4. Bölüm

313 47 37
                                    

Işıl uykusunu kaçıracağını bildiği hâlde akşam saat sekizi geçmesine rağmen supanglesini kaşıklıyordu.

Solkar ablasının ne yediğini merak etmiş, kakaolu sütlü tatlıyla ilgilenmeyince kucağına kıvrılıp yatmıştı.

Yücel çamaşırları kurutma makinesinden çıkarmış yerlerine yerleştiriyordu. Ortak izledikleri ne varsa salondan çıkarken mutlaka Işıl'a yayını durdurtur, durdurmazsa çocuk gibi gücenirdi. Oysa kurutma makinesi işlem bitiş sinyalini vermeden çok önce zaten koltuğunda uyuyakalmıştı. Akşam yemeğini fazla kaçırmış, bir de üstüne Işıl'ın tabağında bıraktıklarını da yemişti. Böyle zamanlarda yükselen kan şekeri yüzünden gözlerini açık tutmakta zorlanırdı.

Işıl babasını beklerken ne izleyeceğini düşündü. "Bakalım Uçan Balon yeni video yüklemiş mi?" diye sordu kucağında yatan Solkar'a.

Ağırlıksızlaşma ile ilgili videoların yayınlandığı ve bunlar üzerine yorumların yapıldığı bir video paylaşım sitesi kanalıydı Uçan Balon. On dakikayı geçmeyen videolardan oluşuyordu içeriği. Gayet ciddi olduklarını iddia ettikleri, ama aslında bir miktar komik olan haberler ve analizler ile kısa sürede yüz binlerce abone tarafından takip edilir olmuşlardı.

Işıl kucağındaki sevimli işgalcinin rahatını kaçırmamaya çalışarak kanepenin yanındaki portatif masanın üstünde duran televizyon kumandasına uzandı. Akıllı tvden uygulamayı açıp kanaldaki videoya tıkladı.

"Merhaba uçan balonlar," diye bağırarak giriş yaptı kanalın sunucusu genç kadın. "Ben İpek, Doç. Dr. Polat Tatarcan Hocamızla yine sizlerleyiz." Sarışın, mavi gözlü genç kadın yanındaki orta yaşlı adama döndü. "Hazırsanız başlayalım Polat Hocam."

Takım elbiseli adam küçük bir öksürükle boğazını temizledikten sonra, "Buyurun başlayalım," dedi.

Burnunun ucuna kayan kemik çerçeveli gözlüklerini düzeltti sunucu. Bu gözlükler onu yaşından büyük gösteriyor olsa da kıpır kıpır ve heyecanlı yapısı ile oldukça enerjikti.

"Bu günkü videomuz Amerika Birleşik Devletleri'nden. İzliyoruz."

Beş genç adam, yerdeki bir Land Rover Defender'a bağlı yaklaşık iki yüz ellişer metrelik halatların ucunda havada süzülüyorlardı. Hortum kovalayan fırtına avcıları gibi, ağırlıksızlaşmanın olacağını tahmin ettikleri yerlerde haftalarca gezmiş sonunda isteklerine kavuşmuşlardı. Amaçları bu olağanüstü olayı birebir deneyimlemek ve etki geçtiğinde sırtlarındaki paraşütler yardımıyla güvenli bir şekilde yeryüzüne dönmekti.

Olayı en başından beri kasklarındaki 4K kameralarla kaydeden gençler başta oldukça heyecanlıyken yaklaşık yirmi metre yükseldikten sonra birden sakinleşmişlerdi. Nefes alıp verişleri bile değişen gençlerin ilk anki korkularından eser yoktu. Birbirleriyle bile konuşmuyorlar, başlarını yukarıya kaldırmış yükseliyorlardı.

İp bittiğinde bir süre o şekilde havada asılı kaldılar. Az sonra ise teker teker karabinalarını açıp yükselmeye devam ettiler. İçlerinden sadece biri hâlâ ipin ucundaydı. O da kendini açmayı denemiş, ama kancanın kilidi sıkıştığı için bunu yapamamıştı. Ağırlıksızlaşmanın etkisi geçtiğinde önce rüzgârın uğultusu duyuldu. Son kalan genç, iki yüz elli metre yüksekten düşmeye başlayınca çığlığı izleyenlerin kanını donduracak ölçüde dehşet vericiydi. Düşerken aklı başına gelmiş ve paraşütünü açmayı başarmıştı, ama sarsıla sarsıla ağladığı duyuluyordu.

Araç içinde onları görüntülerken havada yaşananlar yüzünden şok olan yer ekibi, gencin indiği yere koştu. Hayalet görmüş gibi bembeyaz olmuştu genç. Onu bu kadar etkileyen şey arkadaşlarının bir tür trans halinde ölüme gitmeleri ya da kendinin yüksekten düşüşü değildi, çünkü öncesinde, bu güne hazırlanırken çok daha yüksekten defalarca atlamışlardı.

Cennette de Kütüphane Var mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin