FİNAL BÖLÜMÜ- SAVAŞ GÜNÜ (İlk Çağ, 536. yıl)

72 16 4
                                    

Sonunda beklenen an geldi. İki yüz yıldan fazladır tam da bugün için hazırlık yapılmıştı.

Ulu Gölge Krallığı tüm gücüyle kale önünde mevzilenmiş gözüküyordu. Onlar için bir savunma savaşıydı. Ya düşmanı püskürtüp var olmaya devam edecekler ya da sonsuza dek yok olup gideceklerdi.

Kara Büyücülerden Hilgarian'ın yıkıcı ordusu kapılarına dayanmıştı. Mide bulandıran görüntüsüyle Gundullar, zırhlı ve kaslı Zurglar, asla karşılaşmak istemeyeceğiniz Gorblar ve ayakları ile bir insanı ezebilecek Stonglar (neyse ki Stongların sayısı fazla değildi). Hepsi tek bir amaç için bir araya getirilmişti. O da Ulu Gölge Krallığı'nı yerle bir edip Nandroil'in Gök Gürültüsü Kayası'nı ele geçirmek.

Kale önünde mevzilenen üç bölük genişliğinde ve on dört bölük uzunluğunda Gölge Piyade Birlikleri vardı. Düşmanı ilk karşılayan en ön sıradaki askerler; çelikle güçlendirilmiş söğüt ağacından yapılma özel püskürtme kalkanları ile acımasız düşmana karşı hem siper oluyor hem de onları itekleyerek gardlarını düşürüyordu. Hemen arkalarından iki insan boyu kadar uzunlukta mızraklar kalkanların arasından yaratıklara savruluyordu. Kale surlarına konuşlanmış uzun menzilli ve en arka bölükteki Körfez Krallığı'ndan gelen kısa menzilli okçular da kalkanlar düşmana geçit vermezken oldukça isabetli atışlar yapıyordu. Ulu Gölge Krallığı için her şey planlandığı gibi gitmekteydi. Şu ana kadar hiç kayıp vermediler, ta ki Stonglar ve Gorblar kalkanlara varana kadar. Gorbların tokmak darbeleri ve Stongların ayak darbeleriyle kalkanlarda gedikler açıldı. Açılan gediklerden Gundullar pas tutmuş kesici silahlarıyla tıslayarak içeri sızdı ve Gölge Piyadeleri düzenden kopup kayıp vermeye başladı. Lord Dorfild'in emri ile Gölge Piyadeleri geri çekilerek yeni bir düzen oluşturmak istese de bu mümkün olmadı. Dorfild kaleye işaret vererek bir okçuyu harekete geçirdi ve okçu aldığı görevle batı kanadına doğru boşluğa üç adet alevli oku aynı anda fırlattı. Bu oklar dışarıda konuşlanmış Kral Riadhril için saldırıya geçmelerini gerektiren işaretti.

İşareti alan Kral, savaş borazanlarını çaldırarak süvarilerini savaş düzenine getirdi. Kralın yaşı ilerlemişti ama gücü kuvveti yerindeydi. Zümrüt yeşili kabzası, safir mavisi balçağı ve topuzu olan kılıcını kaslı kolu ile şıngırdatarak kınından çıkarttı ve sol avuç içini çizdi. Yumruğunu sıkarak kandamlalarını kılıcı üzerine akıttı. Kılıcını göğe kaldırarak süvarilerine seslendi;

"Onurlu bir askerin kanı savaş meydanında; onurlu bir kralın kanı ise onunla beraber savaşan askerlerinin yanında akar!"

Atı ile süvarilerin arasında dolaşmaya başladı. Gözlerine baktı askerlerinin, kimisinin bakışlarında korku kimisinin bakışlarında karamsarlık vardı ama hiç biri başını yere eğmemişti. Hepsi kılıcını çekmiş ölmek için emir bekliyordu. Kral bir o yana bir bu yana atını sürerek tekrar seslendi ordusuna.

"Kuşatılan yer sadece kalemiz değil! Aynı zamanda özgürlüğümüz! Özgürlüğünüzün üzerine toprak attırmayın!"

"Kuşatılan yer sadece kalemiz değil! Aynı zamanda geleceğimiz!  Geleceğinizi kararttırmayın!"

"Kuşatılan yer sadece kalemiz değil! Aynı zamanda umutlarımız! Umutların yeşerdiği kalplerinizi kirlettirmeyin!"

Kılıcı ile düşmanı işaret ederek ileri atılmadan önce tüm gücüyle bağırdı kral;

"Merhamet göstermeyin! Atınızı özgürlüğünüze sürün!"

Savaş borazanları eşliğinde süvariler ileri doğru atıldı. Kral Riadhril gümüş renkli atının üzerinde; altın işlemeli kalın zırhı, bordo pelerini ve en ortasında kızıl gökyüzünün bütün ışığını içine hapsetmiş gibi parlayan mavi taşlı miğferi ile tüm heybetiyle süvarilerin en önündeydi. Düşmana batı kanadından saldırıya geçen kral ve süvariler "Merhamet yok!" diye bağırıyordu. Saldırıya geçtikleri kanatta Gundulların sayısı fazlaydı, onları öldürmek Gölge Süvarileri için kolay ama Zurglar fazlasıyla güçlüydü. Onları alt etmek oldukça zordu. Tabii Gorblar ve Stonglar da vardı. Hepsi birbirinden beter yaratıklardı. Kralın büyük oğlu kudretli savaşçı Lord Asklar, kılıcı ve atı ile bütünleşmiş ölümle dans edercesine kılıcını ustalıkla savuruyor yaratıkları parçalara ayırıyordu. Savaşmayı; Ölümün Bekçisi olarak anılan Potra'nın yanında öğrenmişti. Ordunun güney kanadını yönettiği için merkezde savaşan babasından uzaktaydı ama fırsat buldukça gözleri ile kralı kontrol ediyordu. Kardeşi Lord Dorfild ise görüş alanının dışında kalıyordu.

DORPULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin