"Bana nasıl yalan söylersin!"
Duyduğum sesle etrafa baktım. Her yer karanlıktı.
"Neden!"
Sinirli bir ses koca karanlıkta yankılandı.
"Kimsin!"
Bağırdım ama ses gelmedi.
"Neden bana bunu yaptın!"
Aynı ses tekrar yankılandı. Sonra bana doğru bir beden geldi. Karanlık olduğu için kim olduğu belli olmuyordu.
Bana yaklaştığında yüzü önce bulanıktı sonra netleşti. Pamir'di bu
"Bana nasıl yalan söylersin!"
Bağırmıştı. Konuşmak istedim ama konuşamadım.
"Bunu yapmama sen neden oldun"
Kaşlarım çatıldı.
"Neyi?"
Sesim sonunda çıkmıştı. Sonra koca karanlıkta bir silah sesi yankılandı . Pamir'e baktığımda bana silah doğrulttuğunu gördüm. Sonra vücuduma baktığımda kalbimden vurulmuş olduğumu gördüm.
Sonra yere düştüm. Pamir yanıma eğildi ve kanlı elleriyle yanağıma dokundu.
"Bunu yapmaya sen beni zorladın Pinhani"
Sonra gözleri dolmaya başladı.
"Özür dilerim Pinhani"
Sesi bu sefer sert değil kısık ve cılız bir şekilde çıkmıştı. Sonra kanlı elleri tekrar yüzüme doğru gelmeye başladı. Gözünden akan yaş kalbimin üzerine düştü.
Birden yerimden sıçradım. Nefes nefese kalmıştım. Elim hemen kalbime gitti. Hiçbir şey yoktu. Komidinin üzerindeki suyu içtim.
O nasıl bir rüyaydı. Ne yaptım gece üstüm açık falan mı uyudum?
Saate baktığımda sabahın beşi olduğunu gördüm. Yataktan kalktım. Bu saatten sonra uyuyamam. Hele o rüyadan sonra asla uyuyamam.
Yataktan çıktım ve dolaptaki kapüşonumu aldım ve odadan çıktım. Melek yan odada uyuduğu için kapıyı yavaşça kapattım. Aşağıya inmemle bahçe kapısına doğru yürümeye başladım. Sanırım temiz hava bana iyi gelecekti. Kapının kolunu tutmamla arkamdan gelen sesle irkildim.
"Uyku mu tutmadı?"
Arkama döndüğümde Pamir'i gördüm.
"Korkuttum mu?"
Başımı hayır anlamında salladım. Korkmuştum ama bilmesine gerek yoktu. Onu incelediğimde spor üsteleri giydiğini gördüm. Bu eve geleli bir hafa olmuştu ve bu bir hafta içinde öğrendiğim bir şeyde Pamir'in her sabah koşuya çıktığıydı.
Bir insan sabahın köründe güzel uykusundan uyanıp nasıl koşuya giderdi yaa. O sıcacık yatağını nasıl bırakırsın yaa.
"Günaydın Pamir bey"
Başını salladı.
"Günaydın Ömer"
Sonra elindeki saate baktı.
"Ben üstümü değiştirsem iyi olur. Dışarı çıkacaksan hava soğuk önünü kapatsan iyi olur. Hasta olmak istemezsin"
"Peki Pamir bey"
Elim otomatikman fermuarıma gitti. Onu dinlemem hoşuna gitmiş olacak ki dudakları kıvrıldı. Sonra yukarıya çıktı.
Onun gitmesiyle biraz arkasından baksam da dışarıya çıktım. Bahçeye çıkmamla soğuk hava yüzüme vurdu. Derin bir nefes aldım.
Biraz bahçenin ortasına doğru yürüdüm. Kafamı gökyüzüne doğru çevirdim ve derin bir nefes daha aldım.
Aklım hâlâ gördüğüm rüyadaydı. O nasıl bir rüyaydı? Neden böyle bir rüya görmüştüm?
Bakışlarım yere indi tekrar. Sonra Me'nin sesini duyunca oraya doğru gittim. Keçinin yanına oturdum. Elim başına gitti ve okşadım.
"Ben delirdim değil mi?
Sanki beni anlamış gibi meeledi.
"Pinhani"
Rüyamda söylediği kelime kafamda yankılandı. Pinhani saklı, gizli demekti. Şu anki durumuma baya uyan bir kelime.
Sanırım kendimi gizli göreve hazırlamadığını ve her şeyin birden olmasından dolayı bu kaygıyı yaşıyordum.
"Sakin olacağım Me sakin olacağım"
Sonra gülümsedim keçi ise beni takmadı ve otları yemeye devam etti.
"Sana burada özelimi açıyorum ama sen beni dinlemiyor musun?"
Keçinin bakışları bu sefer bana döndü.
"Sen keçiyle mi konuşuyorsun?"
Duyduğum sesle arkama döndüm. Pamir elinde iki bardakla bana bakıyordu. Yüzünde de bir gülümseme vardı.
Ayağa kalktım
"Dertleşiyoruz"
Dediklerimle kahkaha attı.
"Ne konuştunuz"
Gülerek konuşuyordu. Aman buna da eğlence çıktı.
"Seni sevmiyormuş. Ona çok kötü yemler veriyormuşsun."
Ona biraz yaklaştım.
"Çok pintiymişsin ona ucuz yem alıyormuşsun"
Sonra elindeki bardağı aldım ve geri yerime geçtim.
"Bunları konuştuk Pamir bey"
Konuştuktan sonra gülümsedim. Bardağından bir yudum aldı.
"Peki sen ne dedin?"
Bende kahveden bir yudum aldım.
"Sen öyle diyorsan öyledir dedim."
Dediğim hoşuna gitmiş olacak ki güldü. Sonra tam konuşacaktı ki arkadan Harun ona seslendi.
"Pamir bey"
Elindeki telefonu salladı. İkili kısa bir şekilde bakıştı. Sanki bakışlarıyla anlaşıyor gibilerdi. Pamir kısa bir bakışmadan sonra bana döndü.
"Burda daha fazla bekleme istersen içeriye geç. Hava soğuk yere de oturdun hasta olma"
Konuştuktan sonra bir şey dememe izin vermeden gitti. Onun gitmesiyle bende içeriye doğru gittim. Elimdeki bardağı mutfağa bıraktıktan sonra Pamir'in nereye gittiğini bulmaya çalıştım.
Kiminle ve ne konuştuğunu öğrenmem gerekiyordu. Odasına gittiğini düşündüğüm için merdivenlere doğru gidiyordum ki Pamir'in sinirli sesini duyunca durdum.
"Bu adam bu cesareti nerden buluyor acaba?"
Sesi fazla sertti. Sesin geldiği odaya doğru yürüdüm ve kapıyı dinlemeye devam ettim.
"Pamir bey gitmeyi kabul edecek misiniz?"
Harun konuşmuştu. Nereye gidecekti? En önemlisi kim ile konuştu?
"Evet, gideceğim. Bakalım ne anlatacak. Ahmet'in adamlarıyla iletişime geç ve buluşmak istediğimi söyle"
"Peki"
Ahmet kimdi?
Yoksa Ahmet Karasal mı?
Abisinin ölümünde parmağı olan adamla mı buluşacaktı?
Bu adam ne planlıyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahte Bakıcı | Gay
General FictionÖmer gizli görev için Pamir'in yanında kalmaya başladı. Ama planda olmayan bir şey gerçekleşti "Aşk" ________________ BXB kurgudur