmış olsa da o ona nerdeyse baba gibi olmuştu. İçerideki kız kardeşleri için yas tutan bir baba
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nekropolis
FantasyÖlüler ile tanıştığınızda Yaşamın ölüm ile yakınlığını daha çok farkedeceksiniz