11- GİZEMLİ IŞIK (İlk Çağ, 307. yıl)

119 28 6
                                    

Orgi kılıcının kabzasını sıkıca kavramış, Uir yayını iyice gerdirmiş ve Venar sivri pençelerini sonuna kadar çıkarmış içeri yaklaşan ne olduğu belirsiz ışığı veya o ışığa sebep olan her neyse onu bekliyordu. Yeterince gerilen Orgi terleyen avuç içlerini kılıcını indirmeden sırasıyla dizine sürterek terini sildi. Uir gözünü dahi kırpmamış, yayına gerdiği oku ışığın geldiği yöne hedeflemişti. Venar'ın sinirli hırıltıları inişli çıkışlıydı.

Aniden asasının ucundan etrafa büyük bir ışık yayan büyücü içeri girerek görüş açılarına girdi. Orgi ne olup bittiğini anlayamadan kılıcı avuçlarının arasından sıyrıldı ve yere saplandı. Uir soğukkanlılığını korudu ve ışığın şiddetinden dolayı zar zor seçebildiği asaya hedeflediği oku serbest bıraktı ancak ok birkaç adım kadar mesafe kat ettikten sonra durarak havada asılı vaziyette bir süre bekledi ve yere düştü. Kutsal Boz Ayı da zemine pençelerini geçirip hızla ileri atılmak istese de yerinde çakılı kaldı.

Asanın ucundaki parlama yavaşça söndü ve büyücünün yüzü tamamen ortaya çıktı. Gri cübbesi, kumral teni, içinde çokça beyaz olan siyah sakalları ve başında kukuletasıyla sevecen surata sahip bir ihtiyar. Kukuletasının altından fışkıran uzun saçları da sakalları ile uyum içindeydi.

Yumuşak ses tonuyla sabırsız bir şekilde söze girdi. "İçeriden o kadar güzel kokular geliyor ki tüm yaratıkları üzerinize çekmeyi başarmış. Az önce ne kadar çok öldürdüğümü tahmin bile edemezsiniz. Bir dahaki sefere daha dikkatli olsanız iyi edersiniz. Her zaman yanınızda ben olamayabilirim." Büyücünün gözleri şişlerin üzerinde yarım kalan etlere kaydı. Konuşmasına kısacık bir ara verip yutkunduktan sonra tekrar devam etti. "Bu arada bin altı yüz yirmi yıl oldu boğazımdan bir lokma yiyecek geçmedi. Sanırım başlangıç için doğru yeri hedeflemişim.Umarım benim için de biraz yiyeceğiniz kalmıştır. Zira az önce fazlaca büyü kullanmak zorunda kaldım ve enerjim çok azaldı." Orgi ve Uir tamamen afallamış vaziyette birbirlerine bakakaldılar. Ne büyücünün söylediklerini ne de az önce silahlarına olan garip şeyi anlayabilmişlerdi. Venar da hırıltısını kesmiş kafasını bir sağa bir sola yavaşça çevirerek karşısındaki büyücüyü şaşkınlıkla inceliyordu.  

Büyücü herhangi bir şekilde saldırmamış hatta yumuşak ses tonuyla içinde tehdit unsuru barındırmayan tuhaf şeyler söylemişti. Karşılarında masum bir şekilde duran büyücüden zarar gelmeyeceğini anladıklarında Orgi rahatlamıştı ama yine de temkinli olmak istiyordu ve yere saplanan kılıcını çıkarmaya çalıştı. Kılıç görünürde fazla derine inmemişti ama ne yapıp etse de bir türlü yerinden çıkartamamıştı. İyice sinirlenen Orgi kendini büyücü olarak tanıtan kişiye çıkıştı. Ses tonu ciddi ve hoşnutsuzdu. "Kimsin ve neden buraya geldin? Bizden ne istiyorsun? Bir de... Bu şeyleri nasıl yapabiliyorsun?" Sorduğu son soru kafasına en çok takılan şeydi aslında.

"Ahhh... Kusura bakmayın, kendimi tanıtmayarak kabalık ettim." Büyücünün yumuşak sesi mahcup bir tonda çıkmıştı. "Ben Bilge Büyücü Thofral. Tanrı Juhra tarafından yaratılan altı büyücüden biriyim. Yaptığım şeyler sokak hokkabazlarının kuytu köşelerde sergilediği basit illüzyonlara benzer, ama sizi temin ederim onlarla hiçbir alakası yoktur ve çok can yakabilir. Dışarı bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Bir süredir sizi izliyordum. Tabi düşündüğünüz gibi bir izleme değil, farklı bir katmandan ve olabildiğince karanlıkta."

"Söylediklerini anlamak çok zor, Bilge Büyücü." Uir de sessizliğini bozmuştu. Büyücü Uir'e doğru birkaç adım yaklaştı. "Dorpul ırkının en iyi okçusu ve Kral Udorh'un biricik kızı Prenses Uir. Kaybolduğunda halkın büyük bir hüzne boğuldu ve gece gündüz seni aradı. Halen de aradıklarına eminim." Büyücünün söyledikleri Uir'in yüzünü şekilden şekle sokmuştu. Nasıl tepki vereceğini dahi bilemeyecek kadar şaşırmış, üzülmüş ve hatta ürpermişti.

DORPULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin