+16: Bu Bölüm Küfür ve Hakaret İçerir!
Işıl akşam yaşadığı stresten ötürü gergin uyandı. Dudağının üstü kaşınıyordu. 'Uçuklayacak,' diye düşündü.
Aralık duran mor perdesinden beyaz mobilyalı yatak odasına sızan ışığa baktı. Evde geçecek güneşli bir gün daha onları bekliyordu.
Kötü geçen akşamının üstüne bir de gece yine bir yerde ağırlıksızlaşma yaşanmıştı. Uykusunun arasında derinden bir siren sesi duyduğunu anımsıyordu.
Üç hareketle, üstündeki ince yorganı beline kadar açabildi. Yastığının yanındaki cep telefonuna uzandı. Uçak modunu kapattı. Söyleşi uygulamasına akın eden mesajlara göz ucuyla baktı. Arkadaşı Cihangir bir video göndermişti ve şöyle diyordu:
C: Bu videonun ana fikri ne?
'Yine mi video?'
Cihangir Işıl'la yaşıttı. Antalya'da ailesiyle yaşıyordu. Küçükken geçirdiği çocuk felci yüzünden tekerlekli sandalye ile yaşamını sürdürmek zorundaydı. Zevkleri örtüşüyordu. Birbirlerine dizi ve film önerip havadan sudan konuşurlardı. O ve ailesi de kedi severlerdendi. Çoğu zaman kedilerin davranışları, ihtiyaçları ve sorunları hakkında fikir alışverişi yaparlardı.
Işıl, Cihangir'den gelen videoya tıkladı ve izlemeye başladı.
Videoda, Ulus'un pavyonlarına bakan karşı cadde otellerinden birinin lobisinde genç bir kadın sinir krizi geçiriyordu. Ağırlıksızlaşma anlarının ilk zamanlarıydı. Arada sinirden dişleri kenetlenen genç kadın, çene kaslarının gevşediği ve gözyaşlarının birden aktığı ruhsal çöküş anlarında, bir vitrini andıran otel kapısının camından dışarıya bakıp, "Neden lan, neden?" diye bağırıyordu.
Lobi görevlisi, genç kadına bir bardak su getirmişti, ama kadın suyu içmek yerine bardağı kaldırıp duvara fırlatmıştı. Su istemiyordu. Dışarıya çıkmak istiyordu. "Bırakın beni!"
Ağırlıksızlaşmanın vınlamasını duyunca kendini otele atan karton toplayıcı delikanlı, ihtiyar kapıcı ile birlikte otel kapısının önünde nöbetteydi. Genç kadın, başında onu sakinleştirmek isteyen iki kadın ve dört erkeğin elinden kurtulsa bile kapı nöbetçilerini aşması zor gibiydi.
Genç kadının sinir krizini daha mesafeli bir tavırla izleyen sakalı göğsünde, eli tespihli, orta yaşlı bir adam, dua mırıldanarak iki adım geriledi. O an genç kadın bu hareketi, yabani bir gece hayvanı gibi fark etti. Akan makyajıyla korkunç, vahşi ve bir o kadar da çekici bir şekilde sakallı adama baktı. Tıslar gibi gayriihtiyari sordu:
"Pezevengini alan orospusunu neden bırakır?"
Sakalı göğsünde olan adam bu ani soru ve sorudaki tasavvuf dışı kelimelerin etkisiyle olduğu yere çakılıp kıpkırmızı kesildi.
"Tövbe estağfurullah."
Utanarak çevredekilere baktı. Kimsenin aldırdığı yoktu. Sanki genç kadını ondan başka kimse duymamıştı.
Lobideki berjerden kalkmak için bir hamle yaptı genç kadın. Sakallı adam hariç – başı önünde, bakışı yerde olduğu için bu hamleyi fark edememişti – diğer erkekler onu yakalayıp koltuğa oturttular. Bu hırgürden artık sıkılmış gibiydiler.
"Dur be kadın. Ne belli cennete gittiği?"
"Uçtu ya göğe, başka nereye gidecek?"
Genç kadının üstündeki elbisenin askısı omzundan aşağıya kaymış göğsü yarı yarıya açılmıştı. Meme ucunun haresi kadının hareketleriyle bir görünüp bir kayboluyordu. Genç kadın otomatik bir hareketle askısını düzeltti, ama iki dakika sonra askı yine aşağıya kaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennette de Kütüphane Var mı?
Fantasy[ The WATTYS 2022 KAZANANI - "En Şaşırtıcı Olay" ödülü ve "Uyumsuzlar Kategorisi" ödülü ] Sultanahmet Camisi'nin hünkâr kasrındaki bahçesinde bulunan çoğu kişi az sonra cennete doğru uçacaktı, ama içlerinden hiçbiri bunun farkında değildi. Tarihi Ya...