Keyifli okumalar...
Derin bir nefes alarak okyanusun huzurlu kokusunu içime çektim. Ayak seslerini duyunca sesin geldiği yöne baktım. Tolga çayları almış yanıma geliyordu. Normalde onunla gelmeyi kabul etmezdim ama tekrar bir sapık vakası yaşamak istemiyordum. Gerçi bunu Tolga'da da yaşayabilirdim ama bunun ihtimali daha düşük gibi gelmişti. Uzattığı çay bardağını elime alırken tebessüm dahi edememiştim. Elime aldığım bardak ile ılık havayı tekrar soludum.
Tolga"Daha iki gün önce hava buz gibi esiyordu. Şimdi ise çok hoş bir meltem var."
Dediklerine hak verir gibisinden ona bakmadan başımı olumlu anlamda salladım ve gözlerimi denize diktim. Ilık havanın kuru meltemi cildimi okşarken ancak rahatlayabilmiştim. Adıma yaslanıp etrafı izlerken çaydan bir yudum aldım.
Tolga"Başına tam olarak ne oldu?"
Sorduğu soru ile ona döndüğümde beni izlediğini gördüm. Merakla gözlerime bakıyordu. Anlatmakta bir sorun görmeyince konuşmaya başladım.
"Eve hırsız girdi, beni görünce kaçmaya kalktılar. Ben de engel olmaya çalışınca başımda vazo kırdı."
Gözlerimi uçsuz bucaksız denizden alıp Tolga'ya diktim. Tepkisini merak etmiştim. Şaşkınca bana bakarken bir yandan da kaşlarını çatmıştı.
Tolga"Kim o, yüzünü gördün mü?"
Telaşlı ve aceleci şekilde soru sorması bi tuhaftı. Sanki iki tarif etsem gidip bulacak gibiydi.
"Hayır görmedim ve isimlerini bilmiyorum. Hem ne yapacaksın ki bunu bilip?"
Son cümlemde sorumu sorarken ona dönmüştüm. Yüzü hemen solarken o tedirgin halinden eser kalmamış gayet sakin ve umursamaz bir tavır ile banka yaşlanmış elindeki çay bardağına bakıyordu.
Tolga"Sadece sordum."
Kestirip atması ile ben de önüme dondum ve bardaktan bir yudum daha aldım. Çayımı bitirmiştim ki Tolga sessizliği uzatmadan tekrar konuştu.
Tolga"Anlat bakalım, akşamın bir yarısı sokakta soluk soluğa ne yapıyordun? Birinden mi kaçıyorsun? Hem senin abin falan yok muydu?"
Tolga'nın sordukları ile asabım bozulurken elimdeki karıncalanmayı hissedince elime baktım. Bardak kırılmış ve cam parçaları elimi kesmişti. Tolga bana kızarak sıktığım elimi açmaya çalışırken gözümden iki damla yaş akmıştı.
YAZARIN AĞZINDAN...
Tolga arabadan çıkardığı ilk yardım çantası ile Elif'in elindeki cam kırıklarını çıkartıp elini sardı. Bunları yaparken bir yandan da göz yaşları içinde neler olduğunu anlatıyordu.
Elif öz olduğunu sandığı babası öldükten sonra hayatı boyunca tutunabilecek bir dal arayıp bulamamış ve bulduğu her dalı sağlam sanmış bir insandı. Hiç bir zaman düzgün bir arkadaş edinememiş bu yüzden herkese önce tereddüt ile yaklaşsa da hemen güvenen biriydi. Babası kendisine daha çocukluktan beridir kendini savunmayı ve laf altında kalmamayı öğretmişti. Bu sayede üvey babasının zalimliği altında ezilmemiş ve dik başlılığını korumuştu. Sırf boyun eğmediği için Elif'i ayrıca döven üvey babası ise yerinde olmayan aklı ile asla siniri dinmezdi.
Öfke probleminden adı deliye çıkmış bu adam Zümrüt'e aşık olur. Henüz evli ve çocuklu iken gelir ve sapık misali kadını rahatsız eder dururdu. Bir gün eşi ortadan kaybolunca öldü olarak anıldı ve zaten ailesi tarafından istenmeyen kadın en kısa sürede bu deli ile evlenmek zorunda kalır. Eşinden hiç sevgi görmeyen kadın bu sinir hastası adamdan sevgi görünce ona aşık olduğunu zanneder. Durmadan çocuğunu dövmesine her ne kadar kızsa da her araya girmeye çalıştığında dayak yer ertesi gün yine ilgi ve şevkat ile karşılaşırdı. Sevgisizlik ile artık baş edemeyen kadın çocuğunun dayak yemesine yıllar boyunca razı olur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAMDAN ZİNCİRLER
Ficção Adolescente(Abi kitabıdır. Daha önce hiç okumadığınız türden bir kitap...) Aile kelimesi illa kan bağıyla mı ilgili olmalıdır? Hiç de bile!! Kendisine kötü davranan ailesinden kaçarken, yeni insanlarla tanışan bir kız ve bu kızı kardeşi olarak kabul eden 5 erk...