"Ağır... Ağır-lık, dur neydi, lık-sızlaş, tamam, ağırlıksızlaşma * ... Tekerleme gibi..."
"Şiir okuyacaksın sandım, Ahmet Haşim'den..."
"Hı?"
"Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, Ve bir zaman bakacaksın..."
"Şiir değil."
"... semaya ağlayarak."
"Uçup gitme durumu."
"Annen severdi, Ahmet Haşim'i. Kim diyor bu tabiri?"
"Şairin çirkinlik kompleksi anneme ilginç gelirdi, desek daha doğru olur. Bilim insanları... Evrensel."
"Böyle bir kelime mi varmış? Evrensel hem de."
"Artık var."
"Sözlüklere geçti yani."
"Evet, yeni duruma yeni kelime... Gerçi hafifleme deselermiş sanki..."
Sustu, düşündü. Ameliyat öncesinden sonrasına, sadece bir buçuk saat içinde bir kiloya yakın hafiflemişti.
Sol kolunu kaldırabildiği kadar kaldırdı, babası kolu tutup yukarıya doğru açtı.
"Hafifleme olmaz ki. Az da olsa bir ağırlık olur onda. Uçmaz insan."
Merhemi dikişin üzerine, onun kırmızılığını pembeliğe solduran bir katman olarak dikkatlice sürdü.
"Daha iyi sanki hı?"
Doktor bölgedeki kas ve yağ dokusu eksikliği nedeniyle sinirlerin hassasiyet göstermesinin doğal olduğunu ve bu durumun zamanla düzeleceğini söylemişti.
"Evet, daha iyi... Elektrik çarpıyor gibiydi ya hani, azaldı. Kolumu da daha iyi hareket ettirebiliyorum."
"İyi olacaksın iyi... Bak şimdi, kafama takıldı. Evrensel demek doğru mu? Sadece galaksimiz... Kavun gibi düşünsek...
Yaklaşık yedi yıldır ne kavun ne de karpuz yiyorlardı.
"Çapı..."
Lafa atıldı Işıl.
"Yüz bin ışık yılı, biliyoruz. Ezberledik artık."
"Evet. Bir uçtan diğerine... Bu sadece bizim galaksimiz..."
Yara izinin üzerine gazlı bezden bir tampon koydu. Kızının atletini indirdi. Tişörtünü giydirdi. Bir kabuğu andıran korseyi zırh gibi Işıl'ın vücuduna geçirip arkadan sıktı.
Korse, Işıl'ı olabildiğince dik tutan ortopedik bir gereklilikti. Omurga eğriliğinin kalp sıkışması, nefes darlığı gibi büyük sorunlara yol açmasını önlüyordu.
Işıl'ınki, bu tür bel korselerinin antropometrik ölçülere göre kişiye özel imal edildiği dönemden kalma, eski usul bir korseydi. Daha çocuk yaştayken onu kontrollü bir şekilde boynundan tavana asarak omurgasını o anlık düzleştirmişler ve olabildiğince hızlı bir şekilde bedenini alçıya sarıp kalıp çıkarmışlardı. O esnada çenesine dayanan kayışların baskısıyla canı yanmış, konuşamamış, yutkunamamış ve doğru düzgün nefes alamamıştı. Güçsüz kaslarının desteğinden yoksun bedeninin ağırlığıyla hareketsiz kalmıştı. Yerçekiminin gücünü, kasılma ve sancılarla sonuna kadar deneyimlemişti.
İpin diğer ucunda Yücel vardı. Kızının çektiği acı mı, eşi Leman'ın endişe içinde titremesini görmek mi, yoksa bu tehlikeli görevin ona verdiği sıkıntı mı daha beter, bilemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennette de Kütüphane Var mı?
Fantasy[ The WATTYS 2022 KAZANANI - "En Şaşırtıcı Olay" ödülü ve "Uyumsuzlar Kategorisi" ödülü ] Sultanahmet Camisi'nin hünkâr kasrındaki bahçesinde bulunan çoğu kişi az sonra cennete doğru uçacaktı, ama içlerinden hiçbiri bunun farkında değildi. Tarihi Ya...