Spider Woman Reality, Earth–3000–A, 2028
Saat Kulesi'nin çarkları çılgınca dönüyor ve adeta feryat ediyordu. Gwen, buna ne kadar daha tahammül edebileceğinden emin değildi. Devam etmek istemiyordu. Bunların hiçbirini yapmak istemiyordu.
"Gweny!" diye alaylı ama sert bir bağırış duydu.
"Bunu halledebiliriz." Dedi Peter ona doğru nefes nefese. Kadının ne kadar kederli bir yüz ifadesinde olduğunu ve ruhunun da en az bir o kadar karanlık olduğuna emindi. "Babamı ve diğerlerini çağıralım. Bunu halledebiliriz."
"Yapabilirim, aşkım." Dedi onun yüzünü titreyen elleriyle kavrarken. En yakın dostunun biricik eşine saldırmış olduğu gerçeği hâlâ nefes almasına engel oluyordu. Peter, onun göz bebeklerinin acıyla titreyişini görüyordu. "Tek yapmam gereken ses frekanslarını kullanmak. Venom durdurulamaz değil."
"Ya Harry?"
Nefes alabilmek için yutkundu ve o saniyelerde kendisini toparlamaya çalıştı. Bunun cevabını bilmiyordu. Harry Osborn'un o simbiyotik canlıyla ne kadar kaynaşmış olduğunu kendisi dahi bilemezdi. Venom'un ondan iyi niyetle ayrılmayacağını ve Harry'nin de bırakmak istemeyeceğini biliyorlardı yalnızca. Sakinleşmek için titrek bir nefes aldı. "Sorun yok. Onu kurtarabilirim."
Gwen, ağlarıyla kendisini kuleye çıkartırken Peter, karnındaki derin yarığa rağmen ayaklandı. Telefonunu uzun süre önce kaybetmişti zaten ancak hâlâ saati vardı. Üsse çağrı gönderdiğinde gelebilecek kişilerin başını babası alıyordu zaten.
Saat Kulesi'nden aniden patlayan ses frekansıyla savruldu. Ayağa zorlukla kalkmışken şimdi yerde uzanıyordu. Ve tüm şehrin sarsıldığına emindi. Ancak Venom'un eski gücünden çok daha fazlasına sahip olduğu düşünülünce bu en hafif denebilecek darbeydi. Akrep ve yelkovanın çılgınca dönüşünü gördüğündeyse aklında olan ihtimal kendini gösterdi. Ve en sonunda durduğunda ise, başını suçlulukla eğdi yalnızca. Oysaki kimsenin bunda bir suçu olamazdı.
"Peter!" Tony, korkuyla ona doğru koşarken Saat Kulesi'ne gitmeleri için Bethany ve Bucky'e başıyla işaret verdi. Onun karnındaki yarıkla ilgilenebilirdi. "Gwen nerede? Peter, beni algıladığını biliyorum. O nerede?"
"Kulede," diye fısıldadı başını kaldırmadan.
Bethany, topuklu ayakkabı giymemesine rağmen koşamıyor oluşuna anlam veremedi. Bucky bile oraya gitmek istemiyordu içten içe. Neredeyse her zaman ayakta ve dimdik duran bir kadının yıkılışını göreceklerini hepsi biliyordu. Orada atan tek bir kalp vardı.
Gwen, onun dağılmış kıvırcık buklelerini okşadı. İkisi de bundan çok hoşlanırdı. Bacaklarının üstüne yatırdığı kafasını daha rahat bir pozisyona getirerek bedeninin daha dağınık olmasını sağladı. Buraya yaklaşan diğerlerini duyabiliyor olsa da umurunda değildi. Gözyaşı, sessizce yanağından süzülüp en yakın dostunun yanağına düştü.
"Sen de mi gittin, Harry?"
*
Günümüz, Earth–12
"Gerçekten bir Stark mısın?" dedi Harry. İkinci sandviçini yiyordu ve üçüncü bardağındaydı. Neden bu kadar aç olduğunu az çok anlamıştım. Nakitleri cüzdanından alınmış, kartını da başına bir şey gelmesin diye getirmemişti. Üniversite onu hiçbir şekilde kurtaramamıştı muhtemelen. Benim tanıdığım Harry'den çok farklıydı ancak hâlâ benimle dost olmak isteyen tek kişi de oydu.
"Ben sana gerçekten Osborn musun diye soruyor muyum?" dedim gülerek. O da güldü ve limonatasını bitirdi. "Daha önce bir Stark çocuğu görmedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Örümcek Kadın Gerçekliği
FanfictionKollarımı hareketsiz bedenine daha sıkı sardım. Dakikalar önce, her şey bitmişti. Kaybetmiştik. Beraber kaybetmiştik. "Sana gelme demiştim. Neden?" dedim bağırarak. Beni duyacak kimse kalmamıştı. "Neden o inadını bırakmayıp geldin?" Neredeyse tamamı...